|
".. İŞTE GÖKOVA!"
GÖKOVA-AKYAKA'YI SEVENLER DERNEĞİ'NİN ÜCRETSİZ HABER BÜLTENİ
SAYI: 6 YIL: 1997 GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği KOD NO: 48-06-048
Yaz bitiyor ve güzel Akyaka / Gökova'nın renkleri bir daha parlamaya başladı. Gökyüzü Gökova mavisine döndü (bir boya firmasının bir "Gökova Mavisi" olduğunu biliyor muydunuz?). Deniz hala sıcak ve turizmciler bir daha nefes alıyorlar. İyi bir sezon geçirdiğinizi umarız. Yaz süresince mutlaka turizm ile ilgili sorunlarınız oldu. Şimdi geçmiş sezonun sorunlarının tartışılması ve çözülmesi için bir turizm forumu yapmaya ne dersiniz? Problemler hala belleğinizde taze iken ilginç olabilir. Sezon başında yapılan asayiş toplantısı gibi şimdiden bir fikir alışverişi yapılırsa nasıl olur? Aynı zamanda nasıl bir turizm istiyoruz, çevre insan ilişkisi nasıl olabilir, yumuşak bir turizm mi olsun? (sonuç olarak turistler çevre güzellikleri için gelirler). Bu gibi soruların cevabı bu forumda bulunabilir. Bizden önermesi.
"Turizm" adına bir şenliği daha geride bıraktık. Bu yıl ki şenliğin bir değerlendirmesini ve şenlik hakkında toplanan görüşlerin bir özetini iç sayfalarda bulabilirsiniz.
Akyaka köyden kente dönüşüyor. Kalkınma madalyonunun iki yüzü var. Bir turistik gelişme var, bir de onun ardından gelen çirkin olaylar var. Herhalde herkes neden bahsettiğimi anlamıştır. Olaylar bir rant kavgasından kaynaklanıyor ve her kalkınan yer bir süre için bu tür olaylara maruz kalır. Ama çok rahatsız edici bir şey, çünkü sadece turizme değil gündelik olağan yaşantımıza da dokunuyor.
"Çevre ve Kalkınma"da bu rant kavgasının içinde tabii. Orada da bir denge bulmamız gerekiyor.
"Çevre" deyince hemen aklıma "kaçak av" geliyor. Avcı arkadaşlara bir daha ısrarla hatırlatmak istiyorum: 1. Derece Doğal SİT Alanı ve aynı zamanda Özel Çevre Koruma Alanı olan OVAMIZDA YILBOYU AB YASAKTIR. Ovanın girişine yasağı belirten levhalar konmuştur ve jandarma karakolu oraya devriye çıkarmaktadır. ORAYA AVA GİTMEYİN! Ve çok önemli: OVAMIZIN SAZLIKLARINI YAKMAYI BIRAKIN! Hem tehlikeli ve yasaktır, hem de binlerce küçük ve doğal denge için önemli olan hayvanları yakıp öldürüyorsunuz! Bu hayvanların bir özelliği var: Sürüngenler, kuşlar vs. SİVRİSİNEKLERİN DOĞAL DÜŞMANLARIDIR. Bu sene sivrisineklerin çok yoğun olmasının bir sebebi mutlaka geçen kış meydana gelen büyük sazlık yangınıdır. BİR TEK KENDİ TENCERENİZİ DÜŞÜNMEYİN - HEPİMİZİN MENFAATİNİ DÜŞÜNÜN - BENCİL OLMAYIN - YASAK KARA AVCILIĞINI VE SAZLIK YAKMAYI BIRAKIN! Turistlere de yakılan yerleri göstermek güzel bir şey değildir. Sağ olun.
Söz sivrisineklerden açılmışken ... Özel bir "Sivrisinek Mücadelesi ve Etkileri" adlı forum düzenlemeyi düşünüyoruz. Bütün halkımızı, özellikle de turizmcileri, otel işletmecileri, sağlık ocaklarında çalışanları ve site yöneticilerini davet etmek istiyoruz. Gelin tanışalım!
Bildiğiniz gibi 12.09.1997'de 7. Genel Kurul Toplantımız yapılmıştır. Aynı gün sabahleyin Belediye Başkanımızın babası Mustafa Akkaya'nın vefat haberini aldık. Büyük üzüntü veren bu haber bizi aynı zamanda olağanüstü bir durumda bıraktı: Cenaze ve Genel Kurul aynı saatte çakıştı. Genel Kurulun ikinci çağrısı olduğu için toplantıyı erteleme imkanı olmadı. Ama tabii ki toplantıya katılanlar cenazeye de katılmak istediler. Bu yüzden ortak bir karar alındı ve Genel Kurulun resmi işleri en çabuk şekilde bitirildi. Bu yüzden faaliyet raporu, kısa bir tutanak ve seçim sonuçları bir daha bu "... İŞTE GÖKOVA!" da yer almaktadır.
Mustafa Akkaya'ya tekrar Allah'tan rahmet, ailesine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.
Temmuz'da katıldığımız ve geçen sayımızda bahsedilen BAÇEP Bölge Toplantısı Göcek'te yapıldı ve kısmen büyük bir başarı oldu. Toplantıya yeni Çevre Bakanımız Sn. İmren AYKUT katıldı ve yaptığımız işlere büyük ilgi gösterdi. Maalesef gerekli olan protokol nedeniyle toplantı bölündü ve istediğimiz tartışmalar ve çalışmalar yapılamadı. Aynı nedenle bazı sonuçlar alınamadı. Çevre Bakanı, Muğla Valisi, Fethiye ve Ortaca Kaymakamları ve bölgemizin bazı Belediye Başkanlarının katılımlarıyla onurlandırdıkları toplantı da bazı çevre problemlerimizi ilgili siyasi makama doğrudan sunma olanağı bulduk.
BAÇEP'in sekreteryası bu sene Marmaris ÇEV-DER'in ellerinde. Yeni meydana gelen orman yangınları dolayısıyla bir basın açıklaması yaptılar. Bu açıklamayı bültenimizde sunuyoruz.
Aynı günlerde bizim yakın çevremizde kundaklanmaya teşebbüs edilen orman parçaları arasözün ve halkın erken davranmasıyla fazla ağaç kaybı olmadan söndürüldü. Güzel ormanlarımız böylesine haince ve sık sık yangın canavarının ağzında kalıra ... Sonucu düşünemiyorum!
Orman Bölge Şefi Sn. Muammer Koçal'dan bu konu ile ilgili bir yazı aldık.
