|
".. İŞTE GÖKOVA!"
GÖKOVA-AKYAKA'YI SEVENLER DERNEĞİ'NİN ÜCRETSİZ HABER BÜLTENİ
SAYI: 10 YIL: 1998 GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği KOD NO: 48-06-048
Merhaba Dostlar!
Aslında bu sayıda bir başyazı gerekmiyor, çünkü iç sayfalarımızda yapmış olduğumuz 8. Genel Kurul Toplantımızın Faaliyet Raporu bulunuyor ve ayrıca yaz faaliyetlerimizin röportajları da var. Yine de size bir selam göndermekten vazgeçmek istemedim. Kişisel olarak da bana yardım edenlere ve yanımda bulunanlara içten bir teşekkür etmeyi istiyorum. Bildiğiniz gibi ve alıştığınız gibi bir teşekkür de değil ... Özel bir teşekkür bu.
Bu sene benim için kolay geçmedi. En büyük üzüntülerin birini yaşamak zorundaydım. Babamın vefatı çok ağır geldi. Bunun üstüne de iki ay Almanya'da kalmak zorunda kaldım. Eşimden, evimden, dostlarımdan uzak kalmak ayrı bir dert idi. Bazı arkadaşlarım beni unutmadılar ve "başın sağ olsun" diye Almanya'ya telefon açtılar. Döndüğümde bir sürü tanıdıklarım aynısını yaptılar. Bunun bir gelenek olduğunu biliyorum, tabii, ben de çok defa öyle davrandım. Ama kendim ilk defa bu durum da bulundum - ilk defa da ne demek, insan sadece bir defa babasını kaybedebilir - ve "başımın sağ olmasına" çok ihtiyacım vardı. Bence "başın sağ olsun" çok güzel bir deyim. Zaten Türkçe'deki bu deyimleri çok anlamlı buluyorum. O anda en önemli olan ve en çok muhtaç olunan şeyin dileklenmesi: "Geçmiş olsun", "başın sağ olsun", veya "Allah sana sabır versin" gibi dileklerimiz ihtiyaç olana gerçekten "hoş" gelebilir (bana öyle geldi!). Onun yanında Almanya'da duyduğum dilekler boş ve soğuk geldi. Almanlara haksızlık etmek istemiyorum, dil ve gelenek öyle işte, ama ben artık bambaşka ve bana daha sevimli gelen davranışlara alışığım.
Döndüğümde beni bir sürü iş bekliyordu ve nefes almaya, yahut düşünmeye (daha da doğrusu üzülmeye) zaman bulamadım. "Nail Çakırhan ve Sanatı" etkinliğini hazırlamak gerekiyordu. Bundan sonra "Kültür ve Sanat Evindeki" faaliyetlerimize başladık ve zaman aktı geçti ... Ancak şimdi neler yaşadık bu yaz diye düşünmeye fırsatım oldu.
Nail amca ve Halet abla ile geçirdiğimiz günler başka bir zevk idi ve başka sevinçleri de getirdi. Hala bundan besleniyoruz ve özellikle o özel akşamın zevkini etkinliğe katılamayan üyelerimizle de paylaşmak istiyoruz. İki sayfa onun için ayırabildik ve bir süre fotoğraflar koyduk. Hoşunuza gideceği ümidiyle "hoşça kalın" diyorum.
Heike THOL-SCHMİTZ
Dernek Başkanı
BELEDİYE BAŞKANIMIZ Sn. İsmail AKKAYA:
Sayın Hemşehrilerim ve Tüm Belde Sakinleri;
Yaklaşık altı yıldan bu yana Akyaka'miza ve yaşayanlarına layık olduğu hizmetleri vermeğe imkanlarımız dahilinde çalıştık ve çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bunlar hepimizin bildiği gibi;
Belediyemiz öncelikle alt yapı çalışmalarına daha çok önem vermiş ve çalışmalarını daha çok bu doğrultuda yapmıştır. Bunlardan bazıları; İçme suyumuzu ve yeni şebeke sistemini yenilememiz, yollarımızı tamamen yeniden asfaltlamamızdır, kalan yerlerimize de program dahilinde parke taşı döşemeleri yapılacaktır. Özellikle sahil kesimindeki parke döşeme işlerimize geçici bir süre için ara vermiş bulunmaktayız. Çünkü bu bölgede, inşallah bu yıl başlamayı planladığımız kanalizasyon projemize hayatiyet kazandıracağız. Ayrıca sahil bölgemizde 31 Aralık 1998 tarihi itibariyle kıyı bandı projemizi Balıkçılar Kooperatifi'nde noktalayacağız.
1999 yılı itibariyle de bu alanda beldemize yakışır 75 YIL CUMHURİYET MEYDANI düzenlemesi tarafımızdan yapılacaktır. Üst yapı, kültürel ve sanatsal etkinliklerde çok fazla çalışamamaktayız. Alt yapı çalışmalarımızda belli bir mesafe kat ettikten sonra bazı yol kenarlarında yeniden ağaçlandırma ve yeşillendirme çalışmaları yapılacaktır.
Beldemizde Cumhuriyetin 75. Yılına tekamül eden bir ilköğretim okulu Cahit - Belkis Güneyman çiftinin maddi katkılarıyla ve belediyemizin çalışmaları sonucu hizmete girmiştir.
Bu vesileyle tüm halkımızın Cumhuriyetinin 75. Yılını en içten duygularımla kutlar,
Saygı ve Sevgilerimi sunarım.
İsmail AKKAYA
Belediye Başkanı
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği 1997 - 1998 FAALİYET RAPORU
Sayın Üyelerimiz,
İlk önce hepimize "hoş geldiniz" diyorum.
Bu dönemin de iyi geçtiğini söyleyebilirim. Geçtiğimiz yıl maalesef sadece 10 yeni üye kaydedebildik. Fakat Akyaka'nın nüfusu birkaç seneden beri aynı kaldığı için üye sayımızı da sınırlıyor, tabii. Yine de 250 üye fena sayılmaz.
Her sene olduğu gibi bu sene de aidatlarını uzun süreden beri ödemedikleri için birkaç üyemizin üyelikleri silindi. Bazı üyelerimiz de istifa ettiler. Ve üyemiz sayın Mehmet YÜCEL'in vefatını büyük üzüntüyle öğrendik. Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine başsağlığı diliyorum.
Yönetim Kurulumuz kararı ile sayın Teoman ÜNÜSAN, sayın Oktay AKBAL ve sayın Hamdi YÜCEL GÜRSOY'a onursal üyeliğimizi sunduğumuzu kıvançla bildirmek istiyorum.
Üyemiz sayın Doğan YILMAZ geçen kış boş kalan dükkanını derneğimize tahsis etti. Biz bu mekanı üyemiz sayın Kerra EKMEKÇİ'nin önderliğindeki Halk Eğitim El Sanat Kuru'nu barındırmak üzere verdik. Doğan YILMAZ huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.
Geçen Genel Kurul Toplantısı'nda Özel Çevre Koruma Kurumu'ndan gelmesini beklediğimizi bildirmiş olduğum "Av Yasağı" uyarı levhaları geçtiğimiz sonbaharda ovamızın üç değişik noktasına dikildi. Ovamızın daha iyi korunmasına faydalı olacağına eminiz.
"İşte Gökova" adlı haber bültenimiz devam etmekte ve yöremiz halına hoş haberlerimiz oldu. Geçen sayının matbaadaki teknik bir problemden dolayı gecikerek çıkmasından dolayı tekrar özür diliyorum. Önümüzdeki sayının ise Genel Kurulun ardından çıkacağını şimdiden bildirmek istiyorum. Bültenimiz kışın bin adet, yazın bin beş yüz adet basılmaktadır ve bize bu konuda çok ama gerçekten çok yardım eden "matbaacı" sayın Ersin AŞIK'a huzurunuzda bir daha teşekkür ediyorum.
