MİLAS
Stephanos
Byzantinos Ethnica'da Mylasa'nin adini Sisyphos Aiolos torunu Khrysaor oglu
Mylassos'tan aldigini yazar. Eski Yunanlilar Karlar'i Leleg ve Plasglar'la
birlikte Ege'nin en eski halki olarak gösterirler. Homeros' un destanlarinda
Karlar ve Lelegler Asya kökenli olup, Truva Krali Priamos'un safinda harbe
girmislerdir. Halikarnassoslu tarihçi Herodotos Karlar'inn savas kiyafetinde
yaptiklari üç yenilikten söz eder. Bunlar o zamana kadar boyuna ve sol omuza
deri bantlarla asilan kalkanlarin yerine daha fazla hareket serbestisi veren
kola geçirilen kalkanlarin icadi, kalkanlarin dis yüzlerinin resimlerle
süslenmesi ve migferlerinin üzerine sorguç takilmasidir. Karia sözcügü
savaslarda migfer üzerine takilan sorguç anlamindadir ve Strabon'a göre Karia
kelimesinin kökü sorguçlu migferden gelir.
Mylasa, M.Ö. 5. yüzyilda Ionia Ihtilali'ne ve Pers Savaslari'na karisir. M.Ö.
446'da Berymi- don Savasi'ndan sonra, Persler'in hakimiyetinden kurtularak
Attika - Delos Deniz Birligi'ne katilir. M.Ö. 334'de Asya seferine çikan Büyük
Iskender güney bati Anadolu'yu ve bu arada Milas'i da almis, fakat hemen sonra
elde ettigi topraklari Karya Kraliçesi Ada'ya vermistir. M.Ö. 189'da Suriye
Hükümdari Antiochos III Roma'ya yenildigi zaman Rodoslular'a Mylasa disindaki
bir çok Karia sehrini birakmak zorunda kalmistir.
Mylasa, M.Ö. 143'de Roma Imparatoru Macmilius'un istegi üzerine bir sinif
anlasmazligina hakemlik etmis ve bu tarihten sonra Roma Valilerinin baskanlik
ettigi mahkemelerin merkezi haline gelmistir. Son Bergama Krali III. Attalos
ülkeyi M.Ö. 129'da Roma'ya bagislayinca Milas, Asya eyaleti içinde Roma'ya
baglanmistir.
Bizans Dönemi'nde piskoposluk merkezi olan Milas 13. yüzyilda Türkler'in eline
geçer ve 1392 yillarinda Mentese-
ogullarinin yönetim merkezi olur. Cumhuriyetin kurulusu ile de Mugla'nin ilçesi
olur.
GÜMÜSKESEN MEZAR
ANITI
Muhtemelen M.S. 2.
yüzyila tarihlenen bu anit dikdörtgen bir mezar odasi ile bu odanin üzerindeki
paye ve sütunlarin tasidigi piramit gibi gittikçe daralan bir örtüden ibarettir.
Anit, iki basamakli bir krepis üzerindedir. Mezar odasina bir kapi ile
girilmektedir. Odanin içinde üst katin dösemesini destekleyen dört paye vardir.
Üst katin tabaninda yer alan bir delikten asagida yatan ölünün üzerine sarap
döküldügü tahmin edilmektedir. Açik bir sütun dizisi ile çevrili olan üst katin
her kösesinde birer kare sütun, bunlarin arasinda ikiser oval sütun yer
almaktadir.
BALTALI KAPI
M.Ö. 1. yüzyilin
sonunda insa edilmistir. Kapi kemerini, bas-liklari bir sira palmet ve yivle
süslü iki paye tasimaktadir. Dis tarafindaki kilit üzerinde bulunan çift yüzlü
balta kabartmasindan dolayi baltali kapi ismini almistir.
ZEUS KARIOS
TAPINAGI
Hisarbasi
Mahallesi'nin dogusundaki tepede 3,5 m. yüksekliginde bir podyum üzerine insa
edilmistir. Uzunyuva denen tek sütunu vardir.
SU KEMERLERI
Milas'in dogusunda
ovada uzanan iki katli su kemerleri Bizans Çagi'nin baslarina aittir. Kemerlerin
insaatinda antik mimari parçalar devsirme olarak kullanilmistir.
SIVIL MIMARLIK
ÖRNEGI YAPILAR
Milas evleri
genelde küçük veya büyük avlulu olup, eve giris bu avludan saglamaktadir. Sokak
kenarinda olan evlerin avlu kapisi evin altinda veya yanindadir. Iki katli bu
evlerin üst odalari çikmalarla sokak üzerine tasarlar.
Çikmalari tutan
ahsap destekler, mütevazi evlerde serbest haldedir. 19. yüzyilin ikinci yarisina
ait yapilarda ahsap destek aralari bagdadi tekniginde sivanmistir. Evlerin çogu
önlük denilen açik bir sofa ile avluya bakar. Zemin kat genelde depo ve kiler
olarak kullanilir. Depo ve kilerlerin önünde düzgün tas döseli taslik denilen
alan sofa altina isabet etmektedir. Mutfak, tuvalet ve ahir avlunun ayri bir
kösesindedir. Avludan üst kata ekseriya antik mermer bloklardan yapilmis bir
merdivenle çikilir. Bunun yani-sira mermer bloklar üzerine oturtulmus ahsap
merdivenler de görülür. Ayrica, cumhuriyetin ilk döneminde Avrupa'dan gelen
mimarlardan etkilesimle yapilan evler de vardir. Bunlar Milas evlerinden farkli
olarak disa kapali yapilmislardir. Genelde iki katli olup, ortada bir büyük
salon ve bu salona iki taraftan açilan odalardan olusmaktadir. Mutfak, tuvalet
gibi birimler de bina içerisinde kalmaktadir.