Bakalım başka ne haberler var ... Sonbahar geldi, "büyük göçler" başladı. Okullar ve üniversiteler açılınca turistik bölgeler boşalıp kentler bir daha dolduruldu. Kuşlar kuzeyden kalkıp güneye uçmaya başladılar. Bu senen "olağan" göçmen kuşlar arasında iki yavru pelikan da kıyılarımıza indiler. Büyük göç için yeterince güçlü olmadıklarından ve kendi kendilerini besleyemediklerinden kötü bir durumdaydılar. İyi ki hayvanlar ve kuşlar ile büyüdüm ve anlıyorum, çünkü ikisi de çok bakım istiyorlar ve elden besleniyorlar. Bahçemiz de azmak kenarında olunca, uygun bir yer var ve balıkçı arkadaşların, özellikle de Menekşe ailesinin yardımıyla karınlarını doyurabiliyoruz (her gün 2 kg kadar balık tüketiyorlar). Umarız biraz daha iyileşince ve büyüyüp güçlenince alaya dönebilirler ve normal yabani kuşların yaşantısını sürdürebilirler.
"Göç" deyince ... Başbakanımız Sn. Mesut YILMAZ köyümüzden geçti ve DYP Genel Başkanı Sn. Tansu ÇİLLER beldemize uğradı bile.
Başka haber ...? Güzel "havadan sudan" konuştuk, daha çok anlatabilirim ama bütün "... İŞTE GÖKOVA!"yı kendim doldurmak istemen. Bültenimizde daha da ilginç yazılar var.
Burada kalanlara rahat bir Gökova baharı dilerken, gidenlere bir "Güle güle" diyorum. İlk yağmurları beklerken vaktinizi iyi geçiren. Bir nefes alın ve bir daha çay içip sohbet etmek için vakit bulun ...
Önümüzdeki kış sayısına kadar hoşça kalın!
Saygılarımla.
Heike THOL-SCHMİTZ
(Derneği Başkanı)
Dr. Ferhan ÇAKIR
"BİR ORGANİZMA İÇİN ÇEVRE O ORGANİZMA DIŞINDAKİ HERŞEYDİR."
Yazıya böyle giriş yapmamın nedeni Gökova ve çevre konulu panelde izleyicilerden birinin Saynur GELENDOST'a "Çevre ve çevreciliğin nerede başladığı?" gibi bir soru sormasıdır. Sayın GELENDOST'un nasıl bir yanıt verdiğini tanı olarak anımsayamıyorum. Benim aklıma hemen basit ama kapsamlı tanım geldi. Bu hoşuma giden ancak pek de ahlaki bulmadığım bir tanımdır. Ahlaki bulmamak ve hoşa gitmek çelişkisinin açılımı bu yazının konusu olacak.
İnsan yaşamındaki en temel gereksinim enerjidir. Enerji olmazsa diğer temel gereksinimlerini de karşılayamıyor insan. Çağdaş toplumlar da gereksinimler temel olmaktan çıkmış geleceği öngörmek bile gereksinim artık. Bütün bunlar için giderek artan oranda enerjiye gereksinim var. Üretim enerjiyle oluyor çünkü. Enerji ve onun doğurduğu üretim süreci her türlü kirlenmesin ve bozulmanın temel kaynağı. Egemen olan ekonomik sistem enerjiyi bir açıdan şöyle tanımlıyor:
a) Ucuz olmalı (nükleer enerji gibi)
b) Kolay elde edilmeli (fosil kaynaklı enerji)
Ve daha çok kar, daha çok istihdam adına bunu dayatıyor. Üretimin her dalında ve aşamasında benzer mantık geçerli. İşte bu yüzden güneş, jeotermal, hidroelektrik, rüzgar, dalga vb. enerji kaynakları ikinci plana atılıyor. Bu yüzden nükleer santraller, termik santrallar kuruyoruz. Hem de Akdeniz - Akkuyu - Ege'nin - Gökova - güzelim koyları ve ormanlarının arasına altın çok para getiriyor ya siyanür falan dinlemiyoruz. Dolaşımdaki on binleri bulan kimyasallara her yıl yüzlercesini ekliyoruz (kimyasal deyince aklıma geldi. Canınızı SITMA ile sıtma'k istemiyordum aslında. Gökovalı'nın duyarlı olduğu bir konu. Sivrisinekler durgun sularda, bataklıklarda ürüyor diye Amik Gölü'nü kurutmuşuz. Sivrisinekler dışında her şey ölmüş. Şimdi yeniden nasıl su tuttururuz o göle diye düşünüyorlar). Gökçeada çevresinde yaşayan 3 tane fok var (dı). Biri balıkçıların ağlarına takılıyor. Sırtından kurşunluyorlar. Neden sorusunun yanıtı belli: nasıl para kazanacağız? Dinamitle balık avlayanlar (katledenler) için de aynı mantık geçerli. Az emekle çok para kazanmak. Bu yüzden ... ile başlayan örnekler sayısız çoğaltılabilir. Yüz yıldır örnek üretiyoruz. Ve bu yüzden bu tanımı ahlaki bulmuyorum. Çünkü organizma yerine insanı koyuyoruz hep. İnsan merkezli bir bakış açısıyla bakıyoruz çevreye. İnsanlığın refahı, uygarlık, kalınma, gelişme gibi nedenlerle yitirip gidiyoruz tarihi, doğayı, kenti, temiz suyu, temiz havayı. Çocuklarımız Hayat Bilgisi kitaplarında tanışıyor papatya ile. Özetle, nalıncı keseri gibi her şeyi kendimize yontuyoruz. Sonuç bize zarar verse bile. Yani "ben merkez, hizmetimde herkes".
Girişteki tanımda organizma yerine yaşayan her şeyi koyabilirsiniz. Hoşuma giden yanı da, "çevre nerede başlar?" sorusunun yanıtı da burada zaten. Bir insan için çevre anasının rahmine düştüğü anda başlar. Biraz daha ayrıntıya girersek spermin yumurtayı dölleyebilmesi için bile uygun bir çevreye gereksinim var diyebiliriz. Pek çoğumuzun tüm güzel duygularımızı odakladığımız, sanatsal bir oluşum uygun ortam bulup bölünerek şekillenmeye başladı diyelim ve bir nokta koyalım.
İnsan için çevre:
a) Fizik
b) Biyolojik
c) Sosyal
çevre olarak ayrıntılandırılabilir. Fetüsün (cenin) çevresi göbek kordonu, amnion sıvıyla sınırlıymış gibi görünse de annenin yaşadığı tüm çevresel etkilenmelerin fetüse bir şekilde aktarıldığını artık biliyoruz. Bu etkilenimler sonucunda fizik, mental ve ruhsal gelişimini sürdüren fetüs için ana rahmindeki çevresi ile annenin etkilendiği çevrenin niteliklerinin yaşamsal önemde olduğunu söylemeye gerek yol sanırım. Gebe kadının yaşadığı kapalı ortamdaki sigara dumanının - bırakın annenin içmesini - boy kısalığı, zeka geriliği ile sonuçlandığını artık hepimiz biliyoruz. Bir de annenin radyasyonlu çay içtiğini düşünün.
Tanımdaki organizma yerine yaşayan her şeyi koyabileceğimizi söylemiştim. Yani özneyi değiştirebiliriz. Ben "balıkları" özne yapayım, siz "kuşları". Kızım "baba papatya" diyor, oğlum "tavşan". Ya AZMAK? Onun yaşayan bir organizma olmadığını hangimiz söyleyebiliriz?