Geçen sonbahar Akyaka belediyesi ve Sağlık Ocağı, "Başıboş Hayvanlar" problemini onları zehirleyerek, kısa bir süre için "çözdü". Bir çok sahipli ve tasmalı hayvanlar da "yanlışlıkla" itlaf edildi. Hayvan sahiplerinin bize ulaşan şikayetlerinden sonra belediyeye yazılı protestomuzu gönderdik. Aynı protesto ile bu probleme çözüm olabilecek ve hayvan katliamına alternatif olabilecek bir proje sunduk. Projenin gerçekleştirilebilmesi için derneğin belediyenin ve Sağlık Ocağı'nın işbirliği gerekiyordu. Maalesef cevap alamadık!
Şubat ayında Ula Kaymakamı derneğimiz adına benim, beldemiz Belediye Başkanı'nın, Milli Eğitim Müdürü'nün ve başka bazı kimselerin katıldığı bir komite kurdu. Bu komite Cumhuriyetin 75. YILDÖNÜMÜ kutlamalarını organize etmek üzere "Ula ilçe eylem planını" oluşturdu. Yapılan işbölümünde bize kutlamalarda kullanılmak üzere pankart hazırlama, kutlamaların fotoğraflanması ve 1 Temmuz, Kabotaj Bayramı'nda geniş katılımlı bir tekne turu organize edilmesi görevleri düştü. Bu tekne turunu organize edebilmek için Captain's Travel Şirketi sahibi ve derneğimizin üyesi Abdullah KAPTAN ile görüştük. Büyük teknelerinin 1 Temmuz için önceden rezerve edildiğini, küçük teknesini bu etkinlik için vermeye hazır olduğunu belirtti. Aynı etkinlik için Turcular Kooperatifi ile de irtibat kurduk. Geniş katılım sağlayabilecek, normal günlerde tatbik edilenden daha düşük fiyatlı tur talebimizi kabul etmediler. Turcular Kooperatifi'nin bir üyesi ki bu kişi Mehmet GÜMÜŞ'tür. Haricindeki Kooperatif Yetkilileri kutlamalara katkı sağlamayınca ülkemiz ve Cumhuriyetimiz için yapılacak bu etkinlik küçük bir tekneyle arzulandığı ölçüde görkemli olamayacağından maalesef gerçekleşmedi. Pankartları ise yaptırdık. Cumhuriyet Haftası'nda asacağız.
Şubat ayında ikinci satranç turnuvamızı gerçekleştirdik. Bu sene çok fazla katılım oldu ve bu yüzden turnuva Yücelen Oteli'nde yapıldı. Yücelen Oteli idarecilerine ve özellikle sayın Nurullah GENCEL'e teşekkür etmek istiyorum. Bu etkinliğin artık gelenekselleştiğini söyleyebiliriz. Cumhuriyetin 75. Yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Cumhuriyet Haftası'nda 24 - 25 Ekim tarihlerinde bir "Cumhuriyet Turnuvası" düzenleme kararı aldık. Dereceye girenlere başka ödüllerin arasında bir bisiklet ve birde 5 milyon liralık Yaşarbank hesabı verilecek. Bisiklet sayın üyemiz Kitte ÖNKAŞ tarafından, banka hesabı ile Yaşarbank Muğla Şubesi Müdürü sayın Ahmet AKKOYUN tarafından bağışlanmıştır. Kendilerine çok teşekkür ediyoruz. Bu seneden itibaren her sene bir Cumhuriyet Kupası vermeyi kararlaştırdık.
Bu arada derneğimizden üç üyenin Türk Satranç Federasyonu'na kaydolarak ikinci ligde oynayacaklarını öğrendik. Onlara başarılar diliyoruz.
Üyemiz sayın Thomas SCHMİTZ yazın 6 haftalık bir çocuk satranç kursu verdi. Halk eğitimden aldığı para ile uluslararası standartta satranç takımları aldı ve turnuvalarımız sürecinde onları bize tahsis edeceği sözünü aldık. Sayın Thomas SCHMİTZ hocaya çok teşekkür ediyorum.
İlkbaharda "Çocuk ve Çevre" konulu bir resim yarışması düzenledik. Ula ilçesinden 6 okul katıldı ve ödüller 23 Nisan Egemenlik ve Çocuk Bayramı'ndaki törenler sırasında verildi. Önce bir jüri heyetli oluşturduk. Gelen 73 resim arasında en iyileri seçmesi gerçekten zor idi. Jüri temanın ifadesi "Hayal gücü ve resim tekniğini" göz önüne alarak 2 grupta birer birinci birer de mansiyon seçti. Birincilere 5 milyon, mansiyonlara 1 er milyon TL para ödülü verildi.
Geçtiğimiz dönemde bize Gökova köyünden bir "İmdat" çağrısı ulaştı. Gökova deresinde kurulan ve ÇED raporu almadan çalıştırılan iki taşırma tesisinin çevreye zarar verdikleri için ve ayrıca bu tesislerden malzeme alan kamyonların köy yolarını bozmasından köylüler rahatsız olduğundan bizden yardım istediler. Çevre zararının iki yönlü olduğunu gördük. İki olarak kırma sesinden yabani hayvanlar kaçmaya başladılar. Toz ve gürültüden güzel dere bozulmaya başladı. Ayrıca dere civarındaki tarımsal alanlar, zeytinlikler, tarlalar, örneğin toz altında kalan zeytin filizleri zarar görmeye başladı. Şikayeti iyice inceledikten sonra Gökova Köyü'ne destek vermeye karar verdik. Gökovalılara ilgili makamlara başvurularının şekillendirilmesinde yardım ettik, danışmanlık yaptık; İl Çevre Müdürü'yle de irtibat kurduk ve umarım yardımcı olduk.
Geçen sonbaharda Akyaka'nın su samurlarının tanıtıldığı bir posterde bizim şahsen çekmiş olduğumuz fotoğrafların kullanılması rica edildi. Özel Çevre Koruma Kurulu'ndan posterler geldiğinde ne isimlerimize, yani eşimin ve benim isimlerimize, nede derneğimizden bahsedilmemiş olduğunu gördük ve çok şaşırdık! Çünkü Akyaka'nın su samurlarının ilk tespitini biz yaptık. Tespit Sri Lanka'da yapılan uluslararası su samurları kongresinde tescillendi ve fotoğraflarımız olağanüstü olarak su samurları ile ilgili yıllık raporlara basıldı. Özel Çevre Koruma Kurulu'nu "Daha nazik bir tutum bekliyorduk" diye protesto ettik. Su samurlarına dair poster üzerinde samurların korunmasına dair öngörülen şartlar azmak kıyısında yapılması planlanmış olan "Gezibandı" projesi ile çelişmekte hatta çatışmaktaydı. Kurulda çalışan ve bu posteri hazırlayan ilgililer bize hak verdiler. Konuyu araştırmak için iki defa araştırma kurulu oluşturuldu. Kurul üyeleri Akyaka'ya geldiler ve azmak üzerinde bir tespit yapıldı. Bu araştırma sonucunda "Azmak Gezi Bandı Projesi"nin çevreye ve özellikle su samurlarına zarar vereceğinden bu projenin iptali kararlaştırıldı. Bu kararın ardından bir yıllık su samurları tespit projesi başlatıldı. Projeyi yürüten profesörler derneğimizle irtibatta ve birbirimize destek vermekteyiz.
