".. İŞTE GÖKOVA!"

GÖKOVA-AKYAKA'YI SEVENLER DERNEĞİ'NİN ÜCRETSİZ HABER BÜLTENİ

SAYI: 5 YIL: 1997 GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği KOD NO: 48-06-048

DERNEK BAŞKANLIĞIDAN

SAYIN GÖNÜLDAŞLAR!

Haber bültenimizin 1997'de ilk sayısının başlığı olarak ne kadar tuhaf bir söz seçimi dersiniz?

Hala çok doğru bir Türkçe sahibi olmayan bir Alman olarak, bazen sözlüye bakıp çalışmak veya yamak zorundayım. Seçtiğim selamlar: "Dostlar, üyeler, arkadaşlar, gökovalılar, akyakalılar" ve diğerleri ... diyeceklerimin tümü olmadı. Bu nedenle "gönüldaşlar": (Duyguları aynı olanlardan, her biri candan dost)* kabul eder misiniz? Sağ olun!

"... İŞTE GÖKOVA!" eski haber bültenimizde başlayan geleneğin devamı, aynı zamanda yeni bir atılımın sahibi olsun. Gökova ve Akyaka da varolan bir dernek olarak nasıl kendimizi tanıtabiliriz? Yine de burada yaşayanlara, burayı ziyaret eden insanlara bir ses verebiliriz. Bu düşüncelerle dolu çıkan bir bülten olsun.

Akyaka Beldemiz, ama biz büyük "GÖK-OVA"nın bir parçasıyız. Öyleyse, onur üyelerimiz olan Belediye Başkanı'mızın, Sağlık Ocağı Başhekimlerinin, Orman Bölge Şefi'nin e tüm Gökova Muhtarları'nın her zaman bültenimizde bir yeri vardır. Bununla ilgili değişik yazıları bu sayıda bulacaksınız.

Yöredeki derneklerinde haberi oldu ve yazılarını gönderecekler.

İl Çevre Müdürlüğü'nden ilginç bir yazı da aldık. GÖK-OVA'ya bir iletişim ağı koymak isteriz.

Bu tabii ki sadece hepimizin katkısı ile olabilir. Yalnızca bir makam organı olmasın. Fikirlerinizi, yazılarınızı, düşüncelerinizi, şiirlerinizi burada sunmak istiyoruz. Renkli ve ilginç olsun diye, çünkü gönül "sevgi, istek, düşünüş, anma ve hatır gibi kalpte var sayılan duygu kaynağı demektir" *... Bu kaynaktan "... İŞTE GÖKOVA!" beslensin.

Bültenimiz her iki-üç ay, bir sayısı çıkıp bedava dağıtılacak. Bağışlarınızla masraflar karşılanacak ve bu konuda özellikle onur üyemiz matbaacı sayın Ersin AŞIK'a katkıda bulunduğu için teşekkür ediyoruz.

Akyaka artık büyüyor ve çok değişik insanlardan oluşan bir yer oldu. "Hakiki" bir Akyaka'lı nadir bulunur, fakat mutlaka buraya yerleşen insanların çocukları "hakiki" Akyaka'lı / Gökova'lı olacak, çünkü bizim insanlarımız toleranslı ve içinden iyi niyetli insanlardır.

Bu çok kişisel bir görünüş olabilir, ama buradaki insanlar bana Derneği Başkanlığı görevini verince, söylediklerimi ispatladılar. Benim için büyük şeref, sevinç ve gurur oldu.

İki seneden beri aşağı yukarı aynı yönetim kurulu ve sizinle beraber çalışıyoruz ve iyi çalışıyoruz diyebilirim. Dernek organizasyonuna ait bazı değişiklikler yaptık. Yaptığımız ve üye mektuplarımızda sunduğumuz finans / aidat ödeme sistemi çalışıyor ... bir üyemizin tek görevi aidat toplamak oldu (sayın Thomas SCHMİTZ). Ve bu iyi fikir idi. Üyelerimiz ile bağlantımız daha sağlam oldu. Çünkü aidatlarınızla fikirlerinizi de toplamış oluyor. Öyle ise üyelerimiz aidatlarını daha severek yatırmış oluyorlar. (Bu model başka derneklerin örneği oldu). Yine de üyelerin çoğalması nedeniyle bu görev bazen zor oluyor. Güzelce aidatlarınızı kendiniz yatırırsanız işimiz daha kolay olacak.

