|
".. İŞTE GÖKOVA!"
GÖKOVA-AKYAKA'YI SEVENLER
DERNEĞİ'NİN
ÜCRETSİZ HABER BÜLTENİ
SAYI: 8 YIL: 1998
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği KOD NO: 48-06-048
Merhaba Dostlar!
Köyümüz (aslında
"beldemiz" demen gerekiyor, ama "köy" daha sevimli geliyor bana) yavaşça kış
uykusundan uyanıyor. Kuşlarla beraber (ilk leylekler gördüm) insanlarımız da
dönüyorlar. Dükkanlarda, bahçelerde, otel ve motellerde büyük bir ilkbahar
temizliği görünüyor. Bahar çiçeklerinin kokusuyla birlikte badana kokuları da
burnumuza geliyor. Güzel ...
7 / 8 Şubat 1998
tarihinde yaptığımız II Akyaka Satranç Turnuvası
ile ilgili bilgi ve sonuçları 5. Sayfamızda bulabilirsiniz.
Dernek Başkanı
Büyük düşünmek lazım
Gerçek acıdır
Boşuna mı çalar sazım
Kötünün yolu şaşar
Sevgi her şeyin ilacıdır
Sanırım
Arı bal yapar
Karınca azık için gezinir
İnsanın dünyaya yaptığı
zararın
Zordur hazmı
İşte kel tepeler çöller
Hangisini sayayım
Akarsular sevinç göz
yaşlarım
Yeryüzünde ne kadar kaldı
Benim ormanlarım
Kağıt kalemle yazmayı
unutmayın
Birde okumayı
Kin nefret her şeyi yok
eder
Biraş yumuşayın
Bir ağaç dikin
Dişinizi fırçalayın
Elinizden
geliyorsa
Birine yardım edin
Kapısını çalın birinin
Tatlı dil bütün kapıları
açar
Kötüyü ikaz et iyiyi okşa
Baharda çiçek açar ağacım
...
"Nükleer Savaşın
Önlenmesi ve Barış İçin Uluslararası Hekimler"in A.B.D. Başbakanı Bill Clinton'a
Gönderdiği Mektup:
Mr.
Clinton'a Mektup (Çeviri: A. Tuncer)
Sayın Başkan,
gerçekleştirmekle tehdit
ettiğiniz eylemi lütfen yeniden düşünün.
SEVGİLİ DOSTLAR,
Nükleer Karşıtı Platform
etkinlikleri sürüyor. Şubat ayı içerisinde de Cuma günleri saat: 19.00' da Konak
Belediyesi Sosyal Etkinlikler ve Çevre Merkezi'nde toplanıyoruz. (Tel: 464 2366)
Büyükeceli Köyü'nde
nükleer karşıtları olarak oluşturduğumuz büromuzdan güzel haberler var. 3 Ocak
1998 tarihinden bu yana büroda görev yapan Bilge Contepe arkadaşımızın
köylülerle diyalogu gayet iyi. Bilge arkadaşımız, Mersin'deki nükleer
karşıtlarına da ulaşarak, onlarla toplantılar yapıyor. Bu çalışmaları olumlu
sonuçlar vermeye başladı bile. Yörede Akdeniz foklarının yaşam alanlarının
olduğu ortaya çıktı ve konu Adana'daki Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma
Kurulu'na iletilmek üzere. Yani yörenin 1. derece doğal sit olarak ilanını
isteyeceğiz. Ayrıca, yörede antik yerleşim kalıntıları da mevcut. Bizler bile
çıplak gözle birçok kalıntıyı tespit etmiştik. Yöreye konu ile ilgili uzmanların
ulaşmasını saplayabilirsek daha birçok mevzi kanamamız mümkün. Uzmanları, bilim
insanlarını görevi çağırıyoruz. Daha fazla bilgi için
Bilge CONTEPE
Akkuyu büromuzun adresi:
İstiklal Caddesi No. 31
Büyükeceli
- Gülnar / Mersin
Tel.
ve faks: 0324 753 2382
Hilmi Çamurdan'ın
Demir yollarımıza Sahip Çıkmak ve Otoyolların Kanlı tuzağını Engellemek İçin
"mutluyum Demiryolcuyum"
adıyla 4-12-1997 tarihinde Edirne'den
başlattığı yürüyüşü 14-2-1998 tarihinde Adana'da sona erdiriyor. Birleşik
Taşımacılık Çalışanları Sendikası'nın da destek verdiği yürüyüşün son günü yani
14 Şubat'ta saat 11.30'da Türkiye'deki tren istasyonlarında insan zinciri eylemi
önerisi var. Bu öneri doğrultusunda İzmir'de birlikte neler yapabiliriz
sorusunun cevabını vermek için Çarşamba saat 18.30'da Nektar Bar'da bir araya
gelmeyi öneriyoruz. Saat: 19.30'da başlayacak Oktay Konyar söyleşişinden önce
bir araya gelip Cumartesi günü Basmane yada Alsancak Garı'nda yapabileceğimiz
etkinliği planlamayı düşünüyoruz.
Yeter Artık! ...
Batı Akdeniz Çevre Platformu (BAÇEP) katılımcılarının 13 - 14 Aralık 1997
tarihlerinde Burdur ilinde yaptıkları toplantıda; üzerinde önemle, coşkuyla ve
TEPKİ ile durulan ve herkesin MUTABIK olduğu
Bu;
Bir sivil inisiyatif /
girişim olarak hukuk talep etmektir. Hukuk talep etmek, hukuk devletini
siyasetçilerden istemek değildir. Hukuk talep etmek; sivillerin, aralarında
varolan farklılıkları, siyasal basımlık haline getirmeden, somut iş / faaliyet
alanlarında ortak tavır alabilmeleri ve bunları yaparken meşrutiyetlerini ve
kapasitelerini, siyasal rant ilişkilerinin gölgelemesine fırsat vermemeleridir.
Gücünü resmi sahadan
almadan ve siyasal partilerin güdümüne girmeden, kamu sahasında varolmanın
yollarını aramaktır.
Sadece, sonuçlar üzerinde
tepkisel olma konumuyla yetinmeyip, karar oluşturma süreçlerinin en başından
itibaren etkili olubanilecek bir hukuki pozisyon alma arayışıdır. Bu arayışta,
öncelikte olan, olmazsa olmaz koşul ise; her an, istenilen her konuda
bilgilenebilme / biliye ulaşabilme kanallarının açık olabilmesidir. Bunun yolu
da, tüm resmi evrakların kamu malı olduğu ve kamuya açık olması gereğinden
hareketle, bir kamu görevlisinde (hangi kademede olursa olsu) bulunan bir evrağa
/ belgeye; o görevlinin bunu okumasını / incelemesini beklemeye bile gerek
olmaksızın ulaşabilme / edinebilme hakkına sahip olunabilmesidir. Gizlilik bir
istisnadır ve buna ancak ilgili yargı organı karar verebilir.
Hukuk özleminin sivil
karşılığını iğneyle kuyu kazar gibi arama / Kurma uğraşılarının / çabalarının
bir yerlerinde, kendine yer bulmaya / alan açmaya cesurca / coşkuyla
girişebilmektir.
