.  

 

".. İŞTE Gökova!"

Gökova-Akyaka'yı Sevenler Derneğinin ücretsiz Haber Bülteni

Sayı 12

 

DERNEK BAŞKANLIĞINDAN

Merhaba dostlar,

Yoğun bir yaz geçtikten sonra haber bültenimizi ancak çıkartabildik. Genellikle gazete için uğraşan dostlarımızın azalması veya ilgisiz olması, ayrıca bu sezon işimizin çok olması nedeniyle geç kaldık. Onun için özür diliyoruz!
Bu sefer yazımı fazla uzun tutmayı düşünmüyorum. Zaten söylemek istediklerim iç sayfalar da bulunabilir. Gerçekleştiren Genel Kurul Toplantımızın Faaliyet raporunu sayfa 2 de, deprem ile ilgili yazıları sayfa 6 da okuyabilirsiniz. Başsayfası bu sayımızda bir irtibat merkezi olarak kullanmak istiyorum. Yardım etmek üzere birçok insanlar bağışları nasıl, ne ile ve nereye vereceği bize sorduktan sonra, cevapları bu vesiyle bir daha vermek isterim.

Ormandaki depremzedelerin ihtiyaçları:

Şimdilik Akyaka'ya gelen 10 hanelik depremzede aileleri geçici olarak orman bungalowlarında yerleştirildi. Günlük hayatlarını sürdürmek üzere her tür yiyeceklere(sıvı yağ, çay, şeker gibi şeyler de dahil!) ihtiyaçları var. Özellikle, ama düzenli bir şekilde, taze sebze ve meyve ihtiyaçları vardır. Taze etlere de çok ihtiyaç var (tavuk, kıyma vb).
Ayrıca çocuklar için bez ve genellikle hijenik malzemeler gerekiyor. Bir de özel talebim var . Kışlık kiyafetleri hala eksiktir ! Bağışlamak istediğiniz giysileri lütfen beldemiz eczanesine bırakın. İsterseniz Orman bungalovlarına gidip kendiniz götürün.Bunlar dışında en çok lazım olan çalışabilecekleri işdir. Bu konuda lütfen sayfa 6 da bulunan yazıları da okuyun.
 

Gelecek olan depremzede /kimsesiz çocuk projesi:

Akyaka'ya yakın tarihlerde yerleşen ve çoğu Akkaya Sitesinde oturan bir grup arkadaş Sosyal
Hizmetler Müdürlüğüyle irtibat kurup, depremde zarar gören 10 çocuğu bir seneliğine Akyaka'da barındırmak ve bakmak üzere çok kapsamlı bir proje sunmuş. Projeleri olumlu görünmüş ve çocukların gelmesi beklenirken hazırlıklara başlanmış. Birçok ihtiyaçları karşılamak üzere yardım istiyorlar. Görev almak isteyen gönüllülere de hala ihtiyaçları olduğunu belirtiyorlar. Bu konuda yardım etmek isteyenler lütfen grup ile temasa geçsinler.

 

Ayrıca,tabii ki Akyaka Belediyesi, Ula Kaymakamlığı ve Muğla Valiliği ile o konular için irtibat kurup,
danışabilirsiniz.

Yeni milleniumda ve önümüzdeki sayımızda görüşmek üzere (daha kapsamlı ve daha erken cıkacağı ümidiyle!)
hepinize huzurlu bir kış diler yaklaşan mübarek Ramazan ayınızı ve yeni yılınızı en iyi dileklerimizle şimdiden
kutlarız