Geçen iki sene içerisinde üye sayımız arttı. Yaklaşık 120 yeni üye kaydettik ve faaliyetlerimizi çoğalttık. Yardımlarınız iki türlü oldu: pasif olarak; parasal yardım (aidatlar ve bağış), aktif yardım olarak; görevi alan insanların çoğalması. Bu bir derneğin en büyük gururudur. Tüm üye listesi ve Genel Kurul ile ilgili haberi iç sayfalarda bulacaksınız.

Faaliyetlerimiz çoğalınca tüm çalışmalarımızın iç farklı dallara bölünmüş olduğunu fark ettik. 1) Çevresel bir dalımız (ovamızın bakılması, Özel Çevre Koruma Müdürlüğü ile beraber çalışılması, Batı Akdeniz Çevre Platformu'na da (BAÇEP) katılması, Dünya Çevre Günü'nde de ağaç dikme eylemi ve benzer faaliyetler), 2) kültürsel ve sosyal dalımız (şenlik yapılması, satranç turnuvası, tekne turu, aylık sohbet toplantılarının düzenlenmesi v.s.) ve 3) sanatsal bir dalımız (geçen sene şenlik kapsamında ve bundan sonra Muğla Güzel Sanatlar Galerisi'nde açılan sergilerin büyük bir kısmını üyelerimizin katkılarıyla yaptık. Bir sürü şairimiz de var).

Bu dernek ... ağacının dallarını daha da büyütüp çoğaltabiliriz düşüncesini, elinize geçen "... İŞTE GÖKOVA!" ispatlıyor.

Genelde derneklerin faaliyetlerinin bir kısmı gelir sağlamak amacıyla düşünülüyor. Bu açıdan bize bağış olan fotoğrafları kartpostallar olarak çevirdik ve 10'arlı takım olarak bağış karşılığında satıyoruz. Lütfen alın, bağışlarınız ile yardım edin!

Şenlik kapsamında yapacağımız kermes de, aynı bağış toplanma amacı ile yapılacak. Lütfen bağış olarak eşyalarınızı şimdiden toplayın. Sağ olun.

Yönetim Kurulu ile oturup güzel bir fikir sahibi olduk. Dernek üyelerimize , akrabalarına ve misafirlerine nasıl güzel bir hediye vereceğiz diye düşündük. Her saman para yardımlarınızı isteriz ama, bir kısmını da geri vereceğiz ... Bu nedenle 16. Temmuz'da yaptığımız indirimle tekne turunu düzenledik. Umarım hepimizin güzel bir günü geçti ve hoşunuza gitti.

Yapılacak olan "II. AYKAKA Turizm, Kültür ve Sanat Şenliği'nin organizasyonunda bu sene biraz değişiklikler oldu. Programı ve bilgileri iç sayfalardan öğrenebilirsiniz.

Bizim geçen yıl olan iş yükü organizasyon problemleri ve masraf yükü bu senen azaldı. Belediye tarafından bir şenlik komitesi kuruldu, işler bölündü ve masrafların paylaşılması için de bir yöntem bulundu. Yapılacak masrafların bir kısmı beldemizin esnaflarından bağış olarak alınır.

Şenlik Komitesi Ege Üniversitesi, Muğla'dan gelen, dernekten gelen ve beldemizin turizmcilerden olan yardımcılar ile oluşturuldu. Umarız bu sene ki de büyük bir başarı olacak.

Orada görüşmek üzere ...

"Gönüllü" selamlar ve sevgilerimle.

GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği

Yönetim Kurulu adına

Heike THOL-SCHMİTZ

Derneği Başkanı

NOT: "GÖNÜLLÜ" : 1) Ağır veya tehlikeli bir işi yapmayı hiç bir yükümü yokken isteyerek üstlenen,

2) Çok istekli.

Sayfa Başına

YERYÜZÜ CENNETİ GÖKOVA KÖRFEZİ

Gökova Körfezi, hem doğanın olağanüstü güzelliğini, hem de tarihi şanlı anılarını kendinde toplayan masmavi bir Ege köşesidir.