Gelecek sayıda "Onurlu Bir Yaşam İçin Çevre Hakkı" konulu yazıda buluşmak üzere dostça kalın. Sevgiler ...
Her yıl yaz aylarının korkulu rüyası olan orman yangınları, yine cennet Gökova'miz ve civar ormanları üzerinde etkili oldu. Geçen yıl geçirdiğimiz Marmaris büyük yangının üzerinden henüz bir yıl geçmiş olması ve yangının bütün izleri henüz silinmeden yine Marmaris'in Gökova Körfezi kenarındaki ormanları ve Akyaka Beldemiz de kasıtlı orman yangınları çıkarıldı. Aynı gün çıkan yangınlar neticesinde Marmaris yangını şiddetli rüzgar ve arazi yapısından kaynaklanan sebeplerle büyüdü ve iki bin hektar ormanımız yok oldu. Akyaka Beldemizde çıkan orman yangını büyük üzüntü yaratmış, Akyaka halkı başta olmak üzere, tatilini beldemizde geçiren vatandaşlarımızın üstün gayreti tüm olumsuzluklara (yangının üç yerde birden aynı anda çıkarılmış olması, rüzgar, arazi meylinin yüksek olması vs.) rağmen yangınlar çok kısa sürede kontrol altına alınarak söndürülmüş olması üzüntümüzü bir nebze olsun hafifletmiştir.
Halen devam etmekte olan orman yangını sezonu, bu yıl havaların devamlı şiddetli rüzgarlı geçmesi sebebiyle daha büyük tehlikeye açıktır. Bu nedenle yangın sezonu boyunca halkımızın dikkatli olması, ve duyarlılığının devam etmesi gerekmektedir.
Orman yangınlarının her yıl ülkemizin turizm yoğunluğunun çok fazla olduğu turizmin ekonomik bir faaliyet ve devamlılığının doğal güzelliklerimizin devamlılığına bağlı olması sebebiyle ormanlarımızın korunması, tüm vatandaşlarımızı doğrudan ilgilendiren ortak bir sorunumuzdur. Orman yangınlarının özellikle turizm merkezlerine yakın yerlerde çıkarılmış olması doğa harikası ormanlarımızın yok olması yanında ekonomik olarak da ülkemizi zarar verme noktasına gelebilecektir.
Muğla ilimizin ve özellikle Gökova'mızın ormanları çok sarp arazilerde bulunmaktadır. Orman alanlarımızın tarım amaçlı kullanımı bu nedenle söz konusu değildir. Bunun yanında ormanlarımızın yanması halinde aynı ormanlara yeniden sahip olamama riski arazi yapısı yüzünden yüksektir. Yüzyıllarca tabiat ananın büyük gayretleri sonucu oluşturduğu bugünkü ormanlarımız tabiatın bizlere çok güzel armağanıdır. Bu armağanı yakar, yıkar, keser, korunması yönünde gayret göstermezsek ağaçlar, orman canlıları gider yerine taşlar, kayalar kalır.
Dünya üzerindeki pek çok olumsuz gelişme doğal kaynaklarımızın hor kullanılmasını, doğanın tahribatını beraberinde getirmektedir. Amazon ve Afrika ormanları fakirlik sebebiyle her geçen gün biraz daha yok olmakta, artan enerji ihtiyacı doğayı ve insanlara zararlı enerji üretme yöntemlerinin yaygınlaşmasına neden olmakta, artan nüfus ve beraberinde gelen sanayi, toprağımızı, denizlerimizi kirletmekte onları her geçen gün bizlerden biraz daha uzaklaştırmaktadır. Bu ve bunun gibi benzeri olumsuzlukların bizler vasıtasıyla etkisinin hiç olmazsa azaltılması için çaba gösterilmesi tüm dünya insanlarının sorumluluğudur. Çünkü dünyanın herhangi bir yerindeki çevre tahribatı yalnız o ülkeyi değil, birçok ülkeyi etkisi altına alıp olumsuz etki gösterebilmektedir.
Ormanlar, denizleri, toprağı korumak, havayı kirletmemek elimizde olduğu gibi geleceğimiz ve tüm insanlığa karşı sorumluluğumuzdur. Bu yönde çok büyük bir örnek olarak gördüğüm Gökova halının orman yangınlarına karşı duyarlılığı her türlü taktirin üzerindedir.
Muammer KOÇAL
Gökova Orman İşletme Şefi
Titriyor Dudaklarımız
Şu denizin koynunda
Tek tesellimiz ilkbahar
Rüzgarındaki sevda kokusuyla
Kaç kez öptüm oysa seni
Dudağımdaki tuzla
Sana sevdalanmak güzel şey ama
Birde beni bırakıp gitmen olmasa
Sevişmek güzel şey doyasıya
İlkbaharı alıp koynumuza
Birbirimizin olduysak
Kısacık tatil boyunca
Sakın ha bana gittiğin yerden
Kart atmayı unutma
Balıkçı Samet YAŞAR
Çevre ve Sağlık
T.M.M.O.B. VE ÇEV. DER. BASIN AÇIKLAMASI
ORMAN YANGINLARI HAFİFE ALINAMAZ!
Dünyamızda yaşayan tüm canlıların ortak geleceği olan ormanlar çeşitli nedenler ile yol ediliyor. Ancak; büyük oranlarda ve çok kısa süre içinde yok ettiği için, yangınlar ormansızlaşma nedenleri içinde, insanlarımızı daha çok etkilemekte, özellikle büyüdüğünde ülkenin en önemli gündemi haline dönüşmektedir.
Tüm dünyada en büyük çevre felaketi olarak nitelenen orman yangınları konusunda, çoğu kez aciz kalmakta, yangınları önlemek yerine günübirlik yaklaşımlar ile yalnızca SÖNDÜRME eğilimi içine girmekteyiz. Yöneticiler ise bu konuda, her zaman gösterdikleri olumsuzlukları örtmekte, yangın nedenlerini birçok kez teröre bağlayacak kadar HEDEF SAPRIRMA gayreti göstermektedirler.
Oysa ülkemizde çıkan orman yangınlarının %80'nın nedeni bilinmemekte, Orman Bakanlığı dahil, hiçbir kuruluş bu konuda herhangi araştırma yapmak zahmetine katlanmamaktadır. Fakat yangınlar konusunda yaşanan olumsuzlukların temelinde bu gerçeğin yattığı olgusu göz önüne alınmamaktadır, ve çözüm de bulunamamaktadır.
Çünkü nedeni bilinemeyen hastalığı tedavi etmek güçtür.Ülkemiz, orman yangınları açısından şanssız bir yıl geçirmektedir. Yangın mevsiminin ortasında olduğumuz bu günlerde çıkan yangın sayısı 850'yi, yanan orman alanı ise 75.000 dönümü geçmiş durumdadır. Yalnızca 21 Temmuz'da Antalya Düzler Çamı'nda yanan alan 20.000, 11 Ağustos'ta Marmaris'te 22.085 dönüm büyüklüğündedir.