HEIKE THOL-SCHMITZ DERNEK BAŞKANI

sayfa başına



Bize mektup geldi

Akyaka’yı sadece üçyıl önce tanıdım ve çok sevdim. Altmış yıla yaklaşan ömrümü, kendi ülkemdeki bu inanılmaz güzelliği tanımadan geçirmiş olduğum için de bir hayli hayıflandım. Daha sonra bütün imkanlarımı birleştirip, emekli ikramiyemi de üzerine ekleyerek Akyaka’da bir ev sahibi oldum ve yaşamımın bundan sonraki bölümünü imkanlar elverdiğince burada geçirmeye karar verdim.
Doğanın tüm güzelliklerini; denizi,dağı,ormanı birarada yaşamak doyumsuz bir mutluluk verdi başlangıçta. Bütün bu güzelliklerin, insan eliyle yapılmış, doğa ile uyumlu, güzel yapıtlarla süslenmiş olması da bu mutluluğu artırıyordu.
Ne yazık ki, bu mutluluk pek uzun sürmedi. llk şaşkınlığı, Beldenin tam ortasında yer alan, eşsiz güzellikteki koruluğa Belediyenin diskotek yaptırmakta olduğunu duyduğum zaman yaşadım. Neyse ki, yapıldıktan bir süre sonra bu diskoteğin faaliyetine son verildi. Ama bundan örnek ve cesaret alarak orman içine kümes ya-panların yapıtları (?) hala yerinde duruyor. Ikinci şok, oturduğum evin zemin katındaki, projesinde dükkan olarak görünen bağımsız bölümlerin apartman dairesine çevrilmesi, orta kattaki dairelerden birinin balkonunun saç ve profillerle genişletilip uzatılarak üzerinin ondülinle kaplanması ve kimsenin bunlara müdahale etmemesi oldu. Binalarının intizamı ve sevimliliği ile haklı bir üne sahip olan bu şirin beldede böyle bir garipliği aklından geçiremezdim. Şimdi de gözlerime inanmakta güçlük çektiğim bir başka olay var. Denizde akıntı boyunca ince bir çizgi halinde uzayıp giden çöpleri. Bunları denize kim atıyor? Aklıma gelen ihtimalleri düşünmek bile istemiyorum ama birilerinin denize toplu halde çöp döktüğü bir gerçek.
Peki, şimdi ne yapalım? 'Buranın da tadı kaçtı' deyip güzelliği, temizliği, huzuru başka yerlerde mi arayalım? Olumsuzlukları görmezden gelip hayal dünyamızda mı yaşayalım? Yoksa bu olumsuzlukları yaratan ve göz yumanlara küsüp onlardan uzak durmaya mı çalışalım?
Bence hiçbiri. Bu şirin beldeyi terketmeyiz , terkedemeyiz. Burada insanca yaşamak bizim de hakkımız. Olumsuzlukları görmezden gelmek ise hakkımız değil. Bunları görmek ve düzeltmeye çalışmak hem hakkımız, hem görevimiz. Kimseye küsmeden, gücenmeden ve kimseyi incitmeden, gücendirmeden. Bu olumsuzluklarda bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek payı olanlar da sonuçta bizim komşularımız ve bizim dostlarımız.

SEZİN

sayfa başına

akyaka Akyaka Doğa Şenliği Etkinlikleriyle ilgili düşüncelerim:

Çevreyi korumak, insanliği korumaktır. Bir düşünün, doğa yüzyıllardır yaşattığı güzelliklerini yitirse, çiçekler açmasa, denizde balıklar yokolsa, yeryüzünü süsleyen, birbirlerine benzemeyen, hepsi ayrı bir anlam tasıyan bitkiler, balıklar, kuşlar bizlerin yaşantısına renk katmasa, dünya birçölden farksız olmaz mıydı?
İşte, güzel Beldemiz akyaka-AKYAKA'DA bu bilincle düzenlenen 'Doğa Şenliği' ilgiyle izledim.
Akyakadaki Su Samurlarını korumak adfına yapılan seminer ve şenlik yararlı ve başarılı olmuştur. Çevre halkında doğayı korumak bilincini uyandırmak, sayıları azalan su samurlarını ve onlar gibi daha nice güzelliklerin kuşaklar boyu yaşamasını sağlamak bir insanlik görevidir.
Bu nedenle, önce Akyaka'mızın Mimari-Şair Nail Çakırhan'ı ve şenliği düzenleyen, destekleyen başta akyaka-Akyaka'yı Sevenler Derneği Başkanı Heike Thol-Schmitz'i, ÖÇK'ı, Belediye Başkanımız İsmail Akaya'yı, Yücelen Otelini, Muğla Üniversite öğretim üyelerimizi ve diğer tüm emeği gecen çevre dostlarını kutlamak ve teşekkür etmek bir borç sayılmalıdır.