İşte; bu anlayıştan
BİZ;
Konunun sadece çevre ile
sınırlı olmadığı, toplumsal yaşamın her alanıyla ilişkili olduğunu dikkate
alarak; benzer arayıştak inisiyatiflerle / girişimlerle, ETKİLEŞME / İLETİŞİME
açık olduğumuzu bütün içtenliğimizle / coşkumuzla DUYURUYORUZ !
BU ARAYIŞTA /
KURUCULUKTA BUNDAN BÖYLE BİZDE VARIZ! ...
YETER ARTIK! ...
SPESİAL
SİVRİSİNEKLER
Baharın gelmekte
olduğu şu günlerde beldemizin coğrafi durumu bataklık alanların fazla oluşu ve
geçmişten kalan kullanılmayan havuz ve su çukurları ile yarı açık fosseptiklerin
üreme alanı oluşturması nedeniyle sivrisinek sorunu gündeme gelmiştir.
Sivrisineksiz bir yaz
geçirmek için yapılması gerekli çalışmalarda resmi kurumların yanı sıra
vatandaşlarımızın kendi evleri çevresindeki çevre şartlarını düzenlemesi örneğin
fosseptiklerin üzerini sivrisinek girmeyecek şekilde betonla kapatarak arasını
ince süpürgelerle izole etmek fosseptik havalandırma borularının ince kafes
teliyle kapatılması, küçük su birikintileri ve su çukurlarının ortadan
kaldırılması gibi basit önlemlerle evlerimizde sivrisinek üreme alanlarını
minimuma indirebiliriz.
Hasan TÜFEKÇİ
(ÇEVRE SAĞLIĞI
TEKNİSYENİ)
Akyaka
Son yıllarda ekologlar ve
çevreciler dünyanın bataklık ve yarı sulak alanlarına daha büyük bir önem
vermeye başladılar.
Bunun dışında şöyle bir
yöntem daha tavsiye edebilirim:
Üzerinize kovucu
losyonlar sürün, arabanıza bir yedek şişe koyun, sivrisinek olan bir yerde yemek
yemek zorunda kalırsanız, kullanabilirsiniz.
Heike THOL-SCHMİTZ
Not:
Belediyeye gidip şikayet
etmeyin. Belediye elinden geleni yapıyor, ama artık, modern, çevreye ve
saplığımıza daha az zarar veren yöntemleri kullanarak mücadele ediyor.
Bahçenize, yada evinize
bir örümcek veya fare girdiğinde belediyenin yardımını mı istiyorsunuz?
Kendinizi korumak, yine kendinizin
elinde.
Belediyeninkinde
değil.
KASIM - ARALIK -
OCAK - ŞUBAT - MART
(Su sıcaklığı 150
C'nin altında olduğu için üreme yok)
HAVADAKİ EVRE
SORUN ÇÖZÜM
UÇKUN KIŞLAMA
(Dinlenme) DÖNEMİ
* Suyun sıcaklığı 150
C altında indiğinde suya bırakılan yumurtadan larva, pupa ve uçkun evreleri
gerçekleşmez.
* Sinek en düşük
aktivasyonla yaşamını sürdürebilmek ve baharda suları 150 C'nin
üzerine çıkmasıyla uygun vasıflı sulara yumurta bırakmak için "İnsan hareketi
olmayan kuytu, sıcaklığı uygun, rüzgarsız mekanlarda "KIŞLAMA" YAPAR.
Bu
alanlar:
- Bodrum,
kaloriferhane, kullanılmayan binalar, odunluk, kömürlük, ardiye ve ev
çatıları, KAPAĞI İYİ KAPATILMAMIŞ FOSSEPTİKLER
- Ahır, ağıl, kümes vs.
- Köprü, tünel
kanalizasyon, PTT logarları vb.
- İnsan yerleşimleri ve
sivrisinek üreme alanlarına yakın otluk, sazlık, çalılık vb. |
*Kasım, Aralık, Ocak,
Şubat, Mart aylarında yandaki alanlara 15 gün veya en geç ayda bir defa kapalı
alan sislemesi (sıcak veya soğuk sisleme) sivrisinekleri baharda sulara
yumurta bırakamadan öldüreceği için rahat sineksiz yaz sezonu geçirilecektir.
|
NİSAN - MAYIS -
HAZİRAN - TEMMUZ
AĞUSTOS - EYLÜL -
EKİM
(Su sıcaklığı 150 C'nin üzeri, 350
C'nin altında)
SUDAKİ EVRE
LARVA
Sudaki
organik maddelerle beslenir. Larvasit uygulama
ile yok edilir
YUMURTA
Beslenme olmadığı için
ilaçtan etkilenmez
* Nisan ayı dahil 10 -
15 günden uzun süre su kalan sıcaklığı 150 C'nin üzerindeki geçici
su birikintileri yol kenarlarında, inşaat sahaları, hafriyat sahalarında
biriken yağmur suları sulama kanallarından taşan sular vb.
* 50 cm den sığ,
dalgalanmayan, 150 C'nin üzeri 350 C'nin altı
sıcaklıkta, akışkanlığı 40 cm/dk dan az, tuzluku oranı %3'ün altında sular,
sazlık, bataklık alanları, akarsuların kıyılarında oluşan cepler /
göllenmeler, suyun akışkanlığını yavaşlatan otlanmış sulak alanlar.
* Kapağı iyi
kapatılmamış fosseptik çukurları, evlerin önünde unutulmuş otomobil lastiği,
kap, kacak vb. de biriken yağmur suları kapaksız su biriktirme kapları, "S"
siz tuvaletler, havuzlar ve birikinti atık sular.
|
PUPA
2 - 4 günlük dönemde
beslenmediğinden ilaçtan etkilenmez
*İnşaat sahalarındaki
çukurlar kapattırılır (belediye, muhtarlı, Mülki Amir Koordinasyonu)
* Yol kenarlarındaki su
birikintilerinin alışkanlığı saplanır.
(T.C.K.
Köy Hizmetleri, Mülki Amir Koordinasyonu'ndaki)
* Dereler ıslah
edilerek suyun göllenme yapmadan alışkanlığı saplanır (DSİ).
* Sazlık, bataklık
alanlar kurutulur, kurutulamıyorsa (Özel Çevre Koruma DSİ Sağlık Müdürlüğü
işbirliğiyle).
* Buna rağmen üreme
oluyorsa GAMBUZYA Balığı uygulanır.
