Yazılar:
UMUT, SABIR ve SEVGİ !
SİZ HİÇ KEDİ GEZMESİNE ÇIKTINIZ MI?
KURTUN YÜZLERCE GÖZÜ VARDI... |
UMUT, SABIR ve SEVGİ ! Aralık ayının başlarında birkaç günlüğüne İzmire gitmem gerekti. Köpeğim ve kedilerim için komşuma mamalarını bıraktım . Geri döndüğümde komşum Arabı bahçede aynı yerde yatar vaziyette bulduğunu ayağa kalkamadığını hemen veterineri çağırdığını söyledi . Arabıma ne olduğunu anlayamamıştık. 4 ayağı da pelte gibiydi, ayağa kaldırmak isteyince yere yıkılıp kalıyordu . Ayaklarında az da olsa his vardı canı yanıyordu, idrarını kontrol edemiyordu sürekli idrar kaçırıyordu. Çevremdeki bir çok kişi Arab için bunun zor olduğunu uyutulmasının onun için daha iyi olacağını önerdiler ama o yemek yiyor ve bana şaşkın gözlerle bakıp; -Bana ne oldu? yardım et der gibi bakıyordu -Dünya yalnız bizim değil, yaşam hakkına saygı , barınak gönüllüleri derneği ve Haytap yahoo grubu üyelerine, Arab için umut olabilir mi ? sizler böyle bir durumla karşılaştınız mı ? Ne yapmalıyım diye ileti yolladım. Herkes umut olduğunu ve asla uyutturmamam gerektiğini, neler yapabileceklerimi belirttiler. Haklıydılar! Yaşayan bir canlıyı %10 düzelme umudu da olsa ölüm emrini verme hakkına sahip değildim. 11.12.2006 tarihinde, Aydın Veterinerlik fakültesine götürdüm. Röntgen çekildi kırık çıkık yok. Sinir sistemine bağlı olduğunu belirttiler Kortizon , B vitamini ve alkol camphree ile tedavi uygulandı . Bu tedavi sonucu , güçlükle de olsa arka ayaklarının üzerine basabildi. Ön ayaklarında hiçbir düzelme olmadı. 09.01.2007de tekrar Aydına gittik. Yeni bir tedavi uygulandı 1.5 ay gibi bir süre sonra idrarını kontrol etmeye başladı..Tam umutlarımı kaybetmişken; son derece umutlandım ve sevindim. Bahçede yere sürünerek ihtiyaçlarını gideriyordu. 05.02.2007 de Arap ayağa kalktı ve tam 4 adım attı. Sonra onu çok sevdiği İztuzu sahiline yürüyüşe götürdüm 2 aydan bu yana , ilk kez tasmasını taktım, ilk kez kuyruğunu salladı, ilk kez havladı ve tam 6 adım attı yoruldu ben de onu zorlamadım. Arap sağlıklı iken, çok havlardı bende KAPAT ÇENENİİİ! diye bağırırdım.. 