Gelelim derneğimizin en büyük gelişmelerinden biri olan: Nail Çakırhan - Halet Çambel Kültür ve Sanat Evi ile yeni yapılan büromuza Nail Çakırhan ödül kazanan evinin bahçesinde yaptırdığı yeni binayı kültürel sanatsal ve eğitici faaliyetlere açmak amacıyla kurdu. Sanat evinin idaresi bize verildi. Bu sanat evine biz bakacağız. Sürekliliğini koruyacağız ve geliştireceğiz. Sanat evinin masrafları bize verilen bağışlardan sağlanacak. Burada düzenlenecek etkinliklere Nail Bey'le birlikte karar vereceğiz. İdaresi bize son izin ise Nail Bey'e ait olacak. Bu esaslara göre bir anlaşma yaptık. İşbirliğimizin iyi ve verimli olacağını umuyoruz. Sanat eviyle birlikte bir büro derneğimize tahsis edildi. Sonunda bir adresimiz oldu ve artık çok daha rahat çalışabiliriz. Sayın Nail Çakırhan'a ve sayın Halet Çambel'e çok çok teşekkür ediyorum. Kendilerine olan saygı ve sevgimize ifade etmek ve Nail Çakırhan'ın sanatçı kişiliğini topluma bir daha ulaştırmak üzere retrospektif bir sergi açtık ve bir Nail Çakırhan gecesi düzenledik. Sanat evi ile birlikte serginin açılışına ve geceye Çakırhan / Çambel çiftinin dostlarından kamuoyunda da yakından tanınan pek çok kişi katıldı.
Bu geceden sonra sanat evi ve büromuz ile ilgili bir sürü çalışmamız oldu. Başlangıçta her şeyin mükemmel oluğu söylenemez ama giderek tecrübe kazanarak sanat evinin işlevsel kılacağımıza eminiz.
Bu günlerde derneğimize üye olan veya olmayan arkadaşlarımız saat 16.00 - 19.00 arasında sanat evinin ziyaretçilere açık tutulması için nöbet tutmaktadır. Onlara da çok teşekkür ediyorum. "Nail Çakırhan ve Sanatı" sergisinin Eylül ayı sonuna kadar devam etmesini istiyoruz. Eylül ayından sonra bir ara vereceğiz. Küçük bir etnografya bölümü için dolaplar yapılacak. Önümüzdeki dönemde işleyen bir düzen oluşturabileceğimizi umuyoruz.
Bugünlerde bir kaç yönetim kurulu üyesi arkadaşımız Akyaka'nın ihtiyacına cevap verecek bir çöp ayrıştırma ve imha tesisinin nasıl olabileceği konusunda bir araştırma başlatma hazırlığındadırlar.
Faaliyet raporumuza burada son verirken derneğimizin faaliyetleriyle kendi kurumsal kimliğini ve beldemizi tanıtma konusunda bu yıl küçümsenemeyecek bir başarı elde ettiğini belirtmek istiyorum. Nail Çakırhan gecesi dolayısıyla derneğimize ve beldemize basında geniş yer verilmiş ve TRT kurumundan derneğimize aranarak canlı bir radyo mülakatı gerçekleştirmiştir, süreğenlilik sağlaması için siz sayın üyelerimizin gönüllü ilgi ve katılımlarını bekler saygılar sunarım.
DERNEK BAŞKANI
HEİKE THOL - SCHMİTZ
Yoğun Yoğun Yoğun
Kendimi tekrarlıyorum biliyorum. Defalarca söylediğim de biliyorum. Artık kimse dikkatli dinlemiyor biliyorum. Bunların hepsini biliyorum ... YİNELİYORUM !! DURUMUMUZ SIKIŞIK VE YOĞUNDUR !!! Hayır paranızı istemiyoruz - bunu önümüzdeki sayıda isteyeceğiz (bu konuda da bir çok dinlemeyenler var!) YARDIMINIZI İSTİYORUZ!
Alıştığınız bir şeyi yapmadığımızda (şenlik gibi) herkes sorar ve eleştirir, yapmak isteyeceğimiz bir şey varsa köyümüz Sahara çölüne benzer: NEREYE BAKSAK KİMSE YOK!
Dernek (yani kim?) güzel bir etkinliği tertiplediğinde üye olmaktan hoşlanıyorsunuz - bu maalesef bize yetmiyor.
Artık faal bir dernek olarak projelerimizi genişletmek istiyoruz, çok hoş imkanlarımız var olunca (Kültür ve Sanat Evi gibi) onları da kullanıp hepimiz için güzel şeyler yapmaya hazırız. YA SIZ???
Böyle devam edersek görevlileri bulmak yerine, görevlileri parayla tutmak zorunda olacağız. Biz buna yazıklanıyoruz. Bir dernek aidatlar ve bağışlarla finanse edilir, ve gönüllülerle beslenir.
ÖYLEYSE - BİZE GÖNÜLLÜLER GEREKİYOR! Lütfen bize biraz zamanızdan ayırın - buyurun listemiz de hazır... Aşağıdan kendinize bir konu seçin. Bize katılın.
KOMİTE / KURUL SORUMLUSU / ARAŞTIRICI / GÖREVLİ
* Başıboş hayvanlar Heidi İlseven
***katılacak insan lazım, iş bölümü konuşulacak
* Çöp sorunu Ersan Göktay, Naci Kaya
(ayrıştırma, imha, metotlar) ***katılacak insan lazım, konu araştırılacak, tanıtılacak, uygulanabilir
proje oluşturulmaya çalışılacak ve ilgili birimlere önerilecek
* Satranç Dr. Ferhan Çakır, Thomas Schmitz
***Turnuvalar hazırlanması, afiş ve pankart dağıtılması vs.
* "İşte Gökova!" Yayın Kurulu
***Bültenin katlanması, adres yapıştırılması, yazılar gönderilmesi,
büyük gazetelerden Gökova ile ilgili haberlerin ayrılıp saklanması,
bültenin dağıtılması, nakliye, ulaştırma, teslim işleri
* Kültür ve Sanat Evi Yönetim Kurulu / Heike Thol-Schmitz
***Etkinlik sırasında / sergiler başında görev alınması. Sergi, kurs, ders
hazırlanması vs değişik işler: nakliye, taşıma, yükleme, irtibat kurmak
vb
* Sivrisinek Mücadelesi Komitesi daha henüz oluşmadı
***kışın larvasıt konması, kapalı alanlar da mücadele, yardımcılar
gerekiyor (madem herkes rahatsız - aktif olun!) daha ileride metot
tanıtımında veya panellerde temsilcilerimiz lazım
* BAÇEP Şimdilik Heike Thol-Schmitz
***işlerin takıp edilmesi, her iki ayda bir toplantılara katılım
* Her zaman olan değişik işler şimdilik hep aynı ve sayısı yetersiz olan grup
***Yeni yapılan işlerin başında olunması, sorumluluğun taşınması,
kokteyller vb etkinliklerin başında olması, pankartlar ve afişler dağıtılması, nakliye işleri, daktilo ve bilgisayar işleri, alış veriş, ağaç dikilmesi, banklar konması gibi faaliyetlerde yardım. Tabii ki aidatların zamanında toplanması, sohbet toplantılarına katılım vs ...
Derneğimiz Satranç Komitesi yeterli talep olması halinde kış ayları süresince satranç kursları düzenlemek düşüncesindedir. İlgilenenlerin aşağıdaki telefona başvurmaları rica olunur.