* Fosseptik çukurları
kapakları iyi yaptırılarak sineğin fizik olarak giriş çıkışı engellenmeli (2
cm kalınlığında tabaka sünger, kapak kenarlarından taşacak şekilde (0,5 m2)
konularak kapak kapatılmalı. Ayrıca varsa havalandırma borusuna sinek teli
bağlanmalı) böylece insan yerleşim alanlarındaki en önemli üreme / dönlenme /
kışmlama alanları işbirliğiyle halk eğitimi)
* Otomobil lastiği,
kapkacak vb. su birikmesi eğgellenir (belediye / Sağ.Per. / Yerel Medya
işbirliği ile halk eğitimi)
* Sulama amaçlı
havuzlar 8 - 10 günde bir boşaltılır. |
HAVADAKİ EVRE
DİŞİ
ERGİN SİVRİSİNEK
ERKEK
* Pupa döneminde
beslenme olmadığı için sivrisinek pupadan ilk çıktığında çok güçsüzdür. En
yakınındaki otların, sazların üzerine uçarak 2 - 3 saat dinlenir ve bitki
özlerinden ihtiyacı olan enerjiyi alarak asıl uçuşa geçer. |
* Yapılan larva
mücadelesine rağmen larvasıtın ulaşamadığı noktalarda üremeyi başaran uçkun bu
en güçsüz anında yapılacak açık alan uygulamasından kaçamaz. Üreme alanları
çevresindeki otluk salık alanlara sıcak, soğuk sisteme yapılarak sinekler
hedefe ulaşmadan öldürülür.
|
DÖLLENMİŞ SİVRİ SİNEK
*Döllenmiş sivrisinek
yumurta geliştirebilmek için kan emmeye ihtiyaç duyar. Isı nem olarak kendi
hareketi işçin en uygun saatler olan akşam 20 - 24, sabah 03 - *06 saatleri
arası 37 C vücut ısısını antenleriyle 18 - 20 mt den algılayarak hedefine
yönelir ve KAN EMER (kan emen dişi sivri sineklerin sadece %20'si insanlardan,
%80'ise hayvanları tercih eder).
|
* Bu saatlerden kan
emen sinekler genelde insanların yoğun bulunduğu (ev içi, restoran, kahve,
bar, park, bahçe vb.) yerlerdedir. İlaçlama ise insanları fazla rahatsız
etmeyecek sokaklarda yapılır. Böylecek ilaçla sinek havada çarpışmadığı
çarpışma olasılığı olan sinekler 100 - 300 mt den ilaç / mazot kokusunu
algılayarak kaçtıkları için tüm olanaklar kullanılsa bile başarı şansı %3 - 5'
dır.
* Bu denemde bireylerin
alacağı önlemler daha ehvendir (pencere, sinek teli, cibinlik, kov, mat vb.).
Vatandaşı bu konularda eğitmek milyarları havaya sıkmaktan daha ekonomiktir. |
DİNLENME (Yumurta
geliştirme)
* Kan emen sinekler
yumurta geliştirmek ve sıcaktan etkilenmemek için insan hareketi olamayan,
gölge, rüzgarsız, hafif nemli, serin kapalı alanlarda dinlenmeye çekilirler.
*Bu
alanlar:
- Bodrum,
kaloriferhane, kullanılmayan binalar, odunluk, kömürlük, depo, ardiye, ev
çatıları, iyi kapatılmamış fosseptikler.
- Kanalizasyon, PTT
logarları, köprü, tünel vb.
- Ahır, ağıl, kümes,
samanlık vb.
- İnsan yerleşim
alanlarının 2 - 5 km yakınlıkta tluk, sazlık, çalılık, ağaçlık alanlar |
* Verimsiz olan gece
hava ilaçlaması yerine gündüz kapalı alan ilaçlaması yapılmalıdır. Böylece
kapalı alanda sineklerin kaçması daha güç olacak ve ilaç istenilen
konsantrasyona ulaşabileceği için sinekler öleceklerdir.
* Fosseptik
kapaklarının iyi kapatılarak havalandırma borusuna sinek teli çıkışını
engelleme bir çk yerleşim alanında ilaç kullanmadan ortadan kaldırmış
olacaktır. Böylece belediyelerimize çok büyük balı yük getiren ilaç ve işçilik
maliyetleri düşürülmekle beraber daha başarılı yüz güldürücü sonuçlar elde
edilecektir.
|
YUMURTA
BIRAKMA (150 C'nin üzeri, 350 C'nin altı sıcaklıkta sular)
(Geçen Sayının
Spesiali)
Geçen sayımızda
sunduğumuz "Akyaka'nın "Başıboş Hayvanları" sialimizden güzel bir "yankı" geldi.
İnsanlar bir daha bu konuyu düşünmeye başladı.
Yer konusu muhtarımız Sn.
Mehmet Datça ve Yönetim Kurulu arkadaşlarımızın özel uğraşlarına rağmen
çözülemedi.
Belediyeye tarafımızdan
gönderdiğimiz mektubumuza cevap da alamadık.
Yılmaz Bey'in teklifi
sadece sunduğumuz projemiz çerçevesinde gerçekleştirilebilir. Şu anda tek tek
köpeklerin toplanmasına ameliyat yaptırılmasına ve bakılmasına maalesef bir
imkanımız yoktur. Yinede kısırlaştırılacak bir hayvanınız varsa, en azından
bilgi vermek ve danışma konusunda yardımcı olabiliriz.
Proje tümüyle uygulanmaya
başlanmadan, barınma yeri ve görevlileri hazır olmadan, sadece kısırlaştırmaya
başlarsak, kısırlaştırılan hayvanların zehirlenmesi tüm emeğimizi boşa götürür.
Sevdiğimiz hayvanlarımızı kaybetmekte cabası ...
ÇEVRE
KÖŞESİ
Dr. Ferhan ÇAKIR
Azmak İnsanda Ülsere Neden
Oluyor
Elbette kırkından sonra
azan ülser de olur, kanser de diyebilirsiniz. Ama bu öyle azmak değil.
Bildiğiniz Gökova Azmağı. Ne ilgisi var? Dediğinizi duyar gibiyim. Gelin
birlikte çocukluğuma kısa bir yolculuk yapalım, sonra azmakla devam ederiz.
Ormanların Fonksiyonel
Değerleri
Ormanların en büyük
faydalarından biri odun ham maddesinin 6000 kullanım yeri oluşu bu önemi açıkça
ortaya koymaktadır. Ancak insanlar için çok önemli olan odum ham maddesinin ve
yan ürünlerin yanında farkında bile olmadan sağlamaktayız. Oksijen üretip,
karbondioksit tüketmesi iklim ve su dengesini sağlaması, erozyona engel olması,
toplumu sağlığına katkısı vb. gibi ormanın faydalarına "ormanın fonksiyonel
değerleri" denilmektedir.
Ağaçlar fotosentez
yaparken atmosfere tonlarca oksijen sağladığı bilinmektedir. Her yıl bitkiler
tarafından atmosfere fotosentez yoluyla kazandırılan oksijen miktarının 140
milyon ton olduğu tahmin edilmektedir. Bunun yaklaşık %66'sının orman ağaçları
tarafından sağlandığı hesaplanmaktadır. Bazı araştırmalarda iyi gelişmiş bir
ağacın 10 işinin yıllık oksijen ihtiyacını karşıladığı belirtilmektedir. Aynı
tür bir ağaç 100 yıllık ömrü boyunca
toplam 12.000 m3 karbondioksit fotosentezle kullanarak havanın
temizlenmesine neden olmaktadır.
Ağaçlar kökleri
vasıtasıyla toprağı tutarak toprağın taşınmasına önlediği bilinmektedir.