2 aylık sessizlikten sonra ilk kez havlaması sanki duyduğum en güzel melodiydi. Arap cins bir köpek değil, özgürlüğüne düşkün , 12-13 yaşlarında Dalyanda 2 kez zehirlendi son anda kurtardık. , defalarca yetkililerce toplanıp uzaklara atıldı, haftalarca sonra aç , yara bere içinde berbat bir durumda her seferinde bizim bahçenin kapısına umutla geldi ..Bizde tedavilerini yaptırdık. Dalyanda zehirlemeler ve toplayıp uzaklara atmak çoğalmaya başlayınca, tedaviler yoğunlaşınca bizde Arabı bahçede tutmaya karar verdik. Bu sefer de bunlar başına geldi. O bize güvendi biz de onun sayesinde kendimizi güvende hissettik. Arap, sen neler atlattın bunu da atlatıyorsun! Köpeğinin başına bu tür olaylar gelenlere mesaj vermek istiyorum. Sabır, umut ve sevgi ile biz bunu başardık. Lütfen köpeğinizi uyutturmayın %10 ayağa kalkma şansı olsa dahi onun yaşama hakkını elinden almayın. Arap şu anda çok ama çook MUTLU! Gözleri ile, onun iyileşmesinde payı olan, uyutulmamasını sağlayan herkese teşekkür ediyor. Yakında bol bol havlamasından sizde bunu duyacaksınız zaten! Emin olun ki size kendi dilinde teşekkür ediyordur! Arap&Mebrure Kuzey Blom SİZ HİÇ KEDİ GEZMESİNE ÇIKTINIZ MI? Yazan: Pakize Suda Ben çıkıyorum arada. Hiç girmediğim sokaklara, hiç gitmediğim semtlere doğru. Tıpkı turistlerin bakına bakına gitmesi gibi. Farkımız, ben yukarılara doğru değil yere bakıyorum. Hatta arabaların altına. Genelde orada oluyorlar. Bir tekerleğin dibinden bana bakıyorlar. Anlamaya çalışıyorlar niyetimi. Çömelip hiç kıpırdamadan duruyorum. Bir süre öyle bakışıyoruz. İlk hareketi onlardan bekliyorum. Geliyor nitekim. Ama ben hálá kıpırdamıyorum. Güvenlerini iyice kazanmak için. Sonra koklama faslı başlıyor. Önce uzaktan, sonra burunlarını elime değdirerek. Nihayet dost olduğuma kanaat getiriyorlar. Burunları onları hiç yanıltmaz. Başlarını uzatıyorlar okşanma talebiyle...Kuyruk havada, sırt kamburlaşmış, bacaklarıma sürtünerek etrafımda turluyorlar. * * *
Kedilerle haşır
neşir olmayanlar, hepsi birbirinin aynı zanneder.
Ben öyle
zannediyordum.
Değil oysa.
Onlar da
bizim gibi. Biri ötekine benzemiyor.
Ama bir
ayağınızı hızlıca yere vurup kovalamaya çalışırken fark edemezsiniz bunu.
Durup
bakmanız lazım.
Bir gün siz de
'kedi gezmesi'ne çıkarsanız, yanınıza mutlaka bir paket kuru mama alın.
Ciğer
torbasıyla uzaklara gitmek zor olur diye söylüyorum.
Bir iki avuç
dökün bir duvarın dibine...
Huylarının
da farklı olduğunu göreceksiniz bu arada.
Kimi hemen
yemeğe girişecektir...
Kimi önce
bir teşekkür sürtünmesi yapacaktır bacaklarınıza...
Kimi başını
mamaya doğru uzatmak için bir boşluk arayacaktır ötekilerin arasında...
Kimi hepsini
kovalayıp mamanın tamamına sahip olmak isteyecektir.
Ama neticede
siz uzaklaşırken hepsi peşinize takılacaktır.
Káh
sürtünerek, káh duvarlara zıplayıp inerek...