AYLA AKBAL
Eğitimci

sayfa başına

 

Adapazarında bir gece

17/8/1999 saat 03.02 başlayan ve 03.03te biten, bütün insanlık tarihinin unutamıyacağı, kiyamet kopuyor dediğimiz an. Eşimin bağırmasıyla bir anda ne olduğunu anlayamamıştım, büyük bir uğultu ve sarsıntıyla sadece deprem diyebilmiştim. Evin içinde yıkılan dolaplar, kırılan camlar ve bağırışmalar içinde geçen 45 saniye de el ve ayak protezlerimi nasil giyidigimi eşim ve ben hala çözmüş değiliz. Sallantılar sürerken evden dişarı çıktığımızda olayın boyutunu hala çözememiştik. Çünkü zifiri karanlık içinde yoğun bir sis tabakasını andıran toz bulutundan hiçbir yer gözükmüyordu. Bağırışmalar ve insanların yardım istemeleri sesleri çoğalıyordu. Eşim ve ben evin önünde dikilmiş bekliyorduk. Aramızda iki metre olmayan komşumuzun 4 katlı binasının yerle bir olduğunu dahi görememiştik. ilk andaki şoku, üstümüzden attığımızda herşeyin farkına varmıştık. Insanlar etrafa saçılmış pirinç taneleri gibi pijamalarıyla, iç çamaşırlarıyla sağa sola koşturuyorlardı. Karşımızdaki beş katlı, altı bloktan oluşan site yerle bir olmuştu. Enkaz altında kalanların yardım çiğlikları giderek artıyordu. Oturduğumuz evin yanındaki enkazdan ses geldiğini duyan Murat oraya girmeye çalıştı. Fakat başaramadı. Sadece komşumuzun *****kolunu kurtardı. Daha sonra öbür binada bulunan enkazdan yaralı iki kiz kardeşı çıkarttı. Daha sonra sabah saat 7de ****kolunu kurtardığı komşumunda kardeşlerinin yardımı ile yaralı olarak kurtardılar. Murat artık nefes nefese kalmıştı. Gün ağardıgı için artık herşey bütün dehşetiyle ortadaydı. Bir metropol olmaya hazırlanan şehir 45 saniyede yerle bir olmuştu. Daha önce birbirine selam vermeyen insanlar ,dehşet saniyelerinden sonra abi, kardeş olmuşlardı. Herkes elinden geldiğince birbirine yardımcı olmaya çalışıyordu. Görevli ekipler, nereye gideceklerini kendileri dahi bilmiyorlardı. Asker, sivil halk, herkes enkaz altından canlı bir insan çıkarabilmek için canla başla çalışıyordu. Bir gün sonra dışardaki illerden gelen yardım ekiplerinin de kurtarma çalışmaları sonunda birçok insan enkaz altından sağ ve yaralı olarak kurtarıldı. Türk Milletinin bölünmez bütünlüğü bu depremde de ortaya çıktı. Çevre illerden gelen yardımların boyutları akil almaz derecedeydi. Fakat ilk iki, üç gün insanların gözü ekmek dahi görmüyordu. Sürekli yer sarsıntıları oluyordu. Bağırıp çağıran , ağit yakan, enkaz altında sevdiklerine ulaşmaya çalışan insanların durumları içler acısıydı. Bir tek sigaraya dahi muhtaçlik başlamıştı. Hiç kimse ne yapacağını bilemiyordu. Görevliler de o olayı yaşayan insanlardı. Onlar da ailelerini, akrabalarını, komşularını kaybetmelerının şokunu yaşiyorlardı. Onlar yine de canla başla enkaz altında çalışmaya uğraşiyorlardı. Çünkü herkes aynı durumdaydı. Bir anda, kazanıp elle ettigimiz mal varlıgımız, sevdiklerimiz, arkadaşlarımız, komşularımız yok olmuştu. Insanlar