Bodrum ve Datça güzeldir; ama onların asıl güzelliği, 45 millik Gökova Körfezi'ne giriş olmalarıdır. Bodrum ya da Datça'ya varıp da Gökova'ya uğramamak, sarayın kapısına dek gidip, içeri girmemeye benzer.

Kutuplarda da Ekvator'da da insan yaşıyor; ama (...) insanın asıl yaşayacağı yer Gökova ve dolaylarıdır. Çünkü burada iklim tam insan boyunda, insana göredir ...

1100 metreden denize tepe takla inen ve pattadak yıkıla vereceğini sanarak ardınızı dönmeye korktuğunuz dağlar mı ararsınız; irili ufaklı ada kümecikleri mi istersiniz; altın kumlu plajlar mı istersiniz? Ne isterseniz vardır burada. "İtalya'yı gör de öl (1) derler. Yok a canım, Gökova ve dolaylarını gör de yaşa ... Oranın dağları tavuk kümesinden çıkmış gibi evcil şeyler değil, hırlayan, pars yapılı dağlar.

Denizle kıyılar birbirine iyice sarılıp, tango edermiş gibi bir sağa, bir sola oynamışlar; Böylece saymakla bitmeyecek adalar, koylar, burunlar meydana getirmişlerdir ...

Bakarsınız, mavi arşipelin (Ege Denizi) ortasında minnacık bir ada ... Üstünde bir çam ağacı ... sanırsınız ki, denizin ortasına çiçek saksısı konmuş ... Havasından mı, denizinden mi; nedendir bilinmez; burada Tekel'in rakıları bile mucize kabilinden cennet şerbetine döner ...

Bu kıyılarda yol bile kendisini denizden ayıramaz ... Bir buruna gelince, biraz içerilere sapıverse bile buru aşınca hemen denizin kıyısına koşar. Buralarda ki evler, ağaçlar deniz kıyılarına üşüşmüşlerdir. Sanki kimisi başını uzatmış su içiyor, kimisi ayaklarını yıkıyor, kimisi de yüzüyordur denizde ...

Coğrafya kitapları nedense bu cennet yurt köşesine 'Kerme' ya da 'İstanköy Körfezi' adını verirler. Niyedir bu bilinmez. (...) Bence mavi ovaya benzeyen bu körfeze ya da yeşil denize benzeyen bu ovaya ancak Gökova adı yaraşır. Zaten oralarda herkes böyle der. Buna tutup, uyduruk adlar vermeye kalkışmanın alemi mi var?

Gökova'nın güzellikleri anlatıla anlatıla bitmez. Ama, gözler en iyi tanık olduklarına göre, oranın güzelliğini sindire sindire yaşayabilmek için, gitmek gerek. (...) Öyleyse, Gökova'yı mutlaka görmenizi önererek ve oraları candan seven, dost Sabahattin Eyüboğlu'nun bir sözünü aktararak bağlayayım Gökova yazısını:

"Halikarnas Balıkçısı'nı cennete götürmüşler; hani Gökova, demiş ..."

Merhaba ...

Halikarnas Balıkçısı

Merhaba Anadolu Bütün eserleri: 4, Bilgi Yay

Sayfa Başına

 

ÇEVRE KÖŞESİ

Heike THOL-SCHMİTZ

BEN ÇEVRECİYİM:

Bazı insanlara bu düşünce ter gelebilir. Yine de; ben çevreciyim! Tatlar farklıdır.

Ne demek: Alman? Kadın? İnsan? - Çevreci! Bir yaşantının özel tarzı demektir..

İki yüzlü değilim, doğa gibiyim ve doğanın tek bir gerçek olan yüzü vardır.

Kötü niyetli biri de değilim, insan sağlıklı olmayan bir çevrede düşünüyorum, insanlar ile değil, ağaçlar ile daha iyi anlaşıyorum.

Politikacı bir insan da değilim. Bir rengi seçmek zorunda kalırsam, ne siyah, ne kırmızı, ne sarı olur. Doğal bir yeşil olsun. Ama, çok tok bir yeşil olsun. İçinde, Nuh Peygamberin teknesindeki gibi her türden biri olsun. Öyleyse laik olsun. Toleranslı da bir yeşil olsun. Yanında olan başka renklede güzel gözüksün. Herkes bu yeşili anlasın diye, basit ve anlayışlı olsun; iki temel renklerden yapılmış bir yeşil: Gök mavisi ve Güneş sarısı ...