ÇÖLLÜOGLU HANI
Hisarbasi
Mahallesi'ndedir. 1719-1720 (H. 1132) yilinda yaptirilmistir. 1738 yilinda
Abdülaziz Aga tarafindan Aga Camii yakininda yaptirilan medreseye
vakfedilmistir.
Han, iki katli,
avlulu ve dikdörtgen planlidir. Alt kati kemerli olup, üst kat bu kemerler
üzerine oturmaktadir. Ancak, bunlar oldukça bozulmus durumdadir. Yapida bol
miktarda devsirme malzeme ve moloz tas kullanilmistir. Yapinin alt kati tipik
Osmanli hanlarinda oldugu gibi hayvanlarin baglandigi açik alanlardan
olusmaktadir. Bunlarin önü sütunlarla desteklenmekte ve üzerine üst katin
sundurmasi oturmaktadir. Tavan oluklu kiremitli çati ile kaplanmistir. Yapi
büyük ölçüde orijinal mimari karakterini korumaktadir.
DINI MIMARLIK
ÖRNEKLERI
HACI ILYAS CAMII
Milas Merkez Haci
Ilyas Mahallesi'nde Menteseogullari zamaninda 1330 (H. 730) yilinda Sucaaddin
Orhan Bey tarafindan yaptirilmistir. Tek mekanli bir ibadet alani ve önünde üç
bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadir. Kubbeleri ve çatisi oluklu kiremitle
örtülüdür.
ULU CAMII
Hocabedrettin
Mahallesi'ndedir. 1378 (H. 780) 'de yaptirilmistir. Milas'in en büyük camisidir.
Yan duvarlari büyük payandalarla desteklenmistir. Bolca devsirme malzeme
kullanilmistir. Plan itibariyle bu cami kible duvarina dikey iki paye sirasi ile
üç sahina ayrilmistir. Sekiz köseli olan soldaki birinci payeden baska bütün
payeler kare kesitlidir. Sag ve orta sahin besik, sol sahin ise çapraz tonozla
örtülüdür. Sol sahin tonozlari kemerler vasitasi ile dogrudan dogruya duvarlara
istinat ettigi halde sag sahini örtenler kisa destekler üzerine oturur. Orta
sahinda mihrabin önünde disi kursunla kapli bir kubbe vardir. Tonozlarla kubbeyi
birlestirmesi bakimindan bu cami Ulu Camiler'in düz bir çatidan tonoza, tonozdan
kubbeye geçisin temsil edildigi iyi bir örnektir. Üst örtüsü kiremitli kirma
çatidir.
FIRUZBEY CAMII
Merkez Firuzpasa
Mahallesi'nde olup, Mentese Valisi Hoca Firuz Bey tarafindan 1394 (H.787)
yilinda yaptirilmistir. Ters "T" planli ve son cemaat yeri vardir. Bahçesinde
medrese odalari yer almaktadir. Kubbe üzeri kursunla kapli oldugundan halk
arasinda Kursunlu Camii olarak da bilinmektedir. Giris portali, son cemaat yeri,
kemer ve kemer aralari, mihrap, minber ve pencereleri çok güzel tas isçiligine
sahiptir. Giris portali ve pencere üstlerinde kirmizi beyaz tas kullanilmistir.
Mihrap mukarnaslarla, arabesk ve sülüsle yazilmis Kuran ayetleri ile bezenmis,
iki yanda da döner sütunceler vardir. Ibadet mekanindaki kubbe kalem isi
süslemelidir.
BELEN CAMII
Muhtemelen 14.
yüzyil yapisi olup, sehrin ortasindaki Hi- sarbasi tepesindedir. Plan bakimindan
Ulu Camii'ye benzemektedir. Üçerli iki sira sütunla üç sahina ayrilmistir. Giris
kapisi kuzey cepheden olup, batida daha küçük bir yan kapisi vardir. Duvar
örgüsü tugla-tas karisimi, üzeri ahsap tavanlidir. Minaresi 1811 yilinda
Abdülfettah oglu, Ömer Aga tarafindan yaptirilmistir.
AGA CAMII
Haciapti
Mahallesi'nde Abdülaziz Aga tarafindan 1737'de yaptirilmistir. Dikdörtgen
planlidir. Son cemaat yeri ve kirma çatisi ile basit bir camidir. Minaresi
1885'de Abdülaziz Aga soyundan Mehmet Bey'in annesi Refia Hanim tarafindan
yaptirilan ayni yerdeki medrese bugün tamamiyla ortadan kalkmistir
MILAS MÜZESI
Milas Müzesi ilk
kez 1983 yilinda bakanlik onayi ile Bodrum Sualti Arkeoloji Müzesi'nden
devredilen eserler ile ilçe sinirlari içerisindeki kazilardan çikan eserlerin
bir araya toplanmasiyla olusturulmaya baslanmis ve 04.04.1987 tarihinde ziyarete
açilmistir. Müze bahçesinde kurtarma kazilari temel hafriyatlari ve yüzey
arastirmalarinda bulunan mermer eserler sergilenmektedir. Teshir salonundaki
vitrinlerde ise kronolojik bir sira içerisinde Eski Tunç Çagi'ndan Bizans
Devri'ne kadar seramik, cam, bronz ve altin eserler ile mermer heykel baslari ve
gövdeleri sergilenmektedir.