Toprağın insanlar için ne kadar önemli olduğu bilindiğinden, ormanların en büyük
fonksiyonel değerinin toprağı tutması gelmektedir. Yine araştırmalara göre
ağaçlar çıplak toprağa kıyasla yüzeysel su akısını 15 kat, erozyonunda 350 kat
azaltabilmektedir. Yine 1 hektarlık bir orman alanı rüzgar hızını %50'ye kadar
azaltabilmektedir.
Orman toprağı içinde pek
çok canlı organizmayı barındırarak onlara yaşam kaynağı oluşturmaktadır. 1
hektar genişliğinde ve 15 cm derinliğindeki üst tabakasında 10 ton bakteri, 10
ton mantar, 4 ton solucan, 140 kg alg, 17 kg böcek bulunduğu belirlenmiştir.
Orman toprağında toprak canlılarının yanında tropik ormanlarda 260 hektarında
750 çeşit ağaç, 1500 çeşit çiçekli bitki, 125 tür memeli hayvan, 400 çeşit kuş,
100 çeşit sürüngen, 60 çeşit su hayvanı, 150 çeşit kelebek vb. bulunduğu aynı
araştırmalarla tespit edilmiştir. Aynı ormanlarda 140 çeşit bitki kanser için
gerekli maddenin %70'ini saplamaktadır. Genel olarak tüm ilaç ham maddesinin
%25'i tropik ormanlardan temin edilmektedir.
Sanayi
merkezlerinde 1 m3 havada 500.000 tane toz ve is parçacığı bulunduğu
halde bu miktar açık alan üzerindeki havada 5000 orman havasında ise 500
tanedir. Bir hektar bir kayın ormanı 68 ton ladin ormanında 36 ton tozu süzerek
doğal süzgeç görevi yapmakta böyle havayı temizlemektedir.
Aynı şekilde 250 metre
genişliğindeki bir orman serisi gürültüyü %50 azaltmaktadır. Bu insanların
ruhsal ve bedensel yönden rahatsız olmamasını sağlamaktadır. Yukarıda bazı
araştırmalarla tespit edilmiş ormanların fonksiyonel değerlerinden
..........Text nicht zu lesen Görüldüğü gibi ormanlar insanlar açısından
yaşamsal öneme sahiptir. Fonksiyonel değerlerin odun ham maddesi değerinin 2000
katı olduğu tahmin edilmektedir. Bunun parasal değerinin bir ağaç için yıllık
2000 - 6000 DM arasında değiştiği ve ağacın yaşamı boyunca 500.000 DM tutarında
bir fonksiyonel değer ürettiği tahmin edilmektedir.
İnsanoğlunun aşındaki en
büyük tehlike ormansızlaşmadır. Bunun önlenebilmesi için bir yönden varolan
ormanlarımızı korumalı diğer yandan ise ormanlar kurmalıyız. Geleceğimizin
teminatı olan ormanları korumak yeni nesillere karşı borcumuzdur.
Gökova Orman
işletme Şefi
BULDUK
Çam Kurdu 6 Ayda Tamamen Kurutuldu
DENİZLİ Orman Bölge
Müdürlüğü, 38 bin 700 hektarlık ormandaki çam ağaçlarını istila edip yüz
binlerce ağacı kemiren "kese böceği" zararlısına karşı açtığı savaşı, altı aylık
mücadeleyle kazandı.
Denizli Orman Bölge
Müdürü Atilla ERTAY, altı ay süren yoğun savaştan zaferle çıktıklarını ancak bu
mücadelenin devlete yaklaşık 50 milyar liraya patladığını söyledi.
Hürriyet / Ege 15
Şubat 1998
BULDUK
Karar çevrecileri sevindirdi
Marmaris Havaalanı'na ÇED engeli
Özcan ÖZGÜR
Muğla
- Ula'nın Kızılyaka köyünde 2.
Dünya Savaşı'nda İngilizlerin inşa ettikleri havaalanının yerine yapılmak
istenen Marmaris Havaalanı, Çevre Bakanlığı'nın ÇED raporuna takıldı.
Havaalanına, yer seçimi nedeniyle bakanlıkça onay verilmesi çevrecileri
sevindirirken ÇEKÜL Vakfı'nın da Muğla Temsilcisi olan Bayındırlık İl Müdürü Nasuh
ATICI, uzmanların kentin
gelişmesini engellediğini savunarak "Çevre Bakanlığı'nın kararı siyasi kararla aşılmalıdır" dedi. Bodrum
- Milas Havaalanı'nın trafiğine açılmasının ardından Marmarislilerin de
havaalanı istemesi üzerine gündeme gelen ve REFAHYOL hükümeti döneminde zamanını
ve bugünün Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım EREZ tarafından yatırım programına
aldırılan Marmaris Havaalanı için Çevre Bakanlığı'nca verilen ÇED raporunda
şöyle denildi.
"Çevre Kanunu'nun
amacı ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve tarımsal zenginliklerini
korumak ve geleceklerini güvence altına almaktır. Söz konusu faaliyetin bu
bölgede yapılması halinde bölgede meydana gelecek sosyal ve fiziksel
değişimlerle doğal dokunun bozulacağı ve yağısal bağlı dördüncü sınıfların
toprakları ve hayvancılığın yaygın olduğu bu bölgedeki mera alanlarının amaç
dışı kullanıma açılmasının doğal kaynakların rasyonel kullanımı açısından da
uygun olmayacağı değerlendirilmiş bulunmaktadır. Bu nedenlerden dolayı söz
konusu faaliyetin belirlenen alanda yapılması bakanlığımızca uygun
görülmemektedir".
Bakanlığın kararına tepki
gösteren Muğla Bayındırlık İl Müdürü Nasuh ATICI, kararın 'siyasi
bir karar' ile değiştirilmesi gerektiğini savundu.
Cumhuriyet Gazetesi 12/10/1998
II. AKYAKA SATRANÇ TURNUVASI
YAPILDI
7 ve 8 Şubat'ta,
Yücelen Oteli'nde yapılan II Akyaka Satranç Turnuvası Muğla, Köyceğiz, Marmaris,
Dalyan ve Gökova - Akyaka'dan katılımcılarla yapıldı.
İtalyan ve Alman uyruklu
katılımcılar turnuvaya "uluslararası" bir Hava verdiler.
Ödüller, plaketler ve
katılım belgeleri turnuvanın son akşamında Dernek Başkanımız Sn. Heike
THOL-SCHMİTZ tarafından verildi.
Yücelen Otel'e verdiği
toplantı salonu ve çaylar için çok teşekkür ediyoruz.
Başhekimliği üstlenen
Satranç Federasyonu İl Temsilcisi Sn. Nail Çiftçi'ye özellikle teşekkür
ediyoruz. Sn. Erdal Şahin'e, Köyceğiz (Birinci), Sn. Oğul Köseoğlu'na Muğla
(ikinci) ve Sn. Dr. Ferhan Çakır'a Gökova (üçüncü) tebriklerimizi sunar, diğer
katılımcılara da teşekkür ediyoruz.