Bunların yanı sıra bu yıl orman yangınları konusunda da iki önemli olumsuzluk yaşadık. Öncelikle bu yıl Orman Bakanlığı ORMAN YANGINLARINI HAFİFE ALMIŞTIR ... Söndürme amacıyla alınan bazı malzeme, kiralanan üç-beş uçak ve helikoptere güvenilerek henüz yangın mevsiminin başında "yangınlar kendine güveniyorsa gelsin" diye demeçler verilmiş, yangınların hafife alınamayacağı belli olduğunda, söz gelimi Marmaris'i ve mavi yolculuğun en güzel koylarını küle çeviren büyük yangın ise sayın TARANOĞLU tarafından küçümsenmiştir. Zaten sayın Bakan bu günlerde ormancılık sorunları yerine "yanındaki ormancı olmayan danışmanları ile" harıl harıl atamalar ile meşgul olmaktadır. Halen, ormancılık ilke ve geleneklerini hiçe sayarak ormanlarımız için tehlikeli olabilecek bir biçimde, yangın ve üretim mevsiminin ortasında, 12 Eylül öncesini aratan bir hızla "KADROLAŞMA" harekatına girişmiş, yöneticileri ve çalışanları değiştirmeye devam etmektedir.
Yaşadığımız ikinci olumsuzluk ise uçaklar konusunda yaşanmıştır.
ORMAN YANGINLARINI SÖNDÜRME ETKİNLİĞİ ÇOK SINIRLI olan uçaklar medyanın da pompalaması ile yangınları unutturacak bir biçimde ön plana çıkarılmıştır. Oysa özel koşulları gereği. Ülkemizde, orman yangınlarında alınacak önlemler konusunda "UÇAKLARIN ÖNCELİĞİ" yoktur. Kamuoyunu tatmin için mutlaka uçak alınması gerekiyorsa kendi olanaklarımızı seferber etmeliyiz. Sözgelimi başka ülkelere trilyonlar ödeyeceğimize, basit ve geçici montelerle Türk Hava Kuvvetleri'nin uçaklarından ve orman yangınlarının suçlarının takibi ile birinci derecede sorumlu Jandarma Genel Komutanlığı'nın sayıca ve teknik özellikler bakımından yeterli olduğuna inandığımız ve Orman Genel Müdürlüğü'nün de başka şirketlerden kiraladığı, helikopterleriyle aynı tip olan helikopterlerinden faydalanabilir, böylece orman yangınları açısından hem ekonomik hem de stratejik bir hava desteğine sahip olabiliriz.
Bu düşünceler doğrultusunda, ülkemizde turizm potansiyeli ve diğer özellikleri göz önüne alınarak, önemli merkezlerin, orman yangınları konusunda özel denetime alınması gerekir. Özellikle ormanları yasal düzenlemeler ile en çok yağmalanan; bunun yanı sıra son 50 yılda yanmamış hiçbir orman parçası kalmayan, bu özelliği dolayısıyla erozyon nedeniyle toprak kaybı çok büyük boyutlara ulaşan, ayrıca 30.01.1996 tarihinde Milli Park ilan edilen Marmaris, Orman yangı9nları açısından PİLOT BÖLGE ilan edilmeli ve alınan tüm önlemler acilen ve yeniden gözden geçirilmelidir.
Salih SÖNMEZIŞIK Mustafa TUNCAELLİ
Orman Mühendisleri Odası Marmaris Çevre Koruma Derneği
Genel Başkanı Başkanı
İBEROTEL / SARIGERME PARK ÇEVRE ÖDÜLÜ ALDI
Avrupa'nın en büyük yolcu acentası TUİ çevre konusunda örnek gösterdiği İberotel / Sarıgerme Park'a çevre ödülü verdi.
TUİ 6.2 milyon müşteri kapasitesi olan 7000 otel 10.000 apart-otel arasında araştırarak seçimini yaptı ve bu yarışmada İberotel / Sarıgerme Park birinci oldu. Yarışmanın ikincisi Otel Tigagia / Teneriffe (Kanarya Adaları), üçüncüsü Grecotel Malia Parc (Gririt Adası) oldu.
Ödül verme töreninde Avrupa'dan gelen otel işletmecilerinin yanında Hannover'den TUİ çevre bölümü müdürleri Dr. Wolf ve İwand Leiter, Türkiye İberotel Genel Müdürü Thiele ve işleten Müdürü Lötscher, Klüp Robinson Tatil Köyleri Müdürü, Muğla İl Turizm Müdürü Ufuk Soğancı, Muğla İl Çevre Müdürü Seyfettin Türkekul, Ortaca Kaymakamı Kayhan Kavas ve İberotel Çevre Komitesi Başkanı Erol Çalık katıldılar.
İberotel / Sarıgerme Park'a ve Müdürü Heinz Fugger'e tebriklerimizi sunar, işlerinde başarılar diler ve çevre için yaptıkları olumlu işlerin devamını dileriz.
(Kaynak: Norbert Koch / Dalyan)
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği'nin bir üyesi olarak bu güzel beldenin dostlarına hitap etmek istiyorum. Adım Çetin Aksoy. İstanbul 1966 doğumluyum. Yirmi üç yıldır Almanya'da yaşıyorum. İki yıldır derneğin üyesiyim. Akyaka'ya ilk kez 1995 yılında geldim. Almanya'da bir yamaç paraşütü dergisinde burası hakkında bir yazı okumuş ve bir Alman arkadaşla burayı görmek ve burada "uçmayı" denemek istemiştik. Beldenin insanları bize çok yakınlık gösterdiler ve kalacak yer ve diğer ihtiyaçlarının temininde yardımcı oldular.
İlk izlenimde, güzel bir mimariye sahip, rahat ve dost insanların yaşadığı güzel bir köye geldiğimizi düşünmüştük. Bizi Sakar Dağı'na götürecek bir taksi bulduk ve burada paraşütle çıkış alanını aramaya başladık. Bulduğumuz çıkış alanı çok yalın ve ancak benim gibi deneyimli bir pilotun çıkış yapabileceği zorluktaydı. Gökova Körfezi'nin manzarasını kuşlar gibi seyrederek kumsala süzülmek çok heyecan vericiydi. Öğleden sonra rüzgar koşulları normal olarak değişiyordu ve çıkış yapmak çok zorlaşıyor ve hatta tehlikeli hale geliyordu. Dolayısıyla öğleden sonrayı kumsalda yüzüp içki içerek değerlendiriyorduk.
Her ne kadar yapılaşma arttıysa da beldenin karakteri çok fazla değişmedi. Köyün plajı hala temiz gözüküyor ama Akçapınar'a uzanan doğal kumsal biraz ihmal edilmiş durumda ve çöplerle kaplı. Sular sanki önceki kadar temiz değilmiş izlemini veriyor.