BEÇIN
Beçin, Milas'in 5
km. güneyindeki ovada birdenbire 200 metre yükselen platonun kenarina
Menteseogullar'i tarafindan kurulmus bir Ortaçag sehridir. Burasi antik dönem ve
Bizans Devri'nde önemli bir yerlesim merkezi degildi. Bununla beraber Beçin
Kalesi'nin duvarlarinda antik devir yapi kalintilari devsirme olarak
kullanilmistir. Kalenin iç kapisinin sag tarafindaki duvar ise bir tapinagin
alti basamakli mermer krepisi üzerine oturmaktadir.
Sehrin ismi Ortaçag Italyan kaynaklarinda "Pezona", Türk ve Islam metinlerinde
"Barçin", daha yenilerde ise "Peçin" olarak geçer. Bugünkü telaffuzu Beçin
seklindedir. 17. yüzyilda Evliya Çelebi'nin ziyaretinde Beçin, kale içinde 20
evden ibaret Milas'a bagli bir nahiye idi. Hapishane olarak kullanilan kalesinde
muhafiz olarak bir dizdar ile 20 nefer vardi.
Beçin Örenyeri,
platonun kenarinda yuvarlak ve sarp bir kayanin üzerinde yükselen kale ile bu
kalenin güneyinde etrafi 1.50 metre kalinliginda surlarla çevrili bir sehri
ihtiva eder. Üç tarafi sarp kaya olan kaleye ancak güneyden tek giris vardir.
Kalenin girisini büyük bir kule ve kismen yikilmis arka arkaya iki duvar müdafaa
eder. Evliya Çelebi burada simdi toprakla dolmus olan 10 kulaç derinliginde bir
hendek ile bu hendegin üzerinde zemberekli bir köprü görmüstür. Kalenin
batisindaki magaralara inen gizli merdiven de bugün tikanmis haldedir.
Bölgenin 13. yüzyilin ikinci yarisinda Türk hakimiyetine girdigi bilinmektedir.
Bölgeyi ele geçiren Mentesogullari baslangiçta Milas'i baskent yapmislar, ancak
14. yüzyilin baslarinda savunmasi daha kolay oldugu için hükümet merkezini
Beçin'e tasimislardir. Beçin, Tacettin Ahmet Gazi'nin hükümdarligi süresince
beyligin baskenti olarak kalmistir. Bu kisinin 1391'de ölümünden sonra yöre,
Yildirim Beyazit tarafindan Osmanli topraklarina katilinca hükümet merkezi
Balat'a (Milet) tasinmistir.
Kentte günümüze ulasan yapi kalintilari Milas ovasina bakan iç kalede, surlarla
çevrili dis kalede, surlarin disinda güneydeki Kepez ve Sigmen mevkilerinde
yogunlasmaktadir.
AHMET GAZI MEDRESESI VE TÜRBESI
Kapisi üzerindeki
kitabeye göre 1375 (H.777)'de Ahmet Gazi tarafindan insa ettirilen medrese
sehrin en saglam kalmis abidelerinden biridir. 9.10 x 12.50 metre ölçülerinde
bir avlunun etrafinda siralanmis on odayi ihtiva eden bu medreseye Gotik
mimarisi tarzinda yapilmis güneydeki anitsal kapidan bir eyvan vasitasiyla
girilir. Kapinin tam karsisinda Ahmet Gazi'nin üzeri yüksek bir kubbe ile örtülü
türbesi vardir. Türbe, Gotik hatlar ihtiva eden sivri bir kemerle medrese
avlusuna açilir. Bu kemerin dis köselerinde bayrak tutan iki aslan
kabartmasindan sagdakinin elindeki bayrakta Ahmet Gazi'nin ismi yazilidir.
Kuzeydeki küçük kemerli kapi türbeden medrese disina geçit verir. Türbenin
içinde Ahmet Gazi'nin mezarini taklit eden ikinci mezarin kime ait oldugu kesin
olarak tesbit edilememistir.
Üzeri besik tonozla örtülü medrese odalari los ve küçüktür. Her odanin bir
ocagi, iki veya üç dolabi vardir. Odalarin dami toprakla örtülerek ayazlik
haline getirilmistir. Buraya iki yanlardaki koridorlar ve merdivenlerden
çikilir. Türbenin saginda ve solundaki büyük odalarin üzerinde ikinci katta
simdi harap olmus birer oda vardir. Türbenin kubbesi kiremitle örtülüdür.