hiçbir şey düşünemiyorlardı. Günler bu şekilde geçiyordu. şehir yaşanmaz bir hal almıştı. Her dakika bir tanıdığımızın ölüm haberi geliyordu. Enkaz altında kalanlardan artık umut kesilmeye başlamiştı. Cesetlerin kokuları dayanılmaz bir hal almiştı. Enkaz başinda yakınlarının sağ olarak çıkmasını bekleyenlerinde umutları tükenmişti. Bir çok yardım malzemesi gelmesine rağmen, kuyruklar birbirine kovalıyordu. Bir ekmek, bir şişe su, bir paket sigara alabilmek için kuyruklarla boğuşuyorduk. Kıracı olduğumuz ev geriye dogru yatmıştı. Artçı depremler binayı atlatmıştı. Kaybedecek başka hiçbir şeyimizin kalmadıgını anlamıştık. Ailece il dışına çıkma kararı aldık. Zaten şehrin çoğu yerine ulaşılamıyordu.
İki sene önce tanıdığımız bir aile ile Muğlaya gelmiştik. O an için başka gidecek bir yer düşünemedik. Ailece o ortamdan kurtulmak için bilinmeyen bir yolculuğa çıkmıştık. Neyle karşılaşacağımızı dahi bilemiyorduk. Muğla'ya geldikten sonra dokuz gün köyde sokakta yatmaya devam ettik. Deprem korkusundan evlerin içerisine giremiyorduk. Bizim Muğla ve Akyaka beldesine geldiğimizi duyan insanlar, devreye girerek ellerinden gelen bütün imkanlarını sundular. İnsanların bu kadar sağ duyulu olması beni ve ailemi de şaşırtmıştı. Bizimle beraber gelen üç aileyi'de bungolov evlerine yerleştirdiler. Bizden sonra gelen aileler de diğer evlere geçtiler. Yeni gelen ailelerde kurduğumuz diyaloglarla aynı acıları paylaşıyorduk. Bizleri ziyarete gelen yardımsever insanların sayısını şu an sorarsanız - bilmem. O kadar çok ailelerle tanıştık ki, bu kadar güzel dostlukların ve yardım severliğinin birarada oluşuna hayran olduk. Muğla Valiliği, Ula Kaymakamlığı, Akyaka Belediyesi, dernekler, yerel halk, çevre köylerin insanları, ayrı ayrı sorunlarımızı çözmeye uğraştılar. Allah hepsinden razı olsun. Biz ve bizden sonra gelen aileler de maddi ve manevi olarak (hemen hemen) herşeylerini kaybetmişlerdi. Psikolojik olarak herkes bozulmuştu. Oturduğu yerde dahi deprem olacak diye rahat edemiyorlardı.En ufak bir sandalye oynasa herkesin rengi benzi atıyordu. Bungalov evlerinde geçen sürede artık herkese deprem hakkında konuşmayı yasaklamıştık. Tam deprem korkusunu ve konusunu unutmaya başlamışken, 4/10/1999 tarihinde gece Marmaris'te meydana gelen deprem bütün herşeyi yeniden başlattı. Ailelerdeki panik tekrar baş göstermeye başladı. Elimizden geldiğince birbirimize destek olarak o duygu ve korkuyu unutmaya çalışıyoruz. Allah bir daha o günleri hiç kimseye yaşatmasın gerçekten zor bir olay. Bütün aileleriinden, dostlarından ayrılıp ayrı ayrı illere dağıldılar.
Biz buraya gelen on aile olarak yerleºmeye karar verdik. Aileler içinde degiºik meslek gruplarinda
çalışan bireyler bulunmaktadır. Aşçı, işletmeci, makine mühendisi, garson, inşaat işçisi, oto tamircisi ve temizlik hizmetlerinde çalışacak bayanlar bulunmaktadır. Yeni bir hayata Akyaka‘da başlayacağız.