GENÇ ÜYEMİZ VOLKAN KUM'UN VEFATINI BÜYÜK ÜZÜNTÜYLE ÖĞRENDİK AİLESİNE BAŞSAĞLIĞIMIZI, KENDİSİNE ALLAH'TAN RAHMET DİLERİZ.
GAS-DER ADINA
YÖNETİM KRL.
"TEMA VAKFINA YARDIM"
*Genel Kurul Toplantısı'ndan sonra, üyemiz Sn. Coşkun Şener'in dile getirdiği öneri üzerine, TEMA Vakfı'na meşeler dikilmesi için 10.000.000 TL bağış olarak verdik. Bu paradan vakfının ifadesine göre 90 meşe ağacı dikilecek. Sizde bir katkı da bulunmak isterseniz, bize paralarınızı gönderebilir veya teslim edebilirsiniz ve biz bunları toplu bağış olarak TEMA'ya göndereceğiz ... Havale fişi üzerinde TEMA / MEŞE ibaresini yazın.
III. GELENEKSEL AKYAKA SATRANÇ TURNUVASINDA
CUMHURİYET KUPASI ÖDÜLLERİ SAHİPLERİNİ BULDU
Derneğimizin artık gelenekselleşen organizasyonu Akyaka III. Satranç Turnuvası 24 - 25 Ekim tarihlerinde Yücelen Oteli'nde yapıldı. Turnuvaya katılan 33 sporcunun adları ve geldikleri yerleşim yerleri soyadlarına göre alfabetik sırasıyla aşağıda sunulmuştur.
ADI SOYADI GELDİĞİ YER
1 Engin Deniz Alev Ortaca
2 Ziver Aslan Marmaris
3 Feyzan Avcı Marmaris
4 Ali Cadırıcı Kızılyaka
5 Dr. Ferhan Çakır Gökova
6 Ahmet Çalca Akyaka
7 Reşit Çimen Köyceğiz
8 Veysel Düzkaya Muğla
9 Özcan Eren Ula
10 İsa Erken Akyaka
11 Ergün Ersoy Ortaca
12 Ahmet Genç Muğla
13 Levent Gölcüklü Akyaka
14 Sinan Gülcan Marmaris
15 Turgut Gündoğdu Marmaris
16 Onur İnce Köyceğiz
17 Serkan Karacibioğlu Akyaka
18 Utku Kocakulak Yerkesik
19 Oğul Köseoğlu Muğla
20 Serhat Kurt Ortaca
21 Aydın Kuşcu Ortaca
22 Aziz Mersin Muğla
23 Can Noyan Ortaca
24 Canan Noyan Ortaca
25 Metin Nurdoğan Muğla
26 Metin Özcan Yatağan
27 Erdal Şahin Köyceğiz
28 Cengiz Şatır Ortaca
29 Thomas Schmitz Akyaka
30 Heike Thol-Schmitz Akyaka
31 Turgay Üçeren Dalyan
32 Doğan Yılmaz Akyaka
33 Yılmaz Yüksel Gökova
Tek kategoride 6 tur üzerinden İsviçre sistemine göre yapılan turnuvada derecelendirme iki kategori üzerinden yapıldı. İlk üç dereceyi ve 16 yaş altı biniciliğini aşağıdaki isimler elde etti.
ŞAMPİYON CENGİZ ŞATIR
İKİNCİ ERGÜN ERSOY
ÜÇÜNCÜ OĞUL KÖSEOĞLU
16 YAŞ ALTI GENÇLİK MANSİYONU ONUR İNCE
Turnuva sponsoru Ula Kaymakamı sayın Mehmet Alabacak rahatsızlanıp gelemediği için dereceye girenlere ödüllerini dernek başkanımız verdi. Derece alan sporcuları yürekten tebrik eder ve tüm sporcuların daha büyük başarılara ulaşmalarını dileriz.
Turnuvaya katılanlardan alınan katılım bedeli derneğimizin yönetim kurulu kararıyla Akyaka Temel Eğitim Okulu Okul Aile Birliğine bağış olarak verildi. Turnuvamıza sponsorluk yapan Ula Kaymakamı sayın Mehmet Alabacak'a, birincilik ödülü olan bisikleti derneğimize bağışlayan sayın üyemiz Kitte Önkaş'a, ikincilik ödülü olan sandalyeyi derneğimize bağışlayan Demeter Firması Gökova Şube müdürü sayın Yılmaz Kaymak'a, 16 yaş altı birincisine verilen 5 milyon liralık para ödülünü derneğimize bağışlayan Yaşarbank Muğla Şubesi müdürü sayın Ahmet Akkoyun'a, ve turnuvamıza ev sahipliği yapan Yücelen Oteli sahibi sayın Hamdi Yücel'e ve otel personeline teşekkür ederiz. Önümüzdeki yılın Cumhuriyet Kupası'nda buluşmak ümidiyle selamlar sevgiler.
ÇEVRE KÖŞESİ
Bu sayımızda alıştığımız Çevre Köşesi yazımızın yerinde özel bir övgünün yayınlanmasını istiyoruz. Üyemiz Sn. Erdoğan Karslıoğlu bir arkadaşı ile birlikte PTT önündeki çöplerden öylesine rahatsız oldular ki, sonunda bu pislikten kurtulmak üzere çöpleri toplamak için büyük bir çaba saffettiler. Bize bu işin sonucunu gösteren fotoğrafla beraber gönderdiği yazısında Erdoğan Bey şöyle diyor: "Beldemizi çok seven. Akyaka sevdalısı ve senenin altı ayını burada geçiren emekli Alman hemşire Ursula ile birlikte 10m2 lik bir yerden 3 saat içinde topladığımız pislikleri yukarıda görüyorsunuz. (...) Lütfen etrafımıza yol kenarların, sahillerimize bakalım".
BİZ DE BU UYARIYI ÇOK DOĞRU BULUYORUZ!
Sağdaki fotoğraf başka bir üyemiz Sn. Heidi İlseven'i göstermekte. Heidi hanım yaptığı iş için övünmesini hiç sevmemesine rağmen, yazın başka insanların rahat geçirdiği tatil zamanlarını, çöp toplamak ile geçirdiği için biz ona büyük bir saygı duymaktayız, bildirmek istiyoruz. Heidi hanım sadece bir yaz da değil her yaz körfezdeki küçük koyları temizliyor!!! Yani siz hala çöpsüz bir piknik yeri bulduğunuzu zannetmeyin. Bu yeri çok büyük bir ihtimalle bizim Heidi temizlemiştir - ona teşekkür etmelisiniz (sizin çöpümüzü de aldı mı acaba?).
BİR DAHA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUZ - ELLERİNİZE SAĞLIK!!!
Zaten bu piknik çöpü problemini anlamış değilim ... Madem koskoca bir piknik sepeti ile evlerimizden kalktık, güzel bir yer buldu, deniz zevki yaşadık, güneşlendik, boş manzaralara bakıp, getirdiğimiz yemekleri afiyetle yedik, deniz kenarında bir şekerleme yaptık ... Nasıl oluyor da çöplerimizi orada bırakıp gidiyoruz, işte bunu anlamıyorum! Niye şimdi boş olan sepete koymuyoruz çöpü? Zaten sepeti hafiflettik o güzel yemekleri yiyince! Ve bundan sonra "Gökova!ya gitmeyelim, her yer çöp dolu" deyip başka bir yeri seçip kirletmeye gideriz ... İYİ TATİLLER!!
GAS-DER Yön. Krl.