Medresenin cephesi, dogu duvari, bati duvarinin cepheden itibaren 6 metresi,
avluya bakan iç duvarlar, koridorlar ve kapi içleri kesme küfeki tasi ile
kaplanmistir. Kuzey tarafinda bati duvarinin yarisi ile medrese odalarinda
kaplama olmadigi gibi siva da yoktur. Medrese insaatinin bitiminden sonraki bir
tarihte türbenin dogusundaki odanin dis duvarina bitisik olarak, aynasinda
karsilikli iki aslan kabartmasi olan kemerli küçük bir çesme ilave edilmistir.
Avlunun ortasindaki dört köse mermer döseme vaktiyle burada sadirvan oldugunu
göstermektedir.
SEHIR IÇINDEKI DIGER YAPILAR
Dogu ve bati tarafi
ikiser yuvarlak kule ile kuvvetlendirilmis olan surlar oldukça genis bir sahayi
çevreler. Surlar içindeki ikinci saglam yapi kale ile Ahmet Gazi Medresesi
arasindaki Büyük Hamam'dir.
Evliya Çelebi'nin
tarifinden medresenin önünde bulundugu anlasilan, 14. yüzyilda Ibn-i Batuta'nin
insa edilirken gördügü Orhan Bey Camii tamamen yikilmissa da, temelleri ve
mermer kapisi halen ayakta durmaktadir. Bu camii yikintisinin hemen dogusunda
kare planli iki türbeden birinin kubbesi çökmüstür. Daha doguda Kizilhan denilen
zemin kati besik tonozlu, üst kati üç kubbe ile örtülü, merdiveni distan batiya
bakan bina oldukça iyi durumdadir.
SUR DISINDAKI
YAPILAR
Surlarin disinda
güneyde etrafi duvarlarla çevrili, zamaninda pazaryeri olarak kullanilan büyük
bir avlu (Emir avlusu), yan yana üç büyük besik tonozla örtülü Karapasa Hani ile
doguda yine han oldugu tahmin edilen tonozlu daha küçük bir yapi vardir.
Mezarlik surlarin hemen dogusundan baslayarak makiler arasinda sehirden Kara
Ahmet Deresi adinda küçük bir dere ile ayrilan Kepez Mevkii'ne dogru uzanir. Bir
kismi Ahmet Gazi Medresesi'ne getirilmis olan mermer mezar taslari 14. ve 15.
yüzyila ait Türk mezar anitlarinin en güzel örneklerindendir.
Surlarin 15 dakika
dogusundaki Kepez Mevkii'nde bir grup yapi yer almaktadir. Bunlardan Yelli Camii
tek kubbeli, son cemaat yeri iki çapraz tonozla örtülü küçük bir camiidir.
Caminin batisinda üst kismi çökmüs bir hamam, dogusunda ise Ahmet Gazi
Medresesi'ne benzeyen harap bir medrese ve biraz daha ileride 7.75 x 10.30 metre
ölçülerinde mermer bir havuz yer almaktadir.
1970'li yillarda Prof.Dr.Olus ARIK tarafindan baslatilan Be-çin Kazisi
çalismalarina 1995 yilindan itibaren Milas Müze Müdürlügü ile Prof.Dr.Rahmi
Hüseyin ÜNAL ve ekibiyle devam edilmektedir.
EUROMOS
Milas Ilçe
merkezine 10 km mesafede Izmir karayolu üzerinde yer alan Euromos, antik çagda
Mylasa'dan sonra yörenin en önemli kentiydi, Kentin adi M.Ö.5. yüzyilda
"Kyramos" ya da "Hyramos" biçiminde karsimiza çikiyor. Yunanca'da "Güçlü"
anlamina gelen Euromos, Mausolos'un Hellenlestirme politikasi sonucu
kullanilmaya baslanmis olmalidir. Bir yazittan ögrendigimize göre Euromos'un,
kuzey komsusu Herakleia ile arasi açilmisti. Bunun nedeni Herakleialilar'in
Euromos topraklarini yagma edip kutsal ve özel mallari götürmeleriydi. Yagmadan
etkilenen bir Euromoslu'nun basvurdugu Mylasa yetkilileri Herakleia'ya
gönderdikleri elçi ile sorunu çözümlediler.
Kent kalintilari çok yipranmis olmalarina karsin, Asya'nin en iyi korunmus yarim
düzine ta-pinagindan biri de Euromos' daki Zeus Tapinagi'dir. M.S. 2. yüzyildan
kalma yapi cephelerinde 6, yanlarinda 9 sütunlu ve Korinth düzeninde
yapilmistir. Yapinin kuzey kenarindaki üç sütun ile güney bati kösesindeki
sütunun yivsiz olusundan süsleme isinin yarida birakildigi anlasiliyor.
Kuzeye ve batiya bakan yüzlerdeki sütunlarin tümünde adak yazit tasiyan panolar
vardir. Sütunlardan besi fizikçi ve kamu görevlisi Menekrates ile kizi
Tryphania, yedisi de Leo Quintos adli bir baska kamu görevlisi tarafindan
sunulmustur.
Büyük ama oldukça kötü durumdaki tiyatro ovanin hemen üzerindeki yamacin
girintisi içinde yer almaktadir. Görülebilen bes oturma sirasinin kuzey
kesimleri iyi korunmustur.
Düz bir alan üzerindeki agorayi çevreleyen stoanin birkaç sütunu görülebilir
durumdadir. Daha batida bir baska stoa daha vardir. Bu stoanin sütunlarindan
birinde Kallisthenes adli kisinin kente yaptigi parasal yardim ve Iasos'un
yandasligi üzerine bilgi veren uzun bir yazit yer almaktadir.