Sevgilerle

FATİH BİNGÖL

sayfa başına

akyaka

"Romayı gör de öl derler
akyaka'yı gör de yaşa"
'Halikarnas BaIıkçısı'

Tanıdığınız ve herkesin bildiği bir turistik yere giderken gözünüze cennet gibi doğal güzelliğiyle sizi büyüleyen bir yer takılır. İşte gerçek bir güzellik örneği karşınızda ve orada gökyüzü, deniz, dağ, taş, ova dahası bir bütün ve uyum içinde. Adı akyaka.
Aslında ülkemizde böyle adını bilmediğimiz nice cennet mekanlar var. akyaka, Ege Denizi'nin sevgiyle karaya uzandığı, karanın da onu şefkatle kucakladığı bir yer...
Sakartepeden aşağıya baktığımızda bir ressamın bütün sanatına aktardığı şahane bir tabloyu görürsünüz. Tablodaki renkler arasındaki uyum sizi büyüler. Doğa tabloya bir dantel gibi işlendiğinden hayran kalmamak elde değil. akyaka' nın insanı bu kadar etkilemesi, akyaka insanlarının yüreğindeki sevgiden, samimiyetten kaynaklansa gerek. İnsanlarının iç güzelliği doğanın ihtişamıyla birbirine ne kadar benzese de bu iki güzel dünyanın birbirinden ayrılmaz bir paylaşımı var. akyaka'da beni derinden etkileyenlerden birisi de balıkçıların dünyalarıdır. Onların yosun kokan teknelerinde yaz akşamlarında yakamozları seyretmek apayrı renkler kalıyor insanın yaşamına.
akyaka'da her sabah denizin kalbinin sesini dinleyebilirsiniz. Çünkü sabahları erken saatlerde balıkçılar, kısmetini aramak için bir umut yolculuğuna çıkarlar. İşte bu yolculuğa çıkan teknelerin motörlerinin sesi bana denizin kalbinin sesini anımsatıyor.
akyaka'daki başka bir dünya da huzuru arayışın yolculuğuna çıkan emeklilerin, aydınların, sanatçıların kısacası bu yörenin kültürel havasını oluşturan akyaka sakinlerinin dünyası. Onlarla solunan her nefestye hayatın güzelliğine doğru daha farklı açılardan kanat çırpıyoruz. akyaka'nın tanınması ve bugünkü konumuna gelmesi buraya gelen kültür elçileri sayesinde olmuştur. Onlar akyaka'ya farklı bir hava getirmişlerdir. Doğanın güzelliği sanatçı bir ruhla birleşince ortaya insanı büyüleyen ve işte yaşanacak bir yer dedirten akyaka çıkartıyor.
Güneşin batışıyla bir şaheserin ilk sayfaları kapanır ve güneş yerini akşamın güzelliğine bırakır .akyaka yarınlann yeni umutlarına açılan, karanlıklara çöken bir ışık gibi parlıyor. akyaka'yı sevenlerle daima parlamaya devam edecek.

Nuh Barza

sayfa başına

Projelerimiz:

*İnternet çalışmalarımız devam etmektedir. Email adresimiz : gasdernek@yahoo.com, homepage/websayfamız yavaşca şekillenmekte! Net'te görüşmek üzere...

*1996 da kararlaştırdığımız ve şimdiye kadar gerçekleştiremediğimiz "Akyaka Antik Eserler Projemizi" ancak
başlatabildik. İnişdibi'deki Kaya Mezarın temizlenmesi ile başlayıp, Akyaka Kalesi gibi yerleri turizm için uygun bir şekile getirilmesini amaçlıyoruz.