Yamaç paraşütçülüğü açısından bu yıl Sakar Dağı'nda çok iyi yapılmış bir çıkış alanı bulmak benim için memnuniyet verici bir sürpriz oldu. Hemen hemen ideal vasıflara sahip ve çıkışı çok kolaylaştırıyor, öyleki, uygun rüzgar koşullarında yeni başlayanlar bile az bir deneyimleri olmak kaydıyla buradan güvenli bir çıkış yapabilirler.
Anayola konmuş olan levha da çok yararlı. Bu çıkış alanını hazırlayan Muğla Orman Bölge Müdürlüğü'ne ve diğer katkısı olanlara bu vesileyle teşekkür etmek istiyorum. Umarım benim sporumun dostları bu çıkış alanından Gökova düzlüklerine süzülme imkanı bulacaklardır.
Sakardaki yangın gözetleme kulesindeki bekçi her havalanış için bir milyon TL ücret alıyor. Bu meblağın çok yüksek olduğunu düşünüyorum. Gökova'ya kıyasla koşulların yamaç paraşütü için ideal olduğu ve profesyonel bir hizmet sunulan Fethiye'de bile bu kadar yüksek ücret alınmıyor. Korkarım bu yüksek fiyat paraşütçülerin Akyaka'yı tercih etmelerine engel olacaktır. Bir yamaç paraşütçüsünün günde 3 - 4 uçuş yatığını hesap edersek, ulaşım maliyetiyle birlikte günlük 8 milyon TL seviyesinde bir harcamayı göze almak gerekiyor. Bunu çok az kişi ödeyebilir. Akyaka'da turizmin gelişmesi bakımından, yakın çevredeki diğer alternatifler de (Ören, Fethiye) göz önüne alındığında, daha düşük bir ücret alınması daha özendirici olabilir.
Her halükarda Akyaka'daki ilk tatilimi iple çekiyorum ve bazı Alman dostlarımı bana katılmaya ikna edeceğimi umuyorum. Akyaka'daki dostlarıma ve derneğin tüm üyelerine saygılar sunarım.
Çetin AKSOY
İsmet TÜRKER
Her yıl Ağustos ortasından, Kasım sonuna kadar yaşanan acı bir olay vardır Akyaka'da ...
Şalvarlı, sakallı adamlar; arıcılar ... Ve kovan taşıyan doğu plakalı kamyonlar ...
Üst üste yığılmış arı kovanlarıyla yüklü ... Mola verirler, belde meydanında, Selim Market önünde ... Arılar kaçar kovanlardan ...
Haddinden fazla yüksek yüklü kamyonlar, devam eder çam ağaçları arasından yola ...
Çam ağaçlarına çarpan kovan yığınları, düşer, dağılır, parçalanır ... Çevreye ve yollara dağılır arıcıklar ... Arı sarmasına uğrayan okuldan çıkmış çocuklar, yerli yabancı turistler kaçışır debelenir kurtulmak için arılardan ... Arı sokanların elleri yüzleri şişer ... Hele alerjisi olanlar koşar eczaneye, Sağlık Ocağı'na ... Ve dahası Muğla'ya, Marmaris'e, hastahaneye ...
Kulakları çınlasın, ilgili, ilgisizlerin ...
Küçücük bir ihmal yüzünden, her yıl yaşanan bir eziyet bir işkencedir bu olay Akyaka'da ...
Akyaka'ya sergi evi yapılıyor ..
Yurtseverlik, hayırseverlik yarışı var Akyaka'da ...
Sayın "Cahit Belkıs Güneyman İlköğretim Okulu" ve "Mehmet Kaçar Camii"nden sonra, şimdi de bir sergi evi (müze) yapılıyor Akyaka'da ...
Daha önce, Akyaka'mızda yaptığı otuzu aşkın, mimari değere sahip ahşap ağırlıklı evlerle 1983 yılında uluslararası "Ağahan Mimarlık Ödülü"nü kazanan Ula'lı hemşehrimiz Nail ÇAKIRHAN bir sergi evi, ve sonrada bir amfi tiyatroyu gerçekleştirmek peşinde ...
"Akyaka" adını uluslararası mimari platformlara taşıyan Nail ÇAKIRHAN'ın yaptıracağı sergi evinde; bölgemizin etnoğrafik değerlerini içeren eserlerle birlikte, yeni el sanatları ürünlerinin sergilenmesi amaçlanıyor.
Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken ve ödül alan evin bahçesinde düşünülen bu kültür ve sanat hizmetini gerçekleştirecek olan derneğimizin onur üyesi sayın Nail ÇAKIRHAN'ı gönülden destekliyor ve kutluyoruz.
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği
Yönetim Kurulu
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği 7. Olağan Genel Kurul Toplantısı 12 Eylül 1997, saat 16.000'da, Belde Kafeteryası'nda yapılmıştır. Gündemde olan resmi işleri büyük bir hız ile bitirdiğimiz için bir daha faaliyet raporu ve seçim sonuçlarını sunuyoruz.
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği
Değerli Üyelerimiz,
derneğimizin yedinci Genel Kurul Toplantısı olan 1997 yılı Genel Kurul Toplantısı'na hoş geldiniz.
Derneğimiz iki yıl önceki beşinci Genel Kurul Toplantısı'nda kapanma noktasından döndükten sonra ikinci seneyi tamamlamış bulunmaktayız. İlk sene benzetme yerindeyse "can kurtarma" amacına dönük geçtikten sonra, 96 / 97 döneminde daha değişik problemlerle karşılaştık. Yine de birçok sevindirici olaylar da yaşadık.
Daha önce kararlaştırdığımız ve gündeme aldığımız bazı projelerimizi değişik nedenlerle maalesef gerçekleştiremedik.
(1) Katılım eksikliği nedeniyle okulun tiyatro grubunu kuramadık ve çok ihtiyacımız olan "Gönüllü Yangın Ekibi"ni gerçekleştiremedik.
(2) Bürokratik engeller ve yöremizdeki hastanelerin isteksizliği neticesinde bedava olarak getirteceğimiz 5 adet böbrek diyaliz makinası getirtilemedi ve bunlara çok ihtiyacı olan hastaların hizmetine sunulamadı.
(3) Sahildeki tuvaletin tamiratı mümkün olmadı ve bilindiği üzere tuvalet belediye tarafından yıkıldı.
Ama her konuda başarılı olmanın mümkün olmadığını vurgulayarak tanıtım ve üyeler arası irtibat konusuna geçmek istiyorum.
(1) Akyaka'nın güzel fotoğraflarından hazırladığımız tebrik kartları için gösterilen ilginin daha büyük olmasını arzu ederdik. Yine de bağış mukabili takım halinde birçok kartpostal verdik.
(2) Büyük toplantılarda, kongrelerde veya eylemlerde derneğimizin var olduğunu belirtmek amacıyla büyük bir polyester pankart yaptırdık.