UYGAR AKYAKA İÇİN ÇÖP SORUNUNU HALLETMEYLİYİZ
Akyaka, doğal zenginlikleri ile ve bugüne kadar gelişiminin yoğun kısmını özel çevre koruma bölgesi statüsünde geçirmiş olması sayesinde önemli hatalar ve başka kentsel gelişim alanlarında sıkça yaşanan hoyratlıklar engellenebildiği için güzel ve şirin bir beldemiz. Nail Çakırhan gibi bir ustanın ve onun izinden gidenlerin eli değdiği için bu güzellik ve şirinliğinin özgün bir karakteri de var. Bütün bu artıları Akyaka'yı bir cazibe merkezi yapmış durumda. Artan nüfusu ve turistik kapasitesi Akyaka'mızın kentsel altyapı sorunlarını ağırlaştırıyor. Köy ölçeğinde geliştirilmiş (veya belki de sadece geçiştirilmiş) çözümler bugünün gelişkin beldesinde çözüm olmaktan çok soruna dönüşmüş durumda. Bunların başsında da bizce çöp sorunu geliyor.
Belde sakinleri tarafından çöp bidonlarına atılan çöpler belediyemiz vasıtalarıyla düzenli olarak toplanıyor. Belediyemizin sunmakta olduğu bidonlardan çöp toplama hizmetinin son derece tatminkar olduğu kanısındayım. Çöplerin alınmasında bir gecikme yaşandığına ve kişisel olarak hiç şahit olmadım. Ancak çöplerin bidonlara girmesi öncesinde ve toplandıktan sonraki safhada sorular olduğu aşikar. Bu sorunların aşılması da her safhada uygar dünyanın geliştirdiği yöntemleri benimseyip uygulamakla mümkün. Yani, uygar yerleşim yerlerinde çöpler nasıl atılıyor ise bizler de öyle atmalıyız. Bunlar toplandıktan sonra döküldüğü sahalarda nasıl yöntemlerle ortadan kaldırılıyorsa bizde kendimize uygun uygar bir yöntem geliştirmeliyiz. Aksi halde bugünkü anlayışla çöpleri kısmen ayrıştırdikten sonra kalan kütleyi orman içinde çürümeye terk etmek kabul edelim ki uygar bir yöntem değildir. Çöp hacmindeki artış bu yöntemi geçersiz kılıştır. Bilmiyoruz bir tahsis sözkonusumudur ama kanımızca bu yöntem hukuka da aykırıdır. Ne bir belde yanı başındaki ormanı böyle kullanabilir, ne de idaresi buna izin verebilir.
Gökova'nın başka noktalarında da bu sorun mevcuttur. Karacasöğüt'ten ve buradan Yediadalar'a kadar yat yanaşan, kıyısında restoran bulunan koylardan alınan çöpler Tuzla burnunun arkalarındaki bir tepeye dökülmektedir. Bir özel çevre koruma bölgesinde, yat turizminden kazanç gözetilen bir ülkede böyle bir uygulama yapılamamalıdır. Daha çağdaş çözümler üretilebilmelidir.
Milyonları barındıran sözümona metropollerinde çöp sorununu halledememiş, çöplükleri patlayıp insanları yutan ülkemizin Akyaka gibi küçük bir beldesinde soruna yüksek standartlarla yaklaşım hayalcilik olarak nitelendirilebilir. Ama bu noktada hepimiz benimsemeliyiz ki Akyaka'nın uygar bir belde olması hayalimiz olmalıdır. Derneğimizin bu sorunun çözümüne katkıda bulunabileceği düşüncesiyle bir çalışma grubu oluşturmak istiyoruz. Tabii ki konunun öncelikli sahibi belediyemizdir. Bizim amacımız konuyu araştırıp, soruna hal çareleri önerebilmektedir. Uygar bir çöp verme-toplama-ayrıştırma-imha zincirinin oluşturulması hangi eğitimsel, teknik ve mali koşullara bağlıdır bunu araştıracağız. Konu ile ilgili bilim adamlarına, uygulayıcılara, literatüre ulaşmaya çalışacağız. Uygar dünyada bizim beldemiz ölçeğindeki yerleşim yerlerinde konu nasıl çözümlenilmiş bunu öğrenmeye çalışacağız. Öğrendiklerimizi belediyemizle, özel çevre kurumuyla, diğer ilgili kurumlarla paylaşacak Akyaka'ya ve belki de Gökova genelinde uygulanabilir bir proje önermeye çalışacağız.
Belediyemiz de bu yaz beldemiz sokaklarına koyduğu sarı çöp kutularıyla kağıt, plastik ve cam atıklarını ayrı toplama girişimiyle soruna en azından toplama şekli bakımından çözüm arayışında olduğu izlenimini vermeye çalışmıştır.
Geçtiğimiz Ağustos ayında yaptığımız "Nail Çakırhan ve Sanatı" gecesinde değerli yazar İlhan Selçuk, Akyaka'nın mimari anlamda "kurtarılmış bölge" olduğunu sevinçle belirtmişti. Beldemize ilişkin bu niteleme hoşumuza gitmişti. Akyaka'nın gerçek anlamda kurtarılmış bölge olması için önümüzdeki yıl inşaatına başlanacağını duyduğumuz kanalizasyon ve arıtma tesisi projesinin başarıyla uygulanıp sonuçlanması, ama bundan da önemlisi bu sistemin tam bir başarıyla işletilebilmesi ve ardından çöp sorununun halledilmesi gerekir. Bu aşamaları yapan Akyaka bir uygarlık örneği oluşturacaktır.
Çalışma grubumuza katılmanızı veya bilgilerinizi, düşüncelerinizi bizimle paylaşmanızı bekliyoruz.
Ersan GÖKTAY
BİRAZ GEÇ OLSA DA ...
GIDALAR VE SAĞLIĞIMIZ
Sıcak yaz günlerinin işaretinin geçte olsa verildiği şu günlerde içinizi hiç de serinletmeyecek bir uyarı yazısı yazmaya karar verdiğimde bunun ülkemizde çoklukla bir yaz serinleticisi olarak tüketilen dondurma olması gerektiği üzerinde durdum.
Yazının kahramanı dondurma, açık olan, hani şu mahir satıcıları tarafından külah kapma eğlencesinde olabilen dondurma. Ambalajlı olanlara bir sözümüz yok ... şimdilik!
Bilindiği gibi dondurma sütün şeker harç ve aroma maddeleri, bazen de yumurta katılıp dondurulması işlemiyle elde edilen bir süt mamulüdür. Besin değerinin üstünlüğü ve herkese sevilen tat ve aroması, ferahlatıcı niteliği toplumun ilgisini üzerine çekmiştir.
Kaynatılarak hazırlanan dondurmaların, kaynatma işleminden sonra satışa çıkarıldıkları ana kadar, temiz ve sağlık şartlarına uygun şekilde sayılmaları halinde, hastalıkların yayılışı yönünden önemli bir tehlike sayılmamaları mümkündür. Zira kaynatma işleminin pratik olarak büzün zararlı mikroorganizmaları zararsız hale getirebildiği kabul edilir. Fakat asıl tehlike dondurmaların kirli kaplar, pis sular ve portörlerle temasından doğmaktadır. Dondurma ısısında bakteriler üreyip çoğalmasa bile bunların canlılıklarını uzun süre muhafaza edebildikleri bilinmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalar ısının ne kadar düşük olursa olsun hastalık yapıcı mikroorganizmaların tesirsiz hale gelmesini temin edebilecek bir faktör olamayacağını göstermiştir. "Fabian", sebebi dondurmalara bağlanabilen salgınların bir listesini yayınlamıştır ki bunların arasında Tifo, Kızıl, Difteri ve Gastro anteritler de bulunmaktadır.