Zeus Tapinagi ve
çevresinde 1970'li yillarda Prof.Dr.Ümit SERDAROGLU tarafindan kazi ve
restorasyon çalismalari yapilmis ancak daha sonraki yillarda bu çalismalar yarim
kalmistir.
LABRANDA
Zeus Labrandos'un
kutsal alani olan Labranda, Milas'in 14 km. kuzey dogusunda yer almaktadir. En
eski buluntular yaklasik M.Ö. 600 yilina aittir. 6. ve 5. yüzyilda kutsal alan,
sonradan tapinak terasi olarak kullanilan küçük suni bir düzeltiden olusuyordu.
497'de kutsal alanda bir savas yapilir ve Karia ordusu müttefikleri
Miletliler'le beraber Pers ordusuna yenilirler.
M.Ö. 4. yüzyil
tapinagin enönemli devridir. Mausolos (377-352) ve Idrieus (351-344) adli
satraplar zamaninda burasi yeni bir görünüm kazanir.
355'de Labranda'daki yillik kurban söleninde Mausolos kendisine yapilan bir
suikast-ten son anda kurtulur. Bu mutlu kurtulus nedeniyledir ki burada bir dizi
suni teraslar, küçük bir Dor bina, anitsal merdiven, iki genis ziyafet salonu
(Andronlar), sundurmali yapi (Oikoi), stoa ve etrafi sütunlu Zeus Tapinagi gibi
genis çapta insaat faaliyetleri baslatilmistir. 344'de Idrieus' un ölümüyle bu
imar faaliyetleri son bulmustur. Kutsal alanin kült yeri olarak kullanilmasi
M.S. 4. yüzyilda meydana gelen büyük yangin felaketiyle son bulmustur.
Labranda'daki kutsal alana Mylasa'dan baslayan ve 8 m. genisliginde olan kutsal
yol ile ulasilirdi. Bu yolun üzerindeki döseme izleri günümüze kadar koruna
gelmistir. Alana iki giris binasindan biriyle geçilir. Dor binasi diye
adlandirilan yapi dikdörtgene yakin düzensiz olusumuyla güney propylon binasinin
hemen dogusunda yer alir. Kuzeye dönük, dört sütunlu ön avlulu, mermer cepheli,
Dor düzeninde bir yapidir. Roma Dönemi'nde bu küçük bina hamam külliyesine dahil
edilmistir.
Propylon bölgesi
kuzeyde etkileyici bir duvarcilik gösteren, üzerindeki dört genis getle uzun
odalara açilan bir
duvarla sinirlanir. Bu uzun odalar depo veya hazine odalaridir. Genis bir yapi
külliyesinin bir kismini olustururlar. Bu yapi doguda ve daha üst seviyede yer
alan kutsal yemek için kullanilan alti dörtgen odali, sundurmali yapi ile
sinirlanir. 12 metre genisligindeki merdivenle orta terasa ulasilir. Burada
Mau-solos'un Andronu (Andron B) yer almaktadir. Bu Heka-tomnos Sülalesi'nin
baslattigi ilk yapidir. Dörtgen sellasi ve arka kisimda bulunan genis dikdörtgen
girintisi ile mabet benzeri bir binadir. Bu girintide olasilikla Mausolos'un
karisi ve kizkardesi olan Artemisia'nin ve belki de Zeus'un heykelleri
saklaniyordu.
En üst terasta yer alan Zeus Mabedi doguya dönüktür. En eski evresi 4. yüzyila
tarihle-nir. Ikinci evrede sellanin boyutlarina uydurabilmek için 6 cephede, 8
yanlarda olmak üzere bir sütun dizisi ve sel-lanin arkasina bir mekan
(Opisthodomos) eklenmistir. Bu sütunlu mabed Idrieus tarafindan takdis
edilmistir. Düzenindeki ayrintilar ve genel konumu nedeniyle bu mabed
Priene'deki Athena Mabedi' yle benzerlikler gösterir. Bu da her iki mabedin
mimar Pytheos tarafindan yapildigina isaret eder. Mabedin güney batisinda ve
yakininda Idrieus'un Andronu (Andron A) bulunmaktadir.
Yerlesmenin en iyi koruna gelen binasidir. Güney duvari döseme seviyesinden 7.9
m. yüksekligindedir. Plan olarak Mausolos'un Andronu'nun aynisidir. Sellanin
içinde kutsal ziyafet sirasinda kullanilan sedirlerin yer aldigi alçak sivali
sekilerin izlerine rastlanir. Arka duvarda yer alan niste Kral ailesi Idrieus
ile kizkardesi ve karisi Ada'nin ve Zeus'un heykelleri saklaniyordu.
Oikoi, anteler arasinda yer alan dört dor sütunlu sundurmanin arkasindaki
boyutlari esit olmayan iki dikdörtgen odadan olusmaktadir. Bu binanin çati
kaplamasi da kismen Dor, kismen Ion düzenlerinin karisimiyla olusmustur. Bu bina
muhtemelen hem kutsal alanin arsivi olarak hem de rahiplerin çalisma yeri ve
kutsal ziyafet için kullanilmistir.