(3) Sohbet toplantılarımıza yıl boyu devam ettik. Doğal olarak kışın katılım daha düşük oldu. Üyelerimizin sunmak ve tartışmak istedikleri konular için aylık sohbet toplantılarının iyi bir fırsat olduğunu tekrar hatırlatmak istiyorum.
(4) Önceleri irtibatı gönderdiğimiz üye mektuplarıyla sağlamak idik. "... İŞTE GÖKOVA!" adlı ve 1500 adet olarak bastırdığımız haber bülteni çıktıktan sonra irtibatı bu bültenle kurmayı düşündük. Aslında dört sayfa olarak çıkarmayı düşündüğümüz bu bültenin ilk sayısı sekiz sayfa olarak çıktı. Yazı katılımının sürekli olmasını dileriz. Bültenin çıkarılmasına katkıda bulunduğu için sayın Ersin AŞIK'a tekrar teşekkürlerimizi sunmak istiyorum. Gösterdiği ilgi için sayın Ersin Aşık'a fahri üyeliğimizi sunduk.
Tanıtım konusunda başarıya ulaştığımızı söyleyebiliriz. Geçen dönemde 30 yeni üye kaydettik. Muğla Belediye Başkanı sayın Orhan ÇAKIR ve Muğla Basın cemiyeti Başkanı sayın Ünal TÜRKES'in fahri üyemiz olduğunu kıvançla bildirmek isterim.
Yıl boyunca derneğimizin faaliyetleri oldu.
(1) İlkbaharda gerçekleştirdiğimiz satranç turnuvası güzel geçti. Muğla'dan Köyceğiz'e kadar katılımcıların ilgisini çekti. Seneye daha büyük ilgi çekeceğini umuyoruz.
(2) Haziran ayı başında dünya çevre gününde yaptığımız ağaç dikme eyleminde daha çok katılım olmasını dilerdik. Yine de zevkli bir olay oldu. Fidanlıktan aldığımız ağaçlar haricinde belediye de birçok süs bitkisi temin ederek faaliyetimize katkıda bulundu. Bu nedenle sayın İsmail AKKAYA'ya ve diğer yardımcılara teşekkür ederiz.
(3) Temmuzda indirimli bir fiyatla yaptığımız teke turuna katılan sayısında ise hiçbir itirazımız yoktur. 84 kişi ile denize açıldık ve çok rahat, türküler söyleyerek güzel bir gün geçirdik.
(4) II. Akyaka Kültür, Turizm ve Sanat Şenliği organizasyonunda bazı etkinlikleri biz üstlendik. Bu sene şenlik organizasyonu için bir komite kuruldu. Etkinliklerin organizasyonu komitede yer alan taraflar arasında bölündü. Organizasyon giderlerinin karşılanması için beldemiz geçen seneye göre çok değişik problemler yarattı ve şenlik bizim derneğimizin bakışına, zevkine ve tercihine tam da uyan bir şenlik olmadı. Yine de bazı güzel gösteri ve etkinliklerin olması bizi telselli etti.
Şenlik kapsamında derneğimizin üstlendiği etkinlikler şunlar olmuştur:
(1) Sergiler ve açılış kokteyli
(2) Çocuk eğlencesi ve kermes
(3) Panel / Forum
(4) Şiir dinletisi
(5) Azmak / deniz turu
(6) Türkü akşamı
Şenliğin tartışılması için Genel Kurulu'muzun doğru yer olmadığı kanısındayız. Hala yardım edenler ve ilgilenenler ile şenliği değerlendirmekteyiz. Önümüzdeki "... İŞTE GÖKOVA!" da bu değerlendirmelerimizin sonuçlarını ve düşüncelerimizi öğrenebilirsiniz. Yine de bütün katkıda bulunanlara içten teşekkürlerimizi sunmak isteriz. Sağ olun.
(5) Çevre ile ilgili faaliyetlerimizin bir kısmı sürekli hale gelmiştir. Özel Çevre Koruma Müdürlüğü (ÖÇK) ile devamlı irtibat halindeyiz. Müracaatımızın üzerinden dört buçuk yıl geçtikten sonra ovamızda avlanmanın yasak olduğunu bildiren levhalar ÖÇK tarafından hazırlandı ve ovanın giriş noktalarında dikildi. ÖÇK Başkanı kendi ifadesiyle bizi "ısrarlı ve sabırlı" olarak nitelendiriyor.
BAÇEP (Batı Akdeniz Çevre Platformu) faaliyetlerine de katılmaktayız. İki ayda bir gölge toplantısı hazırlanıyor ve toplantıların çoğuna katılıyoruz. Temmuz ayında Göcek'te yapılan son toplantı özellikle ilginç oldu. Çünkü yeni Çevre Bakanımız sayın İmren AYKUT da bu son toplantıya katıldı ve çalışmalarımıza çok ilgi gösterdi.
(6) Genel Bölge problemleri dışında bazı yerel problemlerin çözümüne de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Bu yaklaşımınıza örnek olarak faydalı ve daha saplıklı bir sivrisinek mücadelesi veya belde fırınında daha az zararlı ve daha kaliteli kömür yakılması için girişimlerimizi belirtebiliriz.
Bu sene Genel Kurulumuzun gündemine aidatların yükseltilmesi alınmadı. Bu dönem, aidatların yüksek olduğunu ileri süren bazı üyelerimizin tepki ve hatta istifaları ile karşılaştık. Aidatların toplanmasında güçlükler yaşadık. Bu sebeple Yönetim Kurulu'muz aidatların aynı düzeyde devam etmesini benimsedi. Bu vesileyle aidatların toplanmasında büyük çaba gösteren sayman yardımcısı sayın Thomas SCHMİTZ'e teşekkür etmek isteriz.
Önümüzdeki dönemin gündemine sokmayı düşündüğümüz bazı fikirlerimizi sunmak istiyorum.
(1) Sonbaharda, muhtemelen Ekim ortasında "sivrisinek mücadelesi ve etkileri" konulu bir panel düzenlenmesi.
(2) Kış aylarında bir el sanatları kursu düzenlenmesi.
(3) İlkbaharda ikinci satranç turnuvasının düzenlenmesi.
(4) Yaz aylarında değişik turlar düzenlenmesi.
Bu konularda düşüncelerinizi bize iletmenizi ve katkıda bulunmanızı bekliyoruz.
"... İŞTE GÖKOVA!" ÖÇK ile ilişkiler. BAÇEP faaliyetlerine katılım gibi sürekli faaliyetlerimize elbette devam etmek istiyoruz.
Tamamlamış bulunduğumuz dönemin faaliyetlerinden memnun olduğunuz ümidiyle önümüzdeki dönemde de derneğimize destek vermenizi temenni ederiz.
İlginiz için teşekkür eder, yaşamınızda sağlık, mutluluk ve başarılar diler saygı ve sevgilerimi sunarım. Sağ olun.
GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği
YÖNETİM KURULU ADINA
Heike THOL-SCHMİTZ
Derneği Başkanı
Bilindiği gibi beldemizde önemli bir gereksinime yanıt verecek olan İlköğretim Okulu yapımı sayın Belkıs ve Cahit Güneyman çiftinin özverileriyle sürmekte olup önümüzdeki aylarda bitirilmesine çalışılmaktadır. Sayın Güneymanlar'ı beldemize modern bir eğitim kurumu kazandırma çabalarından ötürü kutluyoruz. Ancak şunu da biliyoruz ki temel eğitim gibi toplumun geniş kesimlerini ilgilendiren bir konunun sorumluluğunu yalnızca iki kişinin omuzlarına yüklenemez. Bu yüzden belde halkımızı okulumuzun çağdaş eğitim olanaklarına ulaşması için gerekli donanımları karşılamak üzere duyarlı olmaya çağırıyoruz. Önümüzdeki günlerde okulun gereksinimleri ilan panolarında duyurulacaktır. Herkesin gücü ölçüsünde katkıda bulunacağını umuyor, sizleri "çorbada tuz" olmaya davet ediyoruz.
GAS - DERNEK
YÖNETİM KURULU
Turistleri Kaçıran Nedenler Belirlendi
Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOP), turistlerin en çok nefret edip sıkıldığı konuları belirledi.
Kent içindeki görüntü ve gürültü kirliliği. | |
Kentteki pislik, bakımsızlık ve düzensizlik. | |
Yoğun trafik, egzoz dumanı ve klakson sesi. | |
Seyyar satıcı, ayakkabı boyacısı ve simitçi tarafından alışverişe zorlanmak. | |
Mağaza, lokanta ya da başka alışveriş yapılan yerlerde ürünün üzerinde fiyat etiketinin olmaması. | |
Sokak, cadde, tarihi eser ve müze gibi yerlere giden yönlendirme levhalarının bulunmayışı. |
16 Eylül 1997 tarihli Devrim Gazetesi'nden alınmıştır.
Ağaç ellerime girmiş,
Özsuyu kollarımdan yürümüş,
Ağaç göğsümde büyümüş.
Aşağılara doğru,
Dallar çıkıyor benden, kollara benzeyen
Ağaçsın sen,
Yosunsun sen,
Başı rüzgarlı menekşelersin sen.
Bir Çocuksun, çok çok yukarlarda sen,
Çılgınlıktır bütün bunlar başkalarına
Esra POUND
Çeviren: Yaşar GEDİKOĞLU
II'nci Akyaka Kültür, Sanat ve Turizm Şenliği 15, 16, 17 Ağustos günlerinde yapıldı. Akyaka Belediyesi ile GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği'nin işbirliğiyle gerçekleşen şenlik geçen yıl yapılan şenliğe göre daha çok katılım ve etkinliklere sahipti.
Her şenlikte olduğu gibi bazı eksikliklere ve olumsuzluklara rağmen gene de başarılı geçti. Şenlik programında belirtilen etkinlikler daha ayrıntılı bir biçimde ve daha iyi bir zamanlamayla belirtilseydi elbette daha iyi olurdu. Bunu şu nedenle söylüyoruz; yerli yabancı turistlerin, körfez turunda, plajlarda olduğu saatler dışında etkinlikler yapılsaydı katılımlar daha çok olurdu.
Üç kıvrımlık otel reklamlarını içeren bir broşür elbette çok yetersizdi. Ama Akyaka'nın girişine ve devamı olan caddelere asılan bez afişler bir yenilikti. Bu afişler bayraklarla beraber daha da yaygınlaşabilirdi.
Ve en önemlisi şenliğin zamanını, yerini belirten, çevreye dağıtılabilen bir afiş bile yoktu. Olsaydı bu afişler Muğla - Marmaris - Bodrum gibi çevre ilçelere ve köylere asılır şenlik tanıtımı daha yaygınlaşabilirdi.
Belediye hoparlöründen yapılan şenlik etkinliklerini belirten anonslar İngilizce, Almanca'da yapılsaydı, daha çok katılım sağlanabilirdi. Çünkü o tarihte İngiliz, Alman turistler vardı Akyaka'da.
Akyaka'mızın ve Akyaka'da yaşayanların sessiz sakin duran şenlik konusundaki potansiyelleri ortaya çıkarılabilir ve etkinlik çeşitleri çoğaltabilinirdi.
Bütün bu kusurlara rağmen iki yaşına basan şenlik genede güzel geçti. Çünkü bu konuda acemide olsak bu şenlik bizim şenliğimizdi.
Önümüzde çok şenlikli yıllar var daha ... Daha erken bir hazırlık, daha geniş organizasyonla elbette daha güzel olacak önümüzdeki yıl ...
Hep beraber şimdiden hazırlığa ...
İsmet TÜRKER
Deniz mi?
Derya mı?
Heyecan mı?
Tutup denizin elinden
Sarılıp deryanın belinden
Sırılsıklam tuza batsam
Balıkçı olur heyecanım
Şarabın rengidir yaşam
Kürek şıpırtısında nefes
Ağın torunda ölüm
Çırpınan sevgilere dalmışım
Balıkçı Samet YAŞAR
Mehmet Bildirici
BELDENİN BULUNDUĞU YÖRENİN TARİHİ
Akyaka, Gökova (Kerme) körfezinin kuzey doğusunda, Muğlaya 28 Km, Marmarise 32 Km uzaklıkta, Ula ilçesine bağlı bir belde merkezidir. Kuzeyinde 1000 m ye kadar yükselen ormanlarla kaplı dağlar, doğusunda tatlı suların kaynadığı Kadın ve Akçapınar azmakları arasında eşsiz ovası yer almaktadır.
Önceleri Muğla ilinin deniz kapısı olan iskele çevresinde basit evlerden oluşan Kozlukuyu (Gökova) köyüne bir bağlı bir mahalle iken, 1971 yılında muhtarlık ve 1992 yılında da Belediye teşkilatı kurularak BELDE merkezi olmuştur. 1970li yıllardan başlayarak hızla gelişen bir turizm merkezi haline dönüşmüştür. 1988 yılında Türkiyede ilan edilen ilk Çevre Koruma Bölgesi içine dahil edilmiştir.
Akyaka ormanlarla kaplı dağları, akvaryum niteliğinde azmakları, denizi, Orman Kampı, bol suyu, tarihi, mimari özellikleri olan ahşap evleri ile aranan bir turizm cennetidir. Özetle Akyaka yaşanacak yerdir.
YÖRENİN TARİHİ
Yöremizde 2600 yıldan bu yana yaşam olduğunu biliyoruz. Önceleri hakkında şimdilik bilgi sahibi değiliz.