Pastörize sütlerden hazırlanmaları halinde, pastörize sütlerden doğabilecek bütün tehlikeler, dondurmalar için geçerlidir. Yabancı yazarlar tarafından yayınlanmış olan salgınların veya hastalık vakalarının daha çok dondurmalardan çıktığını düşünmek doğru olur. Memleketimizde dondurmalardaki kirlilik, dondurmaların uzun süreli bir kaynatma işlemine rağmen bu işlemden sonra sık olarak kirletildiklerini ve patojen bakterilerinde aynı yolla dondurmalara girerek hastalıkların geçişinde rol oynayabileceğini gösterir. Bir gıdanın güvenilir olması için patojen mikroplardan arınmış olması gerekir. Temizlik o gıdanın güvenilir olduğunu göstermez. Temiz gıda organoleptik olarak fark edilecek bozulma yoksa denir. İçerisinde patojen mikroorganizma olup ta herhangi bir bozulma gözlenemeyen gıdalar da vardır.
Dondurmaların hazırlanması ve sunumu aşamalarında hijyen (kişi temizliği) ve sanitasyon (işletme, alet ekipman temizliği) kurallarına uyulduğu takdirde hiçbir risk taşımadığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak bu yazı kronik dondurma severlerin ve satıcıların ekşitilmiş yüzlerine rağmen bir uyarı, biranlık düşünme aralığı olarak da kabul edilebilir. Hepimizin severek yediği dondurmanın özensiz eller yüzünden, ağızda başlayan yolculuğu sonrasında nasıl bir bakteriyel dinamit olabileceği sanırım tahminlerin ötesinde, hazin bir öykü.
Yine yemekten vazgeçmeyeceğiz, sadece seçeceğiz: Dondurmayı ve satıcılarını ...
AFİYETLE
BİO. NURİYE GÜL TEPELİ
Bir Bayan Orman Mühendisinin Günlüğünden;
Ben 1998 K.T.Ü. Orman Fakültesi'nden mezun bir orman mühendisiyim. Mesleğimi daha öğrenim görüyorken benimsedim ve çok sevdim. Mesleğimin en güzel yanı doğayla küçük bir fidandan tutun, geyik ve sincabına kadar, hatta ormancılık faaliyetlerinde mutlaka ilişki kurulan orman köylüleri de dahil canlılarla iç içe olması. Ormanlar, ülkemizin doğal servetidir. Ben de bir orman mühendisi olarak bu serveti korumak işletmek için üstüme düşen görevi, hatta mümkünse daha fazlasını yapmaya kararlıyım.
Mesleğimi daha okuldayken sevdim demiştim: Okuldayken en çok ilgimi çeken konulardan biri de orman yangınlarıydı. Derlerde orman yangınlarının çıkış nedenini, yangınların önlenmesini ve yangınla mücadele yöntemlerini öğrenirken hep gerçek bir yangını hayal ederdim. Öğrendiklerimi bir yangında uygulamak için bir fırsatım olacak mı diye düşünürdüm. Biz bayanlara hep ormancılık size göre bir meslek değil, sizin için çok zor, araziye gidemezsiniz, kaçakçılarla mücadele edemezsiniz, yangın şartlarına dayanamazsınız ... vs. gibi sözler söyleyip durdular. Bu nedenle hep mesleğimin zevkli ve heyecanlı faaliyetlerini gerçekleştirmek için tüm fırsatları gözledim ve değerlendirmeye çalıştım. Nitekim bugün Marmaris Orman İşletme Müdürlüğü'ndeyim.
Marmaris işletmesini seçmemin en büyük nedeni orman yangınlarıyla sürekli karşı karşıya gelen bir işletme olmasıdır. Burada gerek helikopterle olsun, gerek karadan yakın mücadele olsun bir çok yangında bulundum. İnanın yangın sırasında hissetiyim duyguyu size tam anlamıyla anlatamam. Önüne ne çıkarsa küle dönüştüren arsız alevlerin karşısında durmak, onunla savaşmak korkunç bir duygu. 1997 yılında Hisarönü Bölge Şefliği'nin sorumluluğunda bulunan bir sahada çıkan yangına helikopterle gittim. Küçük bir kıvılcım aleve dönüşmüş ve bir ev büyüklüğündeki alanı yutuyordu kuvvetli rüzgar nedeniyle o alevin yarım saat içinde nasıl büyüdüğünü, ağaçları bir sarmaşık gibi nasıl sardığını, çıkan kara dumanı, keçilerin nasıl kaçıştıklarını gözlerimle gördüm. Alevle yükselen dumanla gelen ağır çıra kokusunu duydum. Yangın işçilerinin alev canavarı gözümüzün önünde kıvrıla kıvrıla dans ederek önüne ne gelirse yok ediyor, sürekli ilerliyordu. Helikopter zaman zaman yükselen kara dumanların içinde yol oluyordu. Bir yeri söndürmeyi çalışırken, alev bize meydan okurcasına iki yüz - üç yüz metre öteye bir savaşçısını gönderiyor ve orayı da yakıyordu. Helikopterden görülen manzara tam bir dehşetti. Bir ara o kadar doldum ki neredeyse ağlayacaktım. Evet bir bayanım, bayanlar sulu gözlü olur, doğru! Ancak helikopterde bulunan diğer erkek mühendisin yüz ifadesi de benimkinden farksızdı. Böyle korkunç bir manzara karşısında kim bu duruma düşmez ki ... aşağıda hayvanlar, otlar, ağaçlar ... koskoca bir orman yanıyor, ülkenin serveti, geçmişi ve geleceği yanıyor.
Yangının sebep olduğu korkunç manzaralar iki gün boyunca devam etti. İkinci günün gecesi yangın işçileri, askerler ve mükelleflerin yangın başlangıcından itibaren teknik elemanlarca organize edilmesi ile bu arsız alevler kontrol altına alındı. Soğutma çalışmaları bittiğinde 1340 hektar ormanlık alandan, yeşil görüntüden geriye kalan ise yanmış, sararmış ağaç kalıntıları ve grimsi bir siyahlık. İşte bir hiç uğruna bir servet yol oldu, hem de yanarak çok vahşi bir şekilde. Bu manzara karşısında duruma sebep olanlara lanet ettim. Belki kasıt, belki tedbirsizlik yüzünden çıkan bir kıvılcım, 1340 hektarı küle dönüştürdü. Önceden yeşil ağaçların çam kokusu altında piknik yapılan alanda artık kül kokusu ve enkaz vardı.
1340 hektarlık ormanın bu durma gelmesi için bir kıvılcımdan çıkan yangının üç gün sürmesi yeterli oldu. Yangının söndürülmesi için büyük uğraş verilmesine rağmen ağaçları, hayvanları, mikroorganizmaları ile bir bütün olan ekosistem, orman yüzlerce senen kayboldu gitti. Şimdi ise yapılacak olan bir hiç uğruna kaybolan bu ormanın, bu ekosistemin yeniden oluşturulmasıdır. Asıl iş bundan sonra başlamakta ve sonuca ulaşmak için üç-beş güne karşılık en az bir 60 - 70 yıl gerekmektedir. Böyle bir faaliyetin gerçekleştirilebilmesi için, yeniden yeşil, çam kokulu bir ormanın oluşturulabilmesi için bilgisinden yararlanılacak olan mühendisin erkek ya da bayan olmasının ne önemi var ki. Önemli olan ülkemizin güzelleşmesi, servetin yenilenmesi, ormanların devamlılığının ağlanmasıdır. Bu da orman mühendisliği eğitimini alan ve ülkesini seven, doğaya değer veren her orman mühendisinin yapabileceği bir faaliyettir.