Gelebildikleri yere kadar geleceklerdir sizinle...Deneyin bir gün... KURTUN YÜZLERCE GÖZÜ VARDI... Yazan: Özgün Öztürk Sanirim bu gece delirmediysem, artik hic delirmem. Sanirim bu gece bu kadar uzuntuyle kalbim basa cikabildiyse, gelecek her aciyla basa cikabilir. Size daha once de demistim, mumkunse bana artik "insan" demeyin. Ben bana "insan" denmesini reddediyorum. Bu gece, ben bu gozlerimle, bir iskenceyi gordum. Bu "insan" gozlerimle, "insan" denen o kisilerin ve yavrularinin bir "kurt" denen,"vahsi" denen hayvana yaptiklarini gordum. Bir canli'nin korku dolu gozlerini gordum. Agzina sopa sokulup baglandigini gordum. Ayagina zincir baglanmis, yerlerde suruklendigini gordum. Daha da korkuncu birilerinin, kendine "insan" diyen birilerinin bu haldeki hayvani "zafer" kazanmis edasiyla kulaklarindan tutup kaldirip poz verdiklerini gordum. Agzindaki sopayi cekip aldiklarinda agzindan akan kanlari gordum. Bu sadece "Allah onu oyle yarattigi" icin kendisine " kurt" denen, bu sadece "dogasi geregi" kurtluk yapan hayvanin maruz kaldigi iskenceyi gordum. Kocaman bir kangali kurtun ustune saldiklarini gordum. Sanirim ölmüs kurtu hala sopayla durttuklerini gordum. "Allah oyle yarattigi" icin kendisine "insan" denen bir canlinin yaptigi iskenceyi gordum. Bu iskenceden nasil zevk aldigini izledim. Ben bu gece bu gorduklerimden cok korktum. Ben bu gece bu vahsi kurt'dan hic korkmadim.Ben bu gece bu insanlardan, bu insanlardan, bu cocuklardan cok korktum. Guluyorlardi, egleniyorlardi, poz veriyorlardi. Kurt ise gozleri kocaman acilmis, hepsine bakiyordu. Kurtun sanki sadece 2 gozu yoktu. Kurt, sadece gözdü. Kurt, sanki yuzlerce goz olmustu da orada ona iskence yapan, eglenen onlarca insani goruyordu, sanki televizyonlari basinda bu olayi izleyen milyonlarca insani goruyordu. Kurt sanki tum dunyayi goruyordu. Ve kurt soyle soyluyordu: - NEDEN? Ben bu
gece ve bundan sonraki her gece, yasadigim her gun ve gece, o kurt'u,
yasadiklarini, gozlerini asla ama asla unutmayacagim. Bu gece tum bunlari
seyredip de "bu insanlara da yapiliyor. Siz de bu hayvan isini abartiyorsunuz"
diyen kisileri de unutmayacagim. Bir gun , hayvan ya da insan fark etmediginde,
onemli olanin "aciz durumdaki bir canliya" yardim etmek oldugunda, sanirim iste
o gun, hepimiz gercekten "insan" olacagiz. Bir gun, size bir yardim istegiyle
geldiginde birileri, ben "once insan diyorum" demeyip de o anda, tam da o anda
kalbiniz "yardim isteyen" bir cana kapilarini actiginda ve sizin bu can'a,
hayvan da olsa yardim ettiginizde, tam da o anda sanirim bir seyler degisecek
.
ÇOMAR Yazan : İlhan Selçuk (Cumhuriyet, 24 Mayıs 2004) Bir haftalık dinlence için İstanbuldan ayrıldım. Nereye
gidecektim? Gökova
Körfezinin Akyaka Beldesinde Yücelen Otelin giriş basamaklarından ikincisine
adımımı atarken Çomarı gördüm. * Erdal İnönü az önce benim içine düştüğüm sorunla karşı karşıyaydı.....Çomara bakıyordu... Koskaca otelin girişindeki yol halısında uykusunun keyfini çıkaran köpeğin sorunsalı bir fizik ya da matematik formülüyle çözülemeyeceğine göre kavramaya çalışıyordu...Erdal Beyin yüzüne bir tebessüm yayıldı...Çomarın uykusunu bozmadı..O da benim gibi yanından dolandı..Meğer İnönü ve çevresindekiler Muğla Üniversitesinde düzenlenen bir bilimsel toplantıya gelmişler...Çomarı rahatsız etmeden selamlaşmaya çalıştılar; ne onlar ne de otel personeli köpeği kovalamayı akıllarına getirdiler...İşte Yücelen böylesine güzelim bir felsefenin mekanı... * Bu mekan yalnız otel ve bahçesi değil, yemyeşil koskoca bir
orman....Bahçede azmak sularından oluşan havuzlarda alabalıklarla ördekler
şakalaşır, kedilerle köpekler oynaşır; ormanda halk, aileler, gençler sevginin
sıcaklığı ve dostluğun güvenliği içinde doğayla kaynaşır....Kaç göç
yoktur...Herkes birbirine riayet eder; saygı kültürü egemendir..Peki, bu uygar
Akyaka kimin marifetidir?..Çok iyi bildiğimiz, tanıdığımız Nail Çakırhanın.