1- Erdal Şahin
2- Oğul Köseoğlu
3- Dr. Ferhan Çakır
Aydın Altunöz, Barış
Ayşen, Reşit Çimen, Onur Değirmenci, Tevfik Duran, Özay Günaydın, Uğur Haneman,
Hüseyin Hamzaoğlu, Serkan Karacibioğlu, Norbert Koch, Metin Nurdoğan, Marco
Ottolini, Ali Savaş, Thomas Schmitz, Saygın Seçkin, Serkan Seçkin, Heike Thol
Schmitz, Eniz Tunca-Çıralı, Tevfik Usluoğlu, Yılmaz Yüksel.
Sn. Ahmet Başman ile
konuştuğumda kurs hakkında birkaç güzel şeyler öğrendim:
15 - 20 kişi ile bir kurs
oluşturuldu. Tam bir okul ortamında gerçekleşen kurs süresinde, Ahmet Hoca
şarkılarla beraber, makamları ve teoretik bilgileri de öğretiyor. Böyle güzel
bir röpertua oluşturuyor.
Kurs Salı akşam saat
20.00'den ve Pazar akşamları saat 18.00'den itibaren, Otel Yücelen toplantı
salonunda yapılıyor.
Grup birbirine
'ısındıkça' samimi bir hava oluşturumuş ve güzel bir çalışma başlamış, Ahmet
Hoca kursa Haziran'a kadar devam edileceğini bildirdi ve yaz sezonundaki
şenliklere, vb. etkinliklere katılabilecek bir hale geleceğini umuyor.
"söylediğimiz müziğin ciddi, aynı zamanda coşkulu olması, kapalı mekanlarda,
yani trafiğe açık olmayan yerlerde icra edilmesine tercih ediyorum. Aksı bir
ortamda müziğe ve korya yeterli dikkat ve saygı saplanamaz", dedi.
Akyaka'ın ilk korosunu
heyecanla bekliyoruz.
Sn. Ahmet Başman ve
korusuna başarılar diliyoruz.
YAYIN KURULU
Geçen sayımızda Sn.
Mehmet Bildirici'nin "İdyma'dan Gökova - Akyaka'ya serisinde bahsettiği "Yazılı
Taş" az daha yok oluyordu.
Sn. Bildirici şöyle
söyledi: "Akyaka meydanında Türkoğlu Restoran'ın köşesinde yazıt (G. Bean -
Carian Cast II. Sayfa 78) ile (Robert - İdyma, Sayfa 474/2 nolu) yazıt
birbirinin devamı kabul edilmekte ve M.Ö. 2. Yüzyıla tarihmektedir. Şunlar
yazılıdır:
"Leto ve Afrodit
rahipliği yapmış olan Menios oğlu Epaimentos ... Leto ve Afrodit rahipliği
yapmış olan ... Koteia'lı Hermokrates ..."
(Tercüme
Prof. Dr. Nezahat Baydur)
Ama Türkoğlu Restoran'ın
yanı yeni bir inşaat için yıkıldı ve bu özel taş az kalsın başka molozlarla
birlikte atılacaktı. İyi ki Yönetim Kurulu üyemiz Sn. Naci Kaya dikkat etti ve
son anda taşı korumaya aldı.
Bundan sonra güzel bir
yer bulunarak, temizlenip özel yazılı taşımız sergilenecek.
Sn. Naci dostumuza
özellikle teşekkür ediyoruz.
Dernek
Başkanlığından Bir Şikayet
Aşağıda bir telefon
konuşması örneği vermek istiyorum:
(Bir
erkek sesi)
- Siz çevre koruma
mısınız?
Buyurun,
bir problem mi var?
- İskele'ye bir
baksanıza, sel bütün çöplükte bulunan çöpleri iskeleye dağıttı.
Siz kimsiniz, kiminle
konuşuyorum, isminiz neydi?
- Önemli değil,
hanımefendi. Şuraya gelip, bakar mısınız?
Affedersiniz, ben
hastayım, yatıyorum, ateşim var ...
- (Yüksek sesle)
Yani ... bakmazsınız. Nasıl bir çevrecisiniz? Kendinizi çevreci olarak
tanıtamazsınız ...!
Siz,
isminizi söylermisiniz, lütfen ...
- Hayır, hiç önemli
değil. Siz gelin, bu pisliğe bakın ...
...
filan falan ...
Güzel, değil mi?
Hoşlandım! Ve bu tek bir örnek daha başka şeyler de var ...
Yani, bir şikayetiniz
varsa, her zaman bizi arayabilirsiniz, ama isminizi söylemeden benden ne
bekliyorsunuz? Bana bağırıp, tehdit de ederseniz, sizi için çalışmak bana zor
geliyor!
Bırakın bu tür
saçmalıkları!
İsminizi vermeden
şikayetçi olamazsınız, bakamayışımı eleştirmekte haklıda olsanız ...
Söylerseniz: "Ben"
"Filanca"yım, lütfen ismini belirtmeyin, dersiniz, biz de kalır. Kimseye
söyleyemeyiz.
Birbirimize güvenemezsek,
birlikte çalışmamız zor olur.
Selamlar,
sevgiler.
Heike THOL-SCHMİTZ
Dernek Başkanı
İnsanın doğası çok
önemlidir. Doğa sevgisi olaylara bakışı topluma uyumu hayat felsefesi
prensipleri yaşam sevinci. Eğitim ise hoşgörüyü getirir.
Bir çevre tutkunu olmak
bir heves değildir. İçtenliktir. Samimiyettir. Kendisiyle barışık olmak
temelinde dış dünyada saygılı ve sevgi dolu olmayı getirir. Yaptıklarıyla
davranışlarıyla içindekini sergilemektir. Bu kitap sevgisi gibidir. Atatürk
sevgisi gibi. Bir özlemdir.
YEŞİL VE AĞAÇLA
KUCAK KUCAĞA ...
Coşkun Şener
ŞİİR KÖŞEMİZ
Aylar geçsede gidişinin
ardından
Sen
benim kalbimdesin inan her an
Ayırsada bizi bu zalim
zaman
Unutmam
sevgilim seni biran
Neslihan Baran Aktolga
Söz vermek üzerine birkaç söz ...
Söz vermek söylediğini
yapacağım demektir bildiğim kararıyla. Bazıları yalandan söz verirler. Onlar
zaten yalancıdırlar. Bazıları mecbur kalıp söz verirler. Onlar kibar oldukları
için yapamam diyemezler. Bir de söz verip şarlardan ötürü yerine getiremeyenler
vardır. Onlara kızılmaz. Bir de palavracı sözcüler vardır. Onlar zaten herkese
söz verirler.
Söz verip yerine
getirmeyen ve söz bir dahaki sefere diyenler vardır birde. Onların sözünü tekrar
tutmayacağını zaten biliriz. Bir de sözünü yerine getirenler vardır. Onları
artık az ima ediyorlar. Sevgilisine söz verip tutmayanlara da uygun olanı siz
bulun. Sizlere söz veriyorum. Bir dahaki sefere daha güzel sözler yazacağım.
Neslihan Baran Aktolga
SORUNUZ
Dr. Erdoğan
Karslıoğlu - Akyaka
Koala'lar
beldemize getirilemez mi?