Ferah bir yeşil olsun, yazın güzel ağaç yapraklarının altında oturmak gibi, ilkbaharın ilk ekilmiş tarlaları gibi. Tozlu, antika bir yeşil değil.

Tüketilmiş bir yeşil de olmasın, rahat bırakılmış, kendi kendini hep yenileyen bir renk.

Sarmaşıkların yeşili olsun, kavga etmeden, fikirleri paylaşan, aynı toprakta büyüyen ve başkasına şefkatli sarılan bir yeşil olsun.

Sonunda yol gösteren bir yeşil olsun; çiçekli bir tarla kenarı gibi: "Burada rahat gidilebilir" olsun. Bir ovanın uzaktan görülebilen bir ağacı gibi, dağların çam ağaçlı tacı gibi: "Burada doğrusun, yanılmadın, sakin ol; iyi bir yolda gidersin" diye bir yeşil olsun ...

NOT: Sız koyu yeşil mi, açık yeşil misiniz?

Sayfa Başına

 

ÇEVRENİN ÖNEMİ

20. yy'ın ikinci yarısında başlayan sanayileşme ile birlikte, kentler büyümüş, motorlu taşıtların sayısı artmış, teknolojik ürünleri çok çeşitlilik göstererek adeta hayatımızın vazgeçilmez parçası haline gelmiştir. Buna paralel olarak toplumun refah düzeyi artmıştır.

Bu gelişme, insanlığı, bitmez tükenmez görülen doğal kaynakların bir gün tükenebileceği, bozulan çevrenin bir gün yerine gelmeyeceği gerçeği ile karşı karşıya getirmiştir. Global anlamda, dünya çevre sorunlarının üstesinden gelmek için çeşitli platformlarda milletlerarası işbirliğine gitmiştir. İşte bu anlamda çevre konusu yükselen bir değer olarak karşımıza çıkmıştır.

Çevre korumacılığı "Global düşün, yerel uygula" yaklaşımı ile az da olsa belli bir mesafe almıştır. Bu bağlamda herkesin üzerine düşen görevler vardır.

Muğla ilinde yaşadığımıza göre, ilimizin doğal yapısının bizden sonraki kuşaklara bozulmadan aktarılması asli görevimiz olmalıdır.

Yeryüzünün cennet köşelerinden birisi olan Gökova Körfezi'nden bahsetmek istiyorum; yeşil ile mavinin birbirine bu kadar hasretle kucaklaştığı başka bir yer düşünemiyorum. Bilindiği gibi canlılığın ilk oluşumu sulardır. Azmaklardan çıkan tatlı su deniz, deniz faunasının çeşitlenmesinde çok büyük pay sahibidir. Gökova Körfezi'nde bu yapı bariz olarak görülmektedir. Harika koylar henüz betonlaşma canavarıyla tanışmamıştır: Balıkçılık açısından hareketli bir körfezdir. Sizler hiç Çıtlık Köyü yakınlarından Gökova'ya batınız mı? Veya Sakar Geçidi'nden güneşin batışını seyrettiniz mi? Seyretmemişseniz mutlaka bunu yapın. İnsanı büyüleyen bir mıstık havayı hemen fark edeceksiniz. Sizi bağrına basmaya hazır bir doğa cenneti karşınızda duruyor olacak. Belki de o anda bu güzel yöre için bir şeyler yapmak arzusu içinizi kaplayacaktır.

Bana göre, bizim üzerimize düşen en büyük görev bu güzelliklerin kullanılarak korunması ve doğa kurallarına saygılı davranılmasıdır. Aksi halde yeryüzünde yüzlerce örneğinde olduğu gibi beton yığınlarına dönüşecek, sözde tatil beldesi olarak ve çevre sorunların iliklerine kadar hisseden bir körfez olmaktan öteye gitmeyecektir.

Seyfettin TÜRKEKUL (Çevre İl Müdürü)

Sayfa Başına

GÖKOVA'DA

Beni ararsan sevdiğim

Ben Burada Gökovadayım

Hep gelmeni bekliyorum

Ama değil ...