Kutsal alanin
kuzeyinde dik bir yokus yer alir. Bunun güney yamacinda mabedin üzerinde 15 m.
uzunlugunda bir mezar yer almaktadir. Mezar odasi ve girisi çikintili
tonozludur. Çati Dor düzeninde granitten yapilmistir. Kutsal alanin 200 m.
batisinda arkasi istinat duvariyla takviyeli stadyum bulunmaktadir. Her iki
basta da yarislarin baslama ve bitis taslari hala mevcuttur. Kutsal alanda
yapilan bes günlük sölen sirasinda burada da yarislarin düzenlenmis olmasi
gerekmektedir.
Labranda kazisi 1948 yilinda Isveç Uppsala Üniversitesi'nden A.W. PERSSON
tarafindan baslatilmis ve araliklarla hala devam etmektedir. Simdi kazilar P.
HELLSTRÖM tarafindan yürütülmektedir.
HERAKLEIA
Herakleia antik
kentine Milas - Söke karayolu üzerindeki Çamiçi Beldesi'nden ayrilan bir yolla
ulasilir. Kent bugünkü Kapikiri Köyü içerisinde kalmakta olup, Milas'a 39 km.
uzakliktadir. Kent, antik çagda Ege Denizi'nin bir uzantisi olan Latmos
Körfezi'ne sahipti. Ancak Menderes Nehri'nin getirdigi alüvyonlarla dolmasi
sonucu körfez bugünkü Bafa Gölü'ne dönüsmüstür.
Kent adini ünlü
mitoloji kahramani Herakles'ten almistir. M.Ö. 8. Yüzyilda adi Latmos iken
Persler zamaninda Karya Satrabi Mausolos'un eline geçmistir. Iskender'in Asya
seferi sonucu Iskender Imparatorlugu'nun, daha sonra Seleukoslar'in egemenligine
baglanmistir. M.Ö. 1. Yüzyilda denizle iliskisinin kesilmesi üzerine eski
önemini kaybeden Herakleia ulasimdaki güçlük nedeniyle Hristiyan kesislerin bir
gizlenme yeri olmustur. Çok engebeli ve kayalik bir arazi üzerine kurulan antik
kentin etrafi 65 kule ile takviye edilen 6.5 km. uzunlugunda sur ile
çevrilmistir. Düzgün dikdörtgen ve kare tas isçiligi gösteren sur duvarlari
Hellenistik dönemde yapilmistir. Hippodamos sehir planina göre iskan edilen
Herakleia, birbirini dik kesen izgara biçimli parsel ve sokak planinin iyi
uygulandigi örneklerden biridir.
Limanin arkasinda
uzanan kayalik arazi üzerinde yer alan Athena Tapinagi kentin en iyi korunmus
yapilarindan biridir.
Templum in Antis
tarzinda, iki sütunlu Hellenistik Çag yapisidir. Athena Tapinagi'nin dogusunda
yer alan agora iki katli olup, günümüzde birinci kati ayakta kalmistir.
Agoradaki dükkanlarin ve hanlarin yerleri bellidir. Güney tarafindaki duvarlar
gayet güzel tas isçiligi gösterir. Plan olarak dikdörtgen biçiminde olup, etrafi
portikolarla çevrilidir.
Agoranin
dogusundaki köseli "U" planli yapi Bouleterion dur. Yapinin kuzey dogu çevre
duvarlari oldukça iyi durumdadir.
Tiyatro kentin kuzey dogusunda yer alir. Skene binasina ait duvarlar ile 1.
kaveaya ait oturma siralari görülebilir. Kentin sahiline ve adalara giden yolun
kenarinda yer alan Endymion Kutsal Alani'nin apsidal sellasi ve pronaosu
görülebilir. Mitolojiye göre Ay Tanriçasi Selene Latmos Daglari'nda çobanlik
yapan güzel delikanli Endymion'a asik olur ve onu ebedi uykuya mahkum eder.
Bafa Gölü içerisinde yer alan adaciklarda ve Latmos Dagi kayaliklarinda birçok
manastir yer alir. Sina Yarimadasi ve Yunanistan'dan gelen rahipler M.S. 7.
yüzyilda ilk manastiri kurmuslardir. Yapilan arastirmalara göre 13 manastir
bulunmaktadir. Bunlarin en ünlüleri Yediler, Stylos, Soteros, Menet Adasi,
Ikizce Adalar ve Kahve Asar Adasi manastirlaridir. Bizans Devri'nde
manastirlarin korunmasi için Bafa Gölü kenarina bir kale insa edilmistir.
Ayrica manastirlar
etrafina yayilmis kesislerin tek basina yasadigi pek çok magara veya çilehane
vardir. Manastirlara yakin olanlarin içi zengin fresklerle süslüdür. Bu
çileha-nelerin tavanlarini ve duvarlarini süsleyen freskler Isa'nin hayatini,
Meryem'i ve azizleri tasvir eder.
Herakleia Antik Kenti'nde Alman Anneliese PESCHLOW tarafindan yapilmakta olan
yüzey arastirmasina her yil devam edilmektedir.