Çakırhanın büstü Yücelenin bahçesinde nöbet tutuyor.. * Çomarın adını ben
uydurdum; sordum, ismini bilen çıkmadı; ancak kulağında kimliği ve künyesini
belirleyen bir sayı yazılı:
000113.. Köpekler Akyakanın hayvansal nüfus
kütüğüne yazılıdır.
Çomar, keyfi istediği zaman yol halısına
gelip kıvrılıyor..
Çomara hoşt diyen bir kula
rastlamadım..
Ne otel personelinden biri... Ne yabancı bir turist..
Ne de büyük Türk milletinden ve
Müslüman ümmetinden biri Çomara ters bakmadı. Ama Çomar imtiyazlı bir köpek değil
ki!..Hayvan milletine sevgi Akyakada anayasa kuralı..
Dilerim bu anayasa tüm Türkiyede
geçerli olur...
Şimdi bir aklıevvel çıkıp diyebilir ki:
BU NE YAMAN ÇELİŞK DOSTLAR!!!!! Yazan : Nesrin Çıtırık, 18.05 2004 Üstümüze son sürat
gelen otomobillerden korkmayız da, Yolda kendi halinde giden bir köpek görünce
AYYY diye çığlığı basarız.
İçinde sağlığa zararlı maddeler bulunan
gıdaları bile afiyetle yeriz de,
10 yıllık köpeğimizi sağlığımız için tehlikeli diye sokaklara ölüme atarız.
Gece gündüz beynimizde çınlayan
arabaların klaksonlarından rahatsız olmayız da,
Uzaktan gelen köpek havlaması, kedi
miyavlaması için hemen şikayete başlarız.
Bir kadının çantasını kapıp onu
yerlerde sürükleyen kapkaççıya müdahele etmeye korkarız da,
Çocuğa havlayıp korkuttu diye,
kulübesine zincirle bağlı bir köpeği sopa, taş ve küreklerle vurarak parçalar
ve öldürürüz.
Pop star
yarışmalarında elenenler için ağlar, paraya kıyıp SMS ler göndeririz de,
sokakta gözümüzün önünde zehirlenip
kıvranan hayvanlara şöyle bir bakıp geçeriz.
Oturduğumuz yerden, belediyeleri ve
hükümeti yeşil alanlar ormanlar talan ediliyor diye kıyasıya eleş tiririz de,
arabamıza
park yeri açmak için 50 yaşındaki ağaçları gözümüzü kırpmadan keseriz.
Şarkı türkü konserlerinde şarkıcıyı
yakından görünce heyecandan bayılacak kadar duygusalızdır da,
sokakta bize kocaman gözleri ile
bakan bir kedi köpek yavrusunu taşla tekmeyle kovalarız.
Yolda gözümüzün önünde burnunu yere
sümküreni, tüküreni ikaz etmek aklımıza gelmez de,
köpeklerden, kedilerden, kuşlardan
çevreyi kirlettiği için şikayetçi oluruz. Parkların yeşil çimenleri
arasındaki binlerce izmaritten, tükürükten, çekirdek kabuklarından, sakızlardan
çöplerden şikayet etmeyiz de, köpeklerin
parklarda gezdirilmesine etrafı kirletebilir diye izin vermeyiz. Devleti soyup soğana çevirenleri, bir daha seçer başımıza "tacederiz de, belediyenin bir hayvan barınağı yapmasına karşı çıkar "bu fakir devletin parası mı var deriz. Trilyonları çalıp kısa sürede süper zengin olarak karşımıza çıkanların önünde saygı ile eğiliriz de, sahipsiz köpekler kısırlaştırılsın diyenlere "sokaklarda bunca kağıt toplayan çocuk varken devletin buna ayıracak parası yok deriz. Belediyelere yeterli "yeşil alan yapmadıkları için söyleniriz de, yaprakları balkonumuzu kirletiyor diye evimizin yanındaki ağacı keseriz. Lüks otellerin milyarlık odalarında şaşaa ile kalınmasını sorgulamayız da, sokak hayvanlarına sahip çıkanlara "bunca fakir insan varken.... diye fazilet dersi veririz. Tuvaleti pis kokundan girilemeyen restorana gitmeye devam ederiz de, kedi köpek besleyen arkadaşımızın evine "titizliğimiz için gitmeyiz. Tuvaletten çıktığında elini yıkamadığını gördüğümüz birisi ile rahatça tokalaşırız da, bir köpeğin, kedinin başını okşamaya elimiz kirlenir diye çekiniriz. Ibrahim Tatlıses ağladığında biz de "duygulanır ağlarız da, vurulan zehirlenen köpeklerin inleme sesi bizi "yalnızca rahatsız eder. Viski içenlere "viski içeceğine fakirlere yardım et demeyi düşünmeyiz de, yaralı bir köpeği tedavi ettirenlere " bunca fakir varken diye fazilet dersi veririz. Ve bizler...... Güçlü olarak
yaratılmışlar......Zayıf ve muhtaç olarak yaratılmış olan hayvancıkları
çevremizde görmek istemeyiz.