Muğla ilimizin sahilleri,
özellikle Gökova ve çevresi, iklim ve arazi örtüsü bakımından Avustralya'nın
güney-doğu sahillerine çok benziyor. Avustralya'nın sevimli hayvanı koala
bildiğiniz gibi sadece ökalüptüs (Eukalytus) apacımın yaprakları ile beslenir.
Çevre için tamamen zararsız olan koalaların buraya getirilmesi hem Türkiye için
hem de turizm için büyük kazanç olacağı kanaatındayım. Acaba belediyemizin
teşebbüsü ile Orman Müdürlüğü veya Orman Bakanlığımın yardımlarıyla bu düşünce
gerçekleştirilemez mi?
CEVAPLADIK
İG. YAY. KRL.
Özür dileyerek söylüyorum
ki, bizce bu fikir gerçekleştirilemiz;
Koalalar yok olma hier
kann ich nicht lesen (yani başla yerlerde doğal olarak bulunmayan) var olan bir
ayıdır. Onun ihracı yasaktır.
Kaynaklarımıza göre
500'den fazla ökalüptüs türleri var. Koala sadece bir iki türden beslenebilir.
Burada var olan ökalüptüs uygun değildir. Bundan hariç iklimimiz, yani "soğuk"
kışlarımız koalalar için uygun olmayabilir.
Bundan öte, burada var
olan ve bizim çevremize ait olan hayvanların bakılmasını beceremez sen, onların
habitatlarını (yaşam ortamı) korunamazken, başka ortamlarını hayvanlarının ithal
edilmesini yanlış buluyoruz.
- DUYURU -
- RESİM YARIŞMASI -
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler
Derneği Ula İlköğretim okulları arası "Çevre ve Çocuk" konulu resim yarışması
düzenlenecektir. Yarışma 1 - 5 ve 6 - 8 sınıflar olmak üzere iki kategoride
düzenlenecektir.
1- Yarışmaya bir eşerle
katılınabilir. Resimler 35 x 50'den az, 25 x 35'ten fazla boyutunda kağıt
üzerinde olacaktır. Resim yapılmasında istenilen teknik malzeme kullanılabilir.
2- Resimlerin arka sağ
alt köşesine ad, soyadı, okul adı, sınıf, doğum tarihi, adres ve telefon
numarası yazılmalıdır.
3- Son katılma tarihi
10.04.1998'dir. Resimler okul müdürlüklerine teslim edilecektir.
4- Seçici kurulun
değerlendirmesi sonucu birinci gelecek eserler ödüllendirilecektir. Ayrıca her
kademeye birer mansiyon verilecektir.
5- Ödüller sahiplerine 23
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı törenleri sırasında verilecektir.
6- Yarışmaya katılan
eserler arasında uygun görünenler sergilenecek, sergi sonunda sahiplerine iade
edilecektir.
-
ÖDÜLLER -
Birincilere : 5 milyon TL
Mansiyon : 1 milyon TL
Seçici
Kurul : GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler
Derneği Sanat Grupları
İletişim Adresi
: GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği Başkanlığı - Akyaka / Ula
GAS-DER. YÖN. KRL.
OK SEVİNDİK ...!
Nail Çakırhan,
Akyaka'daki bahçesini bir kültür ve sanat eviyle de süslüyor ...
Gökova'da Çakırhan
Müzesi ...
Bütün bir 20.
Yüzyıla önce şairliğiyle; sonra gazeteciliği ve yazarlığıyla, aynı anda Nazım'la
olan derin dostluğuyla ve derken mimarlık alanındaki duyarlı çabalarıyla tanık
olan Nail Çakırhan, şimdi bu engin dünyasını gelecek kuşaklara da aktarmak üzere
Gökova'daki evinin bahçesine aynı çalışkanlık içinde kültür ve sanat evini
yapıyor ...
Çamlar arasındaki tek
katlı, küçük ama "etkisi çok büyük" evin verandasına çıkıp pencereden içeri
baktığımızda, önce bizi fark etmiyor. Belli ki ocaktaki odunları yeni
kurcalamış, alevler yükseliyor. Ocağın önündeki sinide henüz soyulmamış bir
portakal, elma ve bir tabak ceviz (içi) var. Rakı kadehi yerde, kilimin
üzerinde, eline yakın bir yerde. Yüzü ocağa dönük, sırtı pencereye. Ateşin
kırmızısı beyaz saclarını okşuyor. Camı tıklatıyoruz, hemen dönüyor, gülüyor ve
yer döşeğinden ayağa kalkmasıyla kapıyı açması bir oluyor... Değme gençlere taş
çıkartırcasına...
Aslında Nail Çakırhan,
bizler kendisini tanıdığımızdan bu yana, yani yaklaşık 20 yıldır, hep gülüyor,
hep yaşam dolu...
1970'lerin sonlarında 70.
Yaşına birkaç yıl kalmıştı. Biz ise henüz 30 bile değildik. O, Akyaka'daki
geleneksel yöntemle yaptığı evlerin inşaatlarında güneşin doğuşundan akşamın geç
saatlerine dek ustalarla birlikte "ayakta" çalışırken bizler daha onu
seyrederken yorulurduk...
1910 doğumlu Nail
Çakırhan, şimdilerde 88 yaşında. 1983'teki Ağa Han Mimarlık Ödülü'nü kazanan
alçakgönüllü evinin yanı başına aynı şekilde tek katlı, küçük ve geleneksel
yöntemde bu kez de 'kültür evini' yapıyor. Ustalarını da yine yalnız bırakmıyor.
"Çok iyiler, tarif ettiğimi hemen yapıyorlar" diyor; ama ekliyor: "Fakat yine de
bakmam lazım; gözüm tam göremediği için proje çizip ellerine veremiyorum, ancak
gösteriyorum..."
ÇAKIRHAN MAHALLESİ
Akyaka, Muğla'nın Ula
ilçesine bağlı ve Gökova Körfezi'nin hemen başlangıcındaki eski iskele köyünün
adı. Henüz çiçeği burnunda bir de belediyesi var...
Akyaka Belediyesi,
iskeleye giden ana yoldan Çakırhan'ın ödül alan evinin bulunduğu yere doğru inen
sokağın adı "Nail Çakırhan Sokağı" koymuş. Tabelayı da güzel bir ağacın
gövdesine asmışlar.
Sokağın ve tabelanın
fotoğrafını çekerken "Acaba bu kadarı yeterlı olabilir mi" diye de düşünüyorum.
Akyaka'nın diğer kıyı
beldelerimizden 'farkını' görenler, bu 'mucizevi' güzelliği yaratan 'doğa ve
mimarlık uyumunun' tümüyle 'Çakırhan'ın eseri' olduğunu bilmeseler bile
sezebilirler...