Çarpık, geçmişin çocuklarıyız

Ne ben Gökovada seni bekleyen, Ne beni özleyip gelecek sen

Hiç farkımız yok aslında birbirimizden

Sen aynı sevecen

Ben aynı buruk

Bazen aynı heyecan alırız ikimiz

Isıtırız düşüncelerimizde birbirimizi

Ve hoşça saatler dileriz

Sen aynı sevecek

Ben aynı buruk

Gökovada seni hep bekleyen ...

Balıkçı Samet YAŞAR

Sayfa Başına

SİVRİSİNEK SAVAŞLARI

Sıtma parazitini taşıması ve bulaştırması diğer sinek böceklerinden daha fazla önem verilen sivrisinekler ile savaş konusu bilgi, emek ve parasal kaynak gerektiren bir hizmettir. Bu konuda on yıllardan beri verilen mücadele yeni bilimsel verilerin ortaya çıkması ve sivrisineklerin her yeni mücadele şekline savunma geliştirmesi bizleri bu konuda daha akılcı ve tatmin edici olmaya zorlamaktadır. Öte yandan çevreye ve insana zarar veren ilaç ve yöntemlerin süratle terk edilmesi gerekmektedir. Geçmişte kullanılan DDT vb. pestisitlerin besin zinciri içerisinde insana geri döndüğü, üreme alanlarının mazot vb. kimyasallarla ilaçlanması çevreye büyük zarar verdiği tespit edildiğinden artık uygulamadan kaldırılmışlardır.

Bu konuda altını çizerek vurgulamak istediğim nokta erişkin sivrisinek mücadelesinde özellikle yaz aylarında, sıcak (mazot + ilaç) veya soğuk (su + ilaç) sislenme yöntemi ile sivrisinekleri öldürmenin mümkün olmayacağıdır. Bütün olanaklar seferber edilse bile başarılı ve etkili olma şansı %2 - 5'i geçmeyeceği bilinmektedir. Bu anlamda boşuna kaynak ve emek israfından başka bir şey değildir. Erişkin sivrisineklerle mücadele anacak kuş aylarında kapalı alan (sivrisineklerin kış uykusuna yattığı ahır, fosseptik gibi yerler mücadelesi, yaz aylarında sivrisineklerin dinlenme yerlerinin (çeltik, pamuk tarlaları, geniş sazlıklar vb.) uçakla havadan ilaçlanması ile mümkündür. Bunların yanında bireysel korunma yöntemleri uygulanabilir (tel kafesler, cibinlik, sivrisinek kovucu losyon ve tabletler, püskürtme insektisitler vb.). Özetle söylemem gerekirse uçan sivrisinekle mahalle mahalle dolaşıp havayı ilaçlamaya çalışmak ÇOK YANLIŞ VE HAVAYA BOŞUNA PARA SIKMAKLA EŞDEĞERDEDİR. Bunun yerine çok daha etkili, ucuz ve çevreye daha az zarar veren (veya hiç zarar vermeyen) larva mücadelesi yapılmalıdır.

SİVRİSİNEKLERLE İLGİLİ BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?

bullet Sıtma bulaştıran tek sivrisinek türü anofeldir.
bullet Anofelin yalnızca dişileri sıtma bulaştırır.
bullet Anofel erkekleri kan emmezler.
bullet Dişilerin yumurtalarını geliştirebilmeleri için mutlaka kana gereksinmeleri vardır.
bullet Dişi anofel bir seferde 100 - 200 yumurta bırakır.
bullet Sivrisineğin sudaki evresi ortalama 30 gündür.
bullet Anofel yumurtlamak için temiz suları tercih eder.
bullet Ergin dişi sinek 3 - 4 hafta yaşar.
bullet Erkeklerin ömrü birkaç gündür.
bullet Dişi anofel kış uygusuna yatmadan önce kan emerek vücudunda yumurta geliştirir.
bullet Erkek anofel üreme alanı çevresinden pek uzaklaşmaz.
bullet Dişi anofel rüzgarsız havada 3 - 5 km uçabilir.

Dr. Ferhan ÇAKIR

Gökova Sağlık Oc.Tbb.

KAYNAKÇA

1- Prof. Dr. Recep AKDUR: Sıtma Eğitim Notları

2- Prof. Dr. Mehmet Ali ÖZCEL: Sivrisinek Savaşı Raporu.

... NOT...