Bu hayvancıkları çevremizde görmek
istemeyen "zihniyet,
"Niçin bu durumdalar diye düşünmek
yerine, kağıt mendil satan çocukları da çevresinde istemez.
BEN BIR KÖPEGIM SADECE Yazan: Özgün Öztürk bakin, ben sadece bir kopegim. sadece bir kopek! sokakda dogdum, bazilari gibi
''cins'' degildim. hani o pet-shoplarda görüp bayildiginiz ''ha ne sevimli
sey...ay yazik buna...'' olamadim hic. onlaragosterdiginiz sevgi ve anlayisi hak
edemedim hic. cunku ben sokakdaydim, ben cins degildim, ben pistim. ben
sadece bir kopegim. sokak kopegi! sizlerin tehlikeli bulduklarindan, kuduz diye
korktuklarindan, korkuttuklarindan. kendi korkularinizi herkeslere asilayip
hedef gosterdiklerinizden. o korkulariniz ki bizleri barinaklara hapseden,
bizleri zehirleten, pompali tufeklerle vurduran. o korkulariniz ki bizleri
tekmeleten, iten, kakan, demir sopalarla iskence eden. o korkulariniz ki 5
yasinda cocugu bile bize tasla saldirtan. o korkulariniz ki 10 yasindaki
cocuklarin bizleri dovusturmesine sebep olan ve en acimasizi da siz insanoglunun
cocuklarinin bundan zevk almasina, bununla eglenmesine sebep olan. o cocuklar ki
daha 10 yasinda, daha aski, sevgiyi, paylasmayi ogrenmeye calisan ama hepsinden
once iskence etmeyi ve bundan zevk almayi ogrenen. ozgun, 6.2.2003
SOKAKTAKİ MELEKLER Yazan: PAKO HÜRRİYET, 5 Ağustos 2004 Siz onların çoğunu
tanımazsınız. * Hemen hemen çoğu
zengin değil. Zengin olmaları da olanaksızdır, çünkü onların yaptıkları işler
para getirmiyor olmalı. Sevgi veriyorlar; karşılığında hiçbir şey almadan... * Ben onları taa
uzaktan tanırım. Her biri bir melek. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, yüzlerinde
sevginin yansıması, akıl almaz bir güzellik vardır. O hüzünlü gözlerinden sevda
fışkırıyor gibi. Otursanız yanlarına, içinizden başınızı onların dizlerine koyup
uyumak istersiniz. * Gerektiğinde bir anda
birer birer savaşçı kesilebilir, bir dişi aslan gibi öne atılabilir, o merhamet
dolu göğüslerini bir çelikten kalkan gibi siper edebilir, hıçkırıklarını keskin
kılıç gibi kullanabilirler. Onlar hayvanları çocukları gibi gördükleri için,
durmadan yavrusu vurulan her anne gibi haklı bir isyanları vardır. |