*Kışın bir daha bir Çocuk Satranç Kursu vermeyi düşünmekteyiz..

*Dernek Lokali fikrinden vazgeçmedik, hala araştırmaktayız.

sayfa başına

Birkaç not:

24-25 Temmuz 1999 da yapılan Akyaka Su Samurları Semineri ve Doğa Şenliği, Özel Çevre Koruma Kurumu, Muğla Üniversitesi, Akyaka Belediyesi ve Derneğimizin işbirliği ile hazırlandı. Basında günler boyunca haber olan etkinlik çok ilgi çektiği için , seneye başka bir hayvan konu olarak seçilsin ve genelenekselleştirilsin diye katılanlardan talep geldi. Yerli olan ve aslında daha yoğun katılmak isteyen beldemiz turizmcileri ise bu tür etkinliklerin ılık sezonlarda yapılmasını, bu durumda ilgi ve katılımlarının daha yoğun olabileceği yolundaki uyarı ve dilekleri üzerine, bundan sonra yapılacak etkinliğin Mayıs/Hazıran aylarında olması daha uygun olur diye düşünüyoruz. Aynı zamanda yoğun yaz sıcaklığı olmazsa, olgun yaşlı olan katılımcilar için de kolaylık olur. Dört organizatörün ikisinin beldemizin dışından olması nedeniyle bazı konularda organizasyon buzuklukları meydana geldi. Yine de Seminer ve Şenliğin büyük bir başarı olduğunu söyleyebiliriz. Yön.Krl.adına H.THOL-SCHMITZ

sayfa başına

 

Yöremizin sanatcıları ve sanatları: Hikmet ÖZ ve eserleri

Hikmet ÖZ 1950 yılında Tarsus'da doğdu.Öğrenimini tamamladıktan sonra 20 yıl resim öğretmenliği yaptı. O yıllarda kendi etütleriyle özel bir teknik geliştirip çalışmalarına başladı.Sanatcı, eserlerini modern mozaik adını verdiği bu teknikle yapmaktadır. Bu teknikte doğal çakıl taşları kırırlıp elenerek renklerine göre tuval üzerine yapıştırılmakta ve bu şekilde iki,üç boyutlu resimler yapılmaktadır. Sanatçı Tarsus'un efsanelerini konu alarak bilinçaltı dünyasında şekillendirmiş, rüyalarından gelen empresyonlar, alegoriler olarak anımsanan resimleri yapmaya başlamıştır. Yuvarlak formlar, insan gözüne hoş gelen pastel renkler ,seyredeni sanki okşayan ve dokunan, ayrıca özel teknik kullanimindan dolayı gerçekten dokunulabilen sanatçının resimleri tüm hislere bir törendir. Yurt içinde ve dışında 20 den fazla sergi açan ve uğraşmadan rahat etmeyen çalışkan sanatçı,resmi görevlerinin yanısıra (Tarsus Kültür Müdürlüğü, Muğla ve Arı Kütüphane Müdürlüğü ve 1997 den itibaren Muğla İl Kültür Müdürlüğü ) araştırmacılığa başlayıp memleketi Tarsus üzerine 6 kıtap yazdıktan sonra yazmanın tadını aldı ve iki roman da yazdı. Ayrıca yukarıda yayınlanmaya devam eden Muğla Ören Yerleri (*)üzerine de yazdı.Gönüllü işleri seven ve derneğimize birçok konuda yardımcı olan sempatik Kültür Müdürümüz Ağustos ayında Kültürevinde bir haftalık bir sergi açtı. Sayın Hikmet ÖZ'e başarılı çalışmalarının devamını diler, bize yaptığı iyilikler için bir daha teşekkür ediyoruz.

(*)Bu kitap türkçe, almanca ve ingilizce olarak derneğimizden temin edilebilirr. Yurtdışından gelen arkadaşlarınız için güzel bir Noel hediyeniz olabilir diye düşünüyoruz-GAS-Denek.

sayfa başına