IASOS
Iasos, Milas'a 28
km. uzakliktaki Kiyikislacik Köyü içerisindeki üç tarafi denizle çevrili bir
yarimada üzerine kurulmustur. Mitolojiye göre Argos'tan gelenler tarafindan
kuruldugu ve ismini kolonistlerin basi Iasos'tan aldigi söylenmektedir. M.Ö. 5.
yüzyila kadar Iasos hakkinda eski kaynaklarda bilgi yoktur. Kentin kuruldugu
alan önceleri bir ada iken daha sonra adanin denizle birlestigi berzah dolmus ve
ada, yarimada haline dönmüstür. Antik kente ait önemli yapilar bu yarimada
üzerinde yer almaktadir. Büyük sur, su kemerleri, mezarlar ile balik pazari
olarak adlandirilan yapi ise sur disinda yer almaktadir. Iasos'da yapilan
kazilarda kentteki en eski yerlesimin M.Ö. 3. bin sonuna kadar uzandigi tesbit
edilmistir.
Bir zamanlar kenti
ziyaret eden müzisyen, tiyatroda bir resital vermis. Bu resital sirasinda balik
pazarinin açildigini bildiren çan sesi duyulunca elini kulagina götüren yasli
adam disinda herkes yerinden firlayarak tiyatrodan ayrilmis. Yasli adamin yanina
gelen müzisyen "Bana ve sanatima gösterdiginiz saygidan ötürü size tesekkür
borçluyum; çünkü çan sesini duyan tüm dinleyiciler çekip gittiler" demis. "Ne ?"
diye haykirmis bunu duyan yasli adam, "Yoksa çan mi çaldi ? "Evet, neden ?"
"Öyleyse izninizle efendim..." ve gözden kaybolmus. Strabon bu öyküyü bereketsiz
topraktan ürün alamayan Iasoslular'in baliga olan düskünlüklerini belirtmek için
anlatir.
Iskender'in 334'te Miletos'u kusatmasi üzerine Iasos, kente yardim etmeye
çalisan Pers donanmasina bir gemi bagisinda bulundu. On yil sonra Ekbatan'da
Iskender'in silah deposu komutanliginda Gorgos adli bir Iasoslu bulunuyordu.
Iskender'in ilgisini çeken bir baska Iasoslu da yunus tarafindan sevilme gibi
garip bir yazgiya sahip olan erkek çocuktu. Iasos'ta erkek çocuklarin
gimnasiumda çalistiktan sonra denizde yikanmalari bir gelenekti. Bu sirada
kiyiya yanasan yunus, çocuklardan birini sirtina alip, açiklara götürüyor ve
sonra yeniden kiyiya birakiyordu. Bir anlatiya göre bu öyküyü duyan Iskender,
çocugu Babil'e getirtip deniz tanrisi Poseidon'un rahibi yapmis.
Iasoslular bu olaydan, M.Ö. 3. yüzyilda çikarilan madeni paralarinda, kolunu
yunusun sirtina atmis biçimde yüzen çocuk tasvirine yer verecek kadar
etkilenmislerdir.
Iasos antik kentinde 1960 yilindan bu yana Italyan Arkeoloji Heyeti'nce düzenli
kazilar yapilmaktadir. Bu kazi çalismalari sonucunda birçok eser ortaya
çikarilmistir. Bunlardan agoraya kemerli bir kapidan geçilerek girilir. Roma
Dönemi'nde insa edilen agoranin dört tarafi revaklarla çevrilidir. Agoranin
güney batisinda bouleterion yapisi yer alir. Kent meclisi olarak kullanilan yapi
daire biçimli orkestra ve onun arkasinda yer alan dört merdivenle üç bölüme
ayrilmistir. Oturma siralarinin alti tonozlarla desteklenmistir. Agoranin dogu
kösesinde 17 x 13 m. boyutlarindaki önü sütunlu dikdörtgen planli yapi Caesareon
olarak tanimlanir. Agora içinde yapilan kazilarda elde edilen buluntular Orta
Bronz Çagi'na kadar gitmektedir. Agoranin etrafini saran stoalar bulunan
yazitlara göre M.S. 130 yillarinda yapilmistir. Agoranin güney bati kösesindeki
genis düzlükte Artemis Astias Tapinagi yer almaktadir.
Tiyatro, kentin ortasinda yer alan yükseltinin kuzey dogu yamacinda kurulmustur.
Tiyatronun skene binasi cephesi yaklasik 61 m. dolayindadir.
Hellenistik Çag orijinli tiyatronun günümüzde Roma Dönemi'nde yapilan tadilat ve
eklentileri görülebilir. Orta Çag kalesi kentin en yüksek kesiminde ve tam
ortasinda yer alir. Yaklasik kareye yakin bir plana sahip kalenin, kalinligi 2
m.'yi bulan duvarlari vardir. Oldukça saglam yapi içinde bir de sarniç
bulunmaktadir.
Liman, yarimada ile kara arasinda yaklasik 850 m. uzunlugundadir. Liman agzinda
yer alan kule mendirek kulesi olup, bir Orta Çag yapisidir. Bunun karsisindaki
diger kule yikilmistir. Kullanildiklari çag-larda her iki kule arasina zincir
gerilmek suretiyle istenmeyen tekneler limana alinmazdi.