Özlem BAL
Orman Mühendisi / Marmaris
BİZDEN "YORUM YOK!"
Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde değişik gazetelerde aşağıdaki haberleri buldu. Şaşırdık, ama:
"YENİ YÜZYIL", YAZ '98":
"İmren Aykut: Gökova'yı şölenle kapatacağız"
Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in yılbaşında üç santralin devreye girmesiyle Gökova Santralı'nın kapatılacağı açıklaması, Çevre Bakanı İmren Aykut'u sevinçten gölere uçurdu.
Aykut, açıklama üzerine İngiltere'den Ersümer'i arayıp görüştüğünü anlatarak şöyle konuştu:
"Doğrusu ben bu haberleri önce kuşku ile karşıladım. Kendisini arayıp sordum. Bana yılbaşına kadar üç santralin devreye gireceğini. Gökova'ya ihtiyaç kalmadığını anlattı. Kulaklarına inanamadım. Hayatımın en sevinçli gününü yaşadım. Öyle sevindim ki, içimden Sayın Ersümer'in boynuna sarılıp öpmek geçti. Ona İngiltere'den hediyeler aldım. Hayatım boyunca kendisine minnet duyacağım. İnşallah hiçbir engel çıkmaz da, yılbaşında Gökova'yı kapatırız.
"CUMHURİYET", EKİM'98":
"Gökova Yalanmış"
Çevrecilerin Gökova ile ilgili "kuşkulu sevinci" kısa sürdü. Enerji Bakanı Cumhur Ersümer, "Gökova'yı ocak ayında kapatabiliriz. Üç termik santral devreye girdikten sonra çevrecilerle gidip şalterini indireceğiz" şeklindeki açıklamasının geçerli olmadığını söyledi. Gazeteci Tufan Türenç'in sıkıştırması sonucu öyle bir açıklama yapmak durumunda kaldığını belirten Ersümer, "Türkiye'nin enerjiye ihtiyacı var. Gökova çalışacak" dedi.
Çanakkale'deki Kıyı Ege Belediyeler Birliği toplantısında verilen yemekte, Ören Belediye Başkanı Kazım Turan'ın sorusunu yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Başkanı Cumhur Ersümer, "Yoksa siz o açıklamaya inandınız mı" sorusu ile karşılık verdi.
Enerji Bakanı'nın açıklaması karşısında şaşmadığını belirten Turan, "Hoş bir durum değil. Bu olay devlet adamı ciddiyetine sığmaz. Bir Bakan çıkıp, sıkıştırılınca nasıl ayaküstü yalan söyleyebilir. Sayın Bakan, bana da ayaküstü yaptığı açıklamayı kamuoyuna yapmalı", diye konuştu.
"HÜRRİYET", EKİM'98":
"Gökova Şantiyesi Yıkılacak"
Dün toplanan belediye encümeni, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 42'nci maddesi uyarınca para cezası ve yıkım kararı aldı. Kaçak ve ruhsatsız yapılan inşaatların yıkılması için Gama Endüstri Tesisleri Anonim Şirketi'ne, 30 gün süre verildi. Yetkililer, tebliğ tarihinden itibaren 30 gün içinde kaçak ve ruhsatsız inşaatlar yıkılmadığı taktirde, Ören Belediyesi ekiplerinin yıkım işini gerçekleştireceği, bu iş için harcanan paranın yüzde 20 fazlasıyla mal sahibinden tahsil edileceği belirtildi.
MUĞLA İLİNİN ÖREN YERLERİ VE TARİHİ
MUĞLA
Ilk çaglarda
Güney-Bati Anadolu'nun, Menderes Nehri ile güneyde Dalaman Çayı arasinda kalan
bölümünün adi Karia'dir. Bölgenin yerli halki da Karlar ve Leleglerdir. Homeros,
Iliada Destani'nda Karialilar için, Anadolu'nun yerli halki oldugunu ve
Anadolu'yu Troyalilarla birlikte Hellenlere karsi savunduklarini söylemektedir.
Mugla, Karia Bölgesi'nin en eski kentlerinden birisidir. Kiyidan uzak
kaldigindan deniz ticaretinden yeterince yararlanamamis, bu nedenle çagdaslari
olan Halikarnassos ve Mylasa gibi bir gelisme gösterememistir. Mugla'nin antik
dönemdeki adininda bazi degisik kisi ve kaynaklara göre Mogola, Mobella ya da
Mobolia oldugu ileri sürülmektedir.
Mugla Kenti'nin tarihine isik tutacak, antik kalinti yok denecek kadar azdir.
Çok sayida arkeolojik eserde rastlanti sonucu ele geçirilmistir. Kentin
kuzeyindeki yüksek tepede belli belirsiz duvar kalintilarinin bulunmasi, bu
tepenin kentin Akropolü oldugunu göstermektedir. Kentte bulunan iki adet yazit,
bölgenin I.Ö. 2. yüzyilda Rhodos egemenligine girdigi döneme aittir.
I.Ö. 13. yüzyilda Anadolu'nun II. Ramses tarafindan istilasindan sonra Karia
Bölgesi bir süre Misir egemenliginde kaldi. Anadolu kavimlerinin Truva
Savasi'nda yenilmesinden sonra I.Ö. 1000'de Dorlar yörenin güney kiyilarina
yerlestiler. I.Ö. 546'da Perslerin Lydia Krali Kresüz'ü esir almalari ile yöre
Pers topraklarina katilmis ve Karia, kendi soyundan gelen krallar tarafindan
yönetilen bir satraplik olarak varligini sürdürmüstür.
I.Ö. 334'te Anadolu'ya gelen Büyük Iskender, kiyiyi izleyerek önce
Halikarnassos'u (Bodrum) daha sonrada Mugla'yi aldi. Iskender'in yöreden
çekilmesi ile bir süre karisik ve karanlik dönem yasayan Mugla, I.Ö. 188'de
Roma'nin yardimiyla Bergama Kralligi'nin egemenligine gir-mis ise de, Bergama
Krali III. Attalos, I.Ö. 133'te ölürken bütün Bergama topraklarini ve Mugla
yöresini Roma'ya birakti. Mugla yöresi, bu tarihten sonra bir Roma Eyaleti
durumuna geldi. Bu dönemde birçok general ve tiran arasinda el degistiren bu
topraklar, I.S. 395 yilinda Roma'nin ikiye ayrilmasi ile Dogu Roma'ya (Bizans)
geçti.
I.S. 800 yilina kadar süren Bizans hegemonyasi Abbasi Halifesi Harun Resid'in
bölgeye gelmesi ile noktalanmis ve yörede ilk islam etkileri görülmeye
baslamistir.
1071 Malazgirt Savasi'ndan sonra hizli bir Türklesme sürecine giren Anadolu'nun
bu yöresine, bazi kaynaklar 1074 yilinda Süleyman Sah'in geldigini yazarlar.
Bölge Selçuklular'in zayiflama döneminde 1284 yilinda Mentese Bey'in eline
geçince, Mentese adiyla anilmaya baslamistir. Son Mentese Beyi Ilyas Bey'in
zamaninda 14. yüzyil sonlarina dogru (1390-1391) Yildirim Beyazit tarafindan
zaptedilmis ve Timur istilasindan sonra 1424 yilinda Osmanlilar'in eline geçerek
yörede kesin Türk egemenligi dönemi baslamistir.