KARlA KENTİ İDİMA
Akyaka beldesinin bulunduğu yörede İDİMA isimli bir kent kurulmuştur. Bu kentin yerleşim alanları arasında Akyaka, 3 Km doğusundaki Kozlukuyu köyü, aynı köyün Yazılıtaş mahallesi, arada bulunan Inişdibi mahallesi, Orman Kampı içinde Eski Iskele mevkii bulunmaktadır. Kentin Nekropol alanı (Kaya Mezarlar) ve Akropolisl, Kozlukuyu sırtlarındadır. Akropolis (kale) 1937 yılında Fransız araştırmacı Louis Robert tarafından ortaya çıkarılmıştır.
İdima bir Kana kenti olarak kurulmuştur. İsmi de Kana dilinden gelmektedir. İlk çağlarda Muğla ilinin içinde bulunduğu alan KARlA olarak bilinir. Karianın en önemli kenti Milastır. ldima Karianın güney ucunda yer almaktadır. Karialılar yörenin bilinen en eski halkıdır. Gelenek ve kültürleri bilindiği halde, Kana dilinde yazıtlar bulunmadığından, Kana dili çözülememiştir.
Yöremiz M.Ö.546 yılında Harpagos komutasındaki Pers (Iran) orduları tarafından işgal edilir. Pers yönetimi yörenin dini ve geleneksel yaşamında değişiklik getirmez.
M.Ö. 484-405 yılları arasında Pers yönetimi uzaklaştırılır ve Atinanın öncülüğünde DELOS Deniz Birliği tarafından yönetilir. İdima bu kentler arasındadır. M.Ö. 453-452 yıllarına ait birliğe katılım payları listelerinde Idima ismi geçmektedir. Bu kent hakkında en eski belgedir. Ayrıca PAKTYES isimli bir yöneticinin de ismi görülmektedir. Kentin Paktyes hanedanı tarafından bir süre yönetildiği kabul edilmektedir.
Kentte para basılmıştır. Bir yüzünde IAIMION (İDİMİON) yazılı paranın diğer yüzünde, genç bir erkek başı (Pan) vardır. Çobanlanın tanrısı Panın kültüne çevrede çok önem verildiği bilinmektedir.
Delos Deniz Birliği MÖ. 405 yılında son bulur. İdima bu birlikten M.Ö. 440 yıllarında ayrılmıştır.
Sparta kentinin öndenliği başlar. MÖ. 405 yılında Cedrea kenti (Sedir Adası), Spartalı Amiral
Lysandros tarafından yerle bir edilir.
Kozlukuyu sırtlarında ve İnişdibi mahallesinin hemen doğusunda bu dönemden kalma ve M.Ö. 4. Yüzyıla tarihlenen kaya mezarlar bulunmaktadır. Bunlardan biri iki kolonlu olup, mimari planı ve taş oyma işçiliği ile dikkat çekicidir. Paktyes hanedanına ait olmalıdır.
Kozlukuyuda kaya mezarlar üzerinde yaklaşık 300 m kotunda kentin Akropolisi (kale) yer almaktadır. Yaklaşık 200 m uzunluğundaki bu kalede Hellenistik dönem taş duvarlar, odalar ve samıç kalıntıları görülmektedir. Akropolisin hemen kuzeybatısının üstünden Marmaris-Muğla yolu geçmektedir.
İnişdibm ve yakınlarındaki Ontaçağ kalesinin bulunduğu alanda çok eski bir yerleşim yenidir. Burada ortaya çıkarılan mezarlar bunu kanıtlamaktadır. Çok eskiden var olduğu anlaşılan kalenin varlığı Ortaçağa kadar devam etmiş ve tespit edilemeyen bir tarihte terk edilmiştir. Bizans kalesi, Ceneviz kalesi olarak da bilinen kalenin kalıntıları restorasyona müsaittir. Kaleden güneydeki Kadın Azmağına inen bir kapalı bir galeri de mevcuttur.
İdima kentinin yakın komşuları da şöyledir. Doğusunda Callipolis kenti (Kızılyaka yakınları) olup ismi halen Gökova körfezinde Gelibolu köyünde yaşamaktadır. Gökova körfezinde önemli bir deniz üssü CEDREA (Sedir Adası), batısında körfeze ismini veren CERAMOS (Gereme-Ören), kuzeyinde ise Thera (Yerkesik), Killandos (Yenice Köyü) ve o zaman çok küçük yerleşim yeri Mobolla (Muğla) yer almaktadır.
Aşağıdaki yazı, 1854 yılında, bir Kızılderili şefi olan Seattle'den, topraklarını oldukça yüksek bir fiyatla almak isteyen "beyaz adama" yazılmış mektuptur. Eğer, dünyamızın şu an içinde bulunduğu durumu algılayabilirseniz, Kızılderili dostumuzun endişesini daha rahat anlarsınız.
"Gökyüzü parlaklığının, toprağın sıcaklığının, doğanın cömertliğinin nasıl satılıp alınacağını anlamıyorum.
Bize ait olmayan suların berraklığını, rüzgarın tazeliğini size nasıl satabiliriz? Bu toprakların her zerresi, ağaçlardaki yaprakların her biri, ormanlardaki hayvanlar ve böcekler benim halkım için mukaddestir. Fakat, bize ait olduğunu hiç düşünmedik. Beyaz adam, doğup büyüdüğü toprakları çabuk unutuyor. Fakat banim halkımın ölüleri bile, çok sevdiğimiz bu topraklardan hiç bir zaman ayrılamazlar. Bu topraklar bizim değil, ama biz bu toprakların malıyız. Güzel kokulu çiçekler bizim kardeşlerimizdir. Yalçın kayalar, akarsular, ormanlar ve benim halkım toprağın sıcaklığından hayat alan bir bütün ailedir.
Washington'daki büyük şef, bizim toprağımızı satın almak istemekle, bizden ne istediğini bilmiyor! Buna rağmen, istediğini yapmaya çalışacağız. Çünkü, kaderin anlayamadığım bir oyunu, onu kuvvetli, bizi zayıf yaptı.
Eğer bu toprakları sana satacak olursak; çocuklarına, bu akan suların mukaddes olduğunu, bütün doğaya hayat veren bu derelerin ne pahasına olursa olsun temiz tutulması gerektiğini öğretmen lazım.
Beyaz adamın bizim gibi düşünmediğini biliyoruz. Onun için, bir toprak parçasının diğerinden hiç bir farkı yok. Çünkü beyaz adam doğaya gecenin karanlığında gelip, eline geçen her şeyi alıp götüren hırsızlar gibi davranıyor. Beyaz adam toprakla kardeş değil, toprağın düşmanı. Beyaz adam, kendisinin doğanın malı olduğunu bilmiyor, doğayı kendi malı zannediyor. Babasının mezarını bırakıp, çocuklarının nerede doğacağını düşünmeksizin, yok çıkarları peşinde koşup duruyor. Beyaz adam, anası olan doğayı alınıp satılan bir taş parçası sanıyor.
Beyaz adamın şehirleri bizim gözlerimizi tırmalıyor. Bu belki de bizlerin vahşi, sizlerin uygar olmanızdan kaynaklanıyor."
Papatya'dan Alınmıştır. 1997/1