Iasos'ta biri kenti koruyan, digeri de büyük sur olarak bilinen ve kentin kuzey
batisinda yer alan ikinci bir sur vardir. Ikinci sur, kent savunmasindan çok
bölge savunmasi için yapilmistir. Yaklasik 3.5 km. uzunlugunda ve mahalli blok
taslarla yapilmistir. Yüksekligi yer yer degisiklik göstermektedir. Ortalama
3.50 m. yükseklikte olan sur muntazam kulelerle desteklenmistir. Kentte her tür
gömme yapilmistir. Kent içinde agora, Arkaik Çag mezarligi olarak
kullanilmistir. Roma Devri mezarliginin batisindaki yamaçlarda kayaya oyulmus
kaya mezarlari ile bina seklinde yapilmis mezarlar yer alir.
Kentteki en ünlü
mezar ise halk arasinda Balik Pazari olarak bilinen Roma Dönemi'ne ait anit
mezardir. Portiklerle çevrilmis dörtgen bir avlunun ortasinda yüksek bir podyum
önünde ön cephesi dört sütunlu bir Korinth tapinak yükselir. Önünde genis bir
pronaosu, dista üçüz yivlerle süslü duvarlari ve plasterli anteleri olan çok az
derinlikteki sellaya dogudan bir basamak çikilarak giriliyordu. Alçak sütunlarla
tasinan mezar odasi podyumdan kazanilmistir. Kemiklerin korundugu yer islevini
üstlenmis olmalari gereken küçük seki ve nisler duvarlara bindirilmistir. Uzun
portik plasterler üzerinde tasinan kemerlerden olusur. Bati bölümündeki özgün
tonozlu çati halen korunmaktadir.
Balik Pazari anit mezari Kültür Bakanligi, Döner Sermaye Isletmeleri Merkez
Müdürlügü'nce saglanan ödenekle 1993 yili sonunda restore edilmeye baslanmis ve
res-torasyon çalismalari sonucunda Italyan kazi ekibince Iasos kazilarinda
bulunan mimari parçalar ve diger eserlerle galeriler içeresindeki teshir
tamamlanarak anit mezar, Balik Pazari Açikhava Müzesi olarak 11 Agustos 1995
tarihinde ziyarete açilmistir.
Iasos kazilari 1960
yilinda Prof. Dr. Doro LEVI baskanligindaki Italyan Arkeoloji Heyeti tarafindan
baslatilmis olup, halen Dr. Fede BERTI tarafindan devam ettirilmektedir.
MILAS ILÇESINDEKI
DÜZENLENMEMIS ANTIK YERLESIM ALANLARI
Milas Ilçe
sinirlari içerisinde tesbit ve tescili yapilmis, ancak henüz daha düzenlenmemis
pek çok antik yerlesim alani bulunmaktadir.
SINURI MABEDI
Milas'in 14 km.
güneyindeki Yukari Kalinagil Köyü'nde daglar arasinda bir tapinak vardir. Burada
Kar ismini muhafaza eden ilah Sinuri'ye ibadet edilmektedir. Tapinagin yaninda
Labranda'da oldugu gibi bir rahip ailesine ait olmasi muhtemel büyük bir mezar
aniti vardir.
HYDAI
Karaoglan Dagi
etegindeki Damlibogaz Köyü içerisinde küçük bir sehirdir. Sehrin ismi Yunancada
su demek olan "Hydor" kelimesinden gelir. Hydai'nin tarihine ait pek az bilgi
vardir. M.S. 2. yüzyila ait bir sikkede sehir önünden geçen Sari Çay'i temsil
eden sakalli nehir ilahi bir testiye yaslanmis, elinde bir saz tutmaktadir.
Testiden akan suyun içinde üç balik yüzüyor.
BARGYLIA
Bargylia, Güllük Limani'nin agzinda kara içine giren ince ve derin bir koyun
meydana getirdigi yarimadanin dogu ucunda çift zirveli küçük bir tepe
üzerindedir. Stephanus Byzantinus'un bildirdigi efsaneye göre Bargylia'yi Yunan
mitolojisindeki kahramanlardan Bellerophon kurmus. Pegasos adindaki meshur
kanatli atinin arkadasi Bargy-los'u çifte ile öldürmesi üzerine onun hatirasi
için sehre Bargylia ismini vermistir. Sehrin M.Ö. 1. yüzyilda bastigi sikkeler
üzerinde bu efsanenin kahramanlari Pegasos ile Bellerophon'un tasvirleri
bulunur. Pegasos uçar halde veya sirtinda sahibi Bellerop-hon'la beraber
gösterilmistir.
HYDISOS
Milas'in 29 km.
güneyinde Karacahisar Köyü'nün dogusundaki çift zirveli çamli bir tepe üzerinde
yer almaktadir. Sehrin bas ilahi Zeus Areios bir savas tanrisi olup, sikkeler
üzerinde ya sakalli ve migferli bir büst olarak veya bütün silahlarini kusanmis
halde ayakta tasvir edilmistir.
KERAMOS
Milas'in 45 km.
güneyinde bugünkü Ören Beldesi içerisindedir. Keramos'ta elinde çift yüzlü balta
tutan genç bir tanriya ibadet ediliyordu. Sikkeler üzerinde basina veya yari
çiplak halde ayakta tasvirine rastlanir. Roma Imparatorluk devrine ait bir kaç
sikkede komsu Stratonikeia'nin ve Koinon Khrysaores'in ilahi Zeus Khrysaoreus
ile birlikte görülür.
|