MUGLA MÜZESI
Mugla Müze
Müdürlügü, Adliye arkasinda eski cezaevi binasinda bulunmaktadir. 1992 yili
sonlarinda Özlüce Köyü Kaklicatepe'de yapilan kazilar sonucunda birçok hayvan ve
bitki fosili çikartilmistir. Bu kazilarda çikarilan fosillerin 1994 Subat ayinda
sergilenmeye baslamasiyla müze ziyarete açilmistir.
Mugla Müzesi'nde sergilenen fosiller günümüzden 9-5 milyon yil önce yasamis olan
canlilara aittir. Bu canlilar, Dogu Asya'dan Ispanya'ya kadar uzanan genis bir
alanda yasamis ve yok olmus canlilardir. Bu dönem canlilara ait fosiller ilk
defa Ispanya'nin Tervel Havzasi'nda bulundugundan, bu döneme Turolian
denilmektedir.
Kazilarda
zürafagiller, boy-nuzlugiller, gergedangiller, hortumlu memeliler, domuzgiller,
atgiller ve etçillere ait canli fosilleri ile ayni alanda çok sayisa bitki
fosilleri de bulunmustur. Bunlarin bir kis-mi müze Doga Tarihi Bölü-mü'nde
sergilenmektedir.
Mugla Müzesi'nde, ziyarete açik olan ikinci bölümde Etnografya Seksiyonu'dur.
Mugla'nin çesitli yörelerinden giyim kusam ve günlük kullanim esyalari bu
bölümde sergilenmektedir.
Mugla Müzesi'nde Arkeolojik eserler depo asamasinda olup, Arkeoloji Seksiyonu
çalismalari devam etmektedir.
ŞİİR
Kimi der ki kadın;
Uzun kış gecelerinde,
Serip* bir döşek gibi
Yatmak içindir.
Kimi der ki kadın;
Yeşil bir harman yerinde,
Dokuz zilli bir köçek gibi
Oynatmak içindir.
Kimi der ki, hamur yoğurur.
Kimi der ki, çocuk doğurur.
Her ağızdan bir söz:
Kimi der ki, ilk göz
ağrım.
Kimi der ki, onunla dolu bağrım.
Kimi der ki, bunca yıldır yaşıyorum
Hayalimdir.
Kimi der ki, boynumda taşıyorum
vebalimdir.
*Resimli Ay'da "çekip bir döşek gibi" olarak geçiyor.
Kaymakamlık Makamı T.C. 75. Yıldönümü Kutlamaları Komitesine ULA
Sayı: ......./1998
Konu: İlçe Eylem Planı
(GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği Yönetim Kurulu'nun ........... numaralı ve 3 Kasım 1998 tarihli, kararına göre)
20 Mart ve 30 Eylül 1998 tarihlerinde katıldığımız toplantılar ve B.08.4MEM.4.48.10.00.020 ve BO 54 VLK4487001/318 nolu tutanaklar ile kararlaştırılan işbölümüne göre derneğimizin, Atatürk'ün sözlerinin yer aldığı kutlama pankartları yaptırıp, bunların Türkiye Cumhuriyetinin Kuruluşunun 75. Yıldönümünü Kutlama etkinlikleri sırasında asılması kararlaştırılmıştı.
15 Mayıs tarihinde Ula Milli Eğitim Şube Müdürlüğü'nden pankartları teslim alıp, kutlamalar için sakladık.
Ekim ayı başında, pankartların asılması gereken zamanda, Akyaka Belediye Başkanlığı'nda asma yerlerini tespit edip 5 adet pankartı sayın Belediye Başkanı teslim ettik. Sekreterinden bu işlerin takip edilmesi sözünü aldık. Zabıta amirinin ve belediye işçilerinin konudan haberi oldu. Sayın Belediye Başkanı'nın ifadesine göre "5 tane pankart çok" olduğu gerekçesiyle ve yine sayın Belediye Başkanı'nın "2 tanesi sonra Kermetur mevkiinde asılır" sözü ile belediye binasından ayrıldık. Ancak pankartlarımızın sadece 3 tanesi asıldı.
Bunu görünce hemen hemen her gün telefonda belediye sekreterliği ile görüşerek kalan 2 pankartın asılmasını rica ettik. Talebimiz dikkate alınmadı.
27 Ekim 1998 sabahı pankartlarımızı kendimiz asman üzere geri almak için zabıta amirinin odasına gittik. Burada karşılaştığımız belediye işçilerinden pankartların kesinlikle o gün asılacağı sözünü aldık ve oradan bu sözle ayrıldık. 27 Ekim akşamı belediyenin bütün diğer pankartlarının asılmasına rağmen derneğimize ait pankartların asılmadığını gördük.
Pankartlarımızın asılmaması üzerine 28 Erkim 1998 günü pankartlarımızı belediyeden geri almaya karar verdik ve zabıta odasına gittik. Zabıta odasına gittiğimizde önceden asılmış olan öbür 3 pankartımızı yerde gördük. Kötü şansımızdan bir önceki gecede bir rüzgar bizim pankartları seçerek yırtıp düşürmüştü ve başka hiçbir pankarta dokunmamıştı ...!
Üstünde Atatürk'ün sözleri bulunan 2 pankartımızı zabıta odasından alıp azmak kenarında yapılan yaya yolu çalışmasına nezaret etmekte olan sayın Belediye Başkanı'yla görüşmeye gittiğimizde iyi karşılanmadık. Artık sabrımız da tükenmişti. Başkana şikayetlerimizi iletirken saffetmiş olduğum "Cumhuriyetimiz için yapılan pankartlarımızın asılması için iki haftadan beri yalvarıyorum, buna gerek var mı?" sözlerime "Daha çok yalvaracaksın" diyerek cevap verdi. Yine de pankartlar artık asılacak ümidiyle elimizdeki iki pankartı başkanın resmi arabasına koyduk ve yırtık olan pankartlarımızı tamir ettirmek için Muğla'ya gittik.
Muğla'dan döndüğümüzde pankartlarımızın hala asılmamış olduğuna tespit ettik. Bunların akıbetini öğrenmek üzere belediyeye gittiğimizde pankartlarımızı vidanjör arabasından (!) alabileceğimizi öğrendik.
Sonuç olarak hiçbir pankartımız Cumhuriyet Bayramı'nda asılı değildi. Emeğimiz boşa gitmişti. Üstünde Atatürk'ün sözleri yazılı pankartlarımızın fosseptik çukuru tahliyesinde kullanılan vidanjör arabasında bulunması ayrı bir acıydı. Çok üzüldük.
Dernek işlerinin engellenmesinin ayrı bir şey olduğunu. Cumhuriyet Bayramı için yapılacak bir etkinliği destek verilmemesi veya engellenmesinin farklı, bir boyutu olduğunu düşünüyoruz.
Dernek yöneticileri ve kişisel olarak bu tür davranışlara ilk defa da değil, defalarca maruz kalık. Beldemiz yararına Akyaka Belediyesi ile işbirliği yapmak için çok defa müracaatta bulunduk. Bu müracaatlarımızdan ancak çok nadiren verim aldığımızı üzülerek kabul etmemiz lazım. Yerel makamların ve bizim gibi sivil toplum kuruluşlarının gündeminde olan bazı projelerin işbirliğiyle yürütülmesine tabii olarak görüyoruz. Akyaka Belediyesi bizimle işbirliğini "yalvarma" şartına bağlamak isterse bu işbirliğinin bir anlamı kalmayacağını, ve bundan dolayı beldemiz yararına çalışmalarımızda zorla bir azaltma mecburiyeti doğacağını bilginize arz ederim.
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği
Yönetim Kurulu adına saygılarımla
Heike THOL-SCHMİTZ
Dernek Başkanı