Çünkü, başka hiçbir kıyı
beledemizdeki 'yeni yapılaşmada' gözlenemeyen bu güzellik, Çakırhan'ın 'insana
ve çevreye saygılı' yöresel mimariyi 20 yılı aşkındır aynı titizlikte ve
kararlılık içinde uygulamasından kaynaklanıyor. Kimileri; 'Bu binalar eski
yapıların taklididir, çağdaş yorum taşımıyor' diye eleştirseler bile, diplomalı
birçok mimarın 'çağdaş yorumlarıyla (!)' kıyı kentlerinin ne hale geldiğini
görebilenler, elbetteki bu tür eleştirileri pek de geçerli sayamıyorlar. Hele
yine Çakırhan'ın 'mimarlık eğitimi bile hiç almadan', sadece yapı bilgisi ve
kültürel duyarlılığıyla Akyaka'ya böylesi bir 'özgün kimlik' kazandırdığı da
anımsandığı zaman...
O kadar kı Çakırhan'ın
yine 20 yılda yaptığı yaklaşık 20 kadar ev, Akyaka'daki binaların artık çok
küçük bir azınlığını oluşturmasına rağmen, diğer yeni yapılan binaların hemen
tümü de sanki birer 'Çakırhan evi' gibi duruyor. Gerçi, bunların hemen hiçbirisi
Nail Çakırhan'ın yaptıklarında gözlenen özeni, ustalığı ve yerel kültürün
inceliklerini aynı düzeyde ve aynı 'olgunlukta' taşımıyorlar, ama 'onlara
benzeme' çabası yine hemen tümündeki, mimariyi doğrudan belirliyor. Akyaka'nın
bugünkü özgün kimliği de zaten bu çabanın ürünü...
İşte bu nedenle eğer
Akyaka'nın genel 'imar görüntüsü' diğer çoğu kıyı yerleşmesi gibi beton yığını
değilse ve yöresel mimari dokusu Gökova Körfezi'ne inen yeşil yamaçlardaki
ormanlar içinde 'çiçek' gibi duruyorsa, bu eşsiz peyzajın önceleri 'yaratıcısı',
sonra da 'esin kaynağı' olan Nail Çakırhan'ın adını öyle sadece bir sokağa
vermek yetmez.
Hani, bütün Akyaka'nın
adı Çakırhan olsun diyeceğim geliyor; ama, hiç değilse onun evinin ve
yapıtlarının yoğun olduğu semtin adını 'Nail Çakırhan Mahallesi' olarak koymak,
Akyaka'nın vefa borcunun da bir ölçde ödenmesi anlamına gelecektir. Dahası
'gerçeği' de gelecek kuşaklara aktarmış olacaktır...
KÜLTÜR VE SANAT EVİ
Nitekim, Nail Çakırhan da
hem bu efsanevi mimarlık serüvenin belgelerini hem de Muğla ve Ula yöresinin
geleneksel değerlerini ve sanat zenginliklerini gelecek kuşaklara da
aktarabilmek için 88 yaşında 'yeni bir hizmete' daha girişti. Ödül evinin
bahçesinde ve aynı yöresellikte inşa etmeye başladığı küçük bina, aslında bir
'Çakırhan Müzesi' olacak ama kendi deyimiyle Akyaka'nın 'kültür ve sanat evi'
işleviyle yaşayacak.
Zaten bu nedenle
'Gökova-Akyaka'yı Sevenler Derneği' ile de şimdiden anlamlı bir anlaşma yapmış.
Müze binası ve yol üzerinde yaptığı ve müzeye girişinde denetleyen bir konumda
bulunan yine tek katlı küçük yapıyı bu derneğe 'tahsis' edeceğini söylüyor. Hep
hükümetler koca koca ormanlık alanları ve sitleri çok yıldızlı turizm
yatırımlarına tahsis edecek değiller ya; Nail Çakırhan da kendine ait bir
bahçede ve 'kendi olanaklarıyla' yaptığı müzenin giriş binasını, aynı ormanları
ve SİT'leri 'korumayı' amaçlayan bir derneğe veriyor.
Doğrusu, bütün bunları
görünce ve Çakırhan'ın hünerli ellerinden gözlerine yansıyan 'mimarlık
sevgisini' bir kez daha kucaklayınca, 'keşke bu müzenin yaşatilmasında Gökova
Derneği ile birlikte Mimarlar Odası da görev üstlense' diye düşünüyorum.
1983'te Nail Çakırhan
ödül aldığında, kimi akademisyen mimarlar buna karşı çıkmışlar ve hatta dönemin
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e haber göndererek; 'Bu adam komünisttir, Ağa Han'ın
ödülünü siz vermeyin' bile diyenler olmuştu. Nail Çakırhan da sanki bu
mimarların tutmunu 'genel bir tavırmış' gibi zannederek Mimarlar Odasına karşı
'gönlü kırık' bir duruma girmişti.
Neyse ki ileriyen
yıllarda odayı yönetenlerle birlikte çoğu duyarlı mimar, bu 'alaylı'
meslektaşlarının çabalarına gereken saygıyı göstererek, deyiş yerinde ise
gönlünü aldılar. İstanbul Mimarlar Odası da 1992 yılında Nail Çakırhan'a
'Mimarlığa Katkı Ödülü' vererek, yasal olarak oda üyesi yapamasa bile 'anlam'
olarak onu Türkiye mimarlaının onur üyeliğine getirdi...
Simdi galiba mimarlara
bir görev daha düşüyor. Akayka'da ki Çakırhan Müzsesi'ne sahip çıkmak. Çünkü
orası, ' insana, doğaya, çevreye ve kültür saygılı bir mimarlık çabasının' hem
anılarını hem de kazanımlarını gelecek kuşaklara aktaracak...
Oktay EKİNCİ
BULDUK - Cumhuriyet
Gazetesi Şubat 1998
Akyaka beldemiz,
yeri, coğrafi konumu, arazi yapısı, mimari görünüşü, körfezi vs. ile Türkiye'nin
nadir güzel yerlerinden biri ... Bu güzel beldemiz ufak tekef gayretlerle daha
da gösterilişi hale getirilebilir.
Belediyemizin az masraflı
hatta gelirde getirebilecek bazı girişimleri diğer beldelerede örnek olabilir.
İşte bunlardan bazıları:
1. Bahçelerde kesilen
ağaç dalları, bahçe artıkları toplanıp atılması yerine "Bahçe artıklarını kıyma
makinesi ile (fiyatı tahminen 2500 - DM) ufaltılıp gübreye dönüştürülebilir ve
torbalanıp bahçe sahiplerine tekrar satılabilir.
2. Beldemizin girişine
iki direk üzerine oturtulmuş bir çalı yapılıp, çatının altına beldemizin ve
çevresinin planı ve "Akyaka'ya hoş geldiniz" levhası asılırsa misafirlerimize
başlangıçta iyi bir intiba bırakmış olur.
3. Belediye, inşaat
artıklarını toplamak mecburiyetinde değildir. Ya inşaat sahipleri artıklarını
kendilerin temizlesin veya belediye bunu ayrı bir ücret karşılığında kaldırsın.
4. Yol üzerindeki
ağaçlara kocaman çivilerle asılan Otel-Pansiyon-Lokanta vs. levhaların
görünüşleri çok çirkin. Belediye bunları yasaklayabilir. Onun yerine yol
ayrımlarının kenarlarına beldeye girişte yapılmasını tavsiye ettiğim güzel
görünüşlü bir çatının altına Otel-Pansiyon-Lokanta-Pastane-Okul gibi yerler ayrı
ayrı levhalara adres ve telefon numaraları da yazılarak takılabilir ve bunun
bedeli ilgiliden alınabilir.
5. Bütün bunlar
Belediye-Muhtarlık-Okul ilgilileri derneğimiz-cami hocası ve halktan ilgi
duyanlarla beraber yapılacak bir toplantıda, olabilecek diğer tekliflerle
birlikte tartışılarak daha pratik ve sağlıklı karara varılabilir. Bu şekilde
beldemizi hem daha temiz, daha gösterişli hem de daha cazip hale getirebiliriz.
Son
olarak bir hususu daha belirtmekte fayda görüyorum:
Batılı devletlerin temiz
olması o devletlerin belediyelerinin çalışkan olmasından değil, aksine halkın
etrafı kirletmemesinden ileri geliyor. Pislik utanılacak bir husus ve bir millet
için yüzkarasıdır. Lütfen belediyemize yardımcı olalım, elimize geçeni yer
atmayalım, yerlere tükürmeyelim. Türkiye ve bu belde hepimizin. Değil mi?
GÖKOVA-Akyaka'yı
Sevenler Derneği
Ve TEMA Vakfı Üyesi
Dr. A. Erdoğan
KARSLIOĞLU
İdyma'dan Gökova -
Akyaka'ya ( 3üncü bölüm)
BİZANS DÖNEMİNDE
YÖREDE YAŞAM
Bizans döneminde
bölgenin ismi tam bilinmemektedir. Aziz Kosmas adına Orman Kampı içinde tepede
güney apsis duvarları bulunan bir kilise yapılmıştır. Bu azizin ismi bölgeye
verilir. Bu kiliseden kalma haçlı ve işlemeli taşlar ve bir kitabe Orman Kampı
içindedir. Ayrıca Papazlık deresinin yukarısında su kaynağı yanında ve denize
yaklaştığı yerde iki şapel kalıntısı bulunmaktadır.
Bunlardan denize
yakın olanı sınanmış bir yer olup ERENDEDE olarak bilinir. Akyaka’da çok saygı
gösterilen Erendede’de yağmur duasına çıkılır, dilek dilenir, aşure pişirilip
dağıtılırdı.
Bölge 13. Yüzyıl
sonlarında Türk yönetimine girer. Kana Menteşe bölgesi olur. Bu dönemde Cova
çukuru, Gökabad ve Gökova olarak bilinir. Türkler ile bölgeye paganizm (çok
tanrılı din), Hıristiyanlık’tan sonra Müslümanlık, Kana dili ve Grekçe’den sonra
TURKÇE gelir ve kalıcı olur.
Bölge önce başkenti
Milas olan Menteşe Beyliği’ne ve 1420 yıllarında da Osmanlı İmparatorluğuna
katılır. Muğla il merkezi, Ula ilçe merkezi olur.
Osmanlı döneminde
en önemli olay Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos’un fethi için kara ordusu ile
bölgemizden geçişidir. Ordunun gelişi 1522 yılı Temmuz ayında, dönüşü 1523 yılı
Ocak ayındadır. Rodos Osmanlı topraklarına katılmıştır. Rodos’un alınışı bölgeye
bir canlılık getirirse de Gökova’nın eski canhılığına kavuşabilmesi için
bataklıkharın kurutularak sıtmanın kontrol altına alınması için 1940-1950li
yılları, Muğla-Marmanis yolunun açılarak bölgeye turizmin girmesi için 1970li
yılları beklemek gerekecektir.
Mehmet BİLDİRİCİ
Meşru bir zeminde,
problemlerin çözümlenmesi, kalınma ve huzurun gerçekleştirilmesi için irade
gerekir. İrade kararlılık isteyen bir ehliyeti mutlakadır. Kararlılık doğru
istikamette olduğu takdirde, problemler ve çözümlenmesi zor görünen meseleler
kendiliğinden ortadan kalkmaya başlar.
"Nerede bir irade varsa,
orada bir yol vardır", şeklindeki yazıyı kendimize ilke edinmeliyiz. İrade
olmadan çare, çözüm ve kurtuluşun olması mümkün değildir. İrade sahibi olmak
içinde, bilgi, ahlak, aksiyon ve estetiğin olması gerekir. Bilgisiz, ahlaksız
insanların yol bulmaya, çare ve çözüm üretmeye yeterli iradeleri yoktur.
Bir işe karar vermek
hususunda söz sahibi olan kişiler için, zihin ve muhakeme mükemmel, maksat ve
gaye açık, istikamette belli olduğu halde, irade sonucu kararlaştırılan bir işe
başlamak hususunda kararsız davranmak, problemlerin çözümlenmesi için gerekli
olan düşünce ve istikametten ayrılmak, hedef ve maksada vaaz geçmek anlamına
gelir.
Problemlerin çözümü ve
maksada vusul için lazım gelen çareleri düşünebilen, fakat bir türlü icraata
geçemeyen insanların iradesi noksandır. İşte, iradesizlik dedikleler budur.
Herhangi bir problemin
çözümlenmesi hususunda, karar vermeyi üzerine almayı cesaret edemeyen veya
benzer problemlerin çözümünde karardan karara geçmek, kararsızlık denilen bir
noksandır. Böyle bir insan, problemlerin çözümünde muvaffak olamaz.
Kararsızlıkta, irade sizlik gibi insan için bir hastalıktır. Bu hastalıklara
malul olanlardan, hedefe ulaştıracak bir karar ve icraat beklenemez. Mükemmel
bir şahsiyete ve seciyeye malik olabilmek için, irademezi bu hastalıklardan ve
noksanlardan korumak gerekir. Bu ise ancak, bilgi, ahlak, estetik ve aksiyonla
mümkün olabilir.
İradesinde kararlılık
göstermeyen yenilgiyi daha baştan kabul eden insanlar, hiç bir zaman hedefe
ulaşamazlar. Her yeni gün, bizleri bir takım güçlüklerle karşı karşıya
getirebilir. Bunları yenebilme, öncelikle onları sağlam irademizle
yenebileceğimizi düşünmeye bağlıdır. Hiçbir yetkin doktor, hastasının
iyileşmeyeceğini kabul etmez. Ümidi olmasa bile elinden gelen her şeyi yapar. En
son dakikaya kadar her türlü çabayı gösterir.
İrade sahibi insanlar
ciddidir. Tutarlıdır. Dün dediklerinini bugün tersini söylemezler. Bugün
konuştuklarını altına, yarında imza atabilenler iradelidir.
Dün konuştuklarını bugün
tekzip eden, bugün yaptığını da yarın inkar edecek onlar, mutlak bir iradeye
sahip olamazlar. İrade sahibi insanların başarısından korkanlar, sürekli olarak
yapılanları insafsızca eleştirenlere ve yapılan güzel işlere karşı ipotek
koymaya çalışanlara verilecek bir tek cevap vardır
Dostum, el-cevap:
Tariz taşını, meyvalı ağaca takarlar.
Selam
ve dua ile, tüm huzurlu günler sizin olsun.
Mustafa TAVŞAN
İskele Camii Hocası