Bir "Anofel" - sivrisinek bir sıtma hastası bulamayınca normal bir böcek hayatı sürdürüyor. Ancak bir hastanın kanını emilince sıtma hastalığı bulaştırabilir.

Editörden Not.

Sayfa Başına

GÖKOVA - AKYAKA'YI SEVENLER DERNEĞİ SAYIN ÜYELERİ VE DEĞERLİ DOSTLAR

Yeniden yayınlanmaya başlanan derneğimiz "Haber Bülteni'nde, doğrudan doğruya derneğimizle ilgili olmayan bir konuya değinmek istiyorum. Bu konuya daha önce de tarafından ve bayan Krisi ETHEM tarafından değinilmiş olmakla beraber, güncelliği konunun tekrar ortaya atılmasını gerektirmektedir.

Bu konu, yangınlar ve özellikle orman yangınlarıdır.

Çevremizdeki; Marmaris, Fethiye, Karabörtlen orman yangınlarından sonra geçenlerde, şiddetli poyrazın estiği gün, dört yolda, elektrik şeraresinden çıkan bir yangın büyümeden önenmiştir. Karabörtlen yangını, Akçay sayesinde esas köye sıçramakla beraber iç-dört ev ve bir ahır ile altı buzağının yanmasına sebep olmuştur.

Ormana bitişik, hatta ormanla içiçe olan beldemiz hemen hemen her yıl, orman yangınlarının tehdidi altında kalmaktadır. Yangınlar, orman yangın ekipleri, belediyenin yangın söndürme araçları, vatandaşlar ve de yön değiştiren rüzgar sayesinde, beldenin içine sıçramadan önlenmiştir. Buna rağmen son yıllardaki piknik yeri, dörtevler batısı ve eski su deposu civarındaki yangınların beldeye yaptığı tehdit hepimizin hatırındadır.

Derneğimizin ve belediyemizin kuruluş yıllarında, orman piknik yerinde çıkan bir yangından sonra, Orman Bölge ve İşletme Müdürlükleri ile belediyemize yazılan bir yazıda, piknik alanı içinde denizden su basılacak bir depo ve belde - orman sınırı arasına yangın vanaları konulması gereği ve öneminden söz etmiştik.

Beldemizin su şebekesinin yenilenmesi sırasında, belediyemizce, muhtelif yerlere yangın vanaları konulmuştur ve konulması ile de çok yerinde bir iş yapılmıştır. Ama bu da yeterli değildir. Orman kapısı, Teoman Ünüsan evi ve belediye civarındaki yangın vanalarına ek olarak: Menekşe Sokağı sonuna, Spor Sahası üstünde marangoz atölyesi civarına ve daha kuzey, Papazlık Deresi üzerindeki köprünün güneyindeki koruluk alan çevrelerine, Kerme Tur civarına, azmak boyuna, Kaya Sokağı sonuna ve üst orman sınırı çevresine, iniş dibine ek yangın vanaları konulması bence yerinde olacaktır.

Ne çare ki vanaların konulması ile iş bitmemektedir. Acaba, yangın vanalarının hepsine yetecek uzunlukta hortum saplanmış mıdır? Saplanmış ise bunlar nerede muhafaza edilmektedir? Vanaların anahtarları nerededir? Bir yangın çıktığı zaman, bunlar nerelerden bulunacak, taşınacak, takılacak, hazır edilecek ve kimler tarafından kullanılacaktır?

Belediyemizin bu konularda elbette ki hazırlığı vardır. Bununla beraber Belediye Başkanlığı, Orman Bölge Şefliği ve Jandarma Karakol Komutanlığı ile Muhtarlığın ortak bir toplantısı ile bu işlerin planlanması; yapılacak, genişletilmiş bir toplantı ile de belde halkının aydınlatılması; vanalar civarında devamlı oturanların kendi bölgelerindeki vanaların kullanılması ile görevlendirilmesi, hatta bir tatbikat yaptırılması, bence yarlı olacaktır.

Bir yangın çıktığında, orman ekipleri ve arasözüne ek olarak belediye işçileri ve arasözü de yangın yerine gönderildiklerinden, yangın vanalarını kullanmak görevi biz belde sakinlerine düşecektir. O karışıklıkta, anahtarları, hortumları bulmak, taşımak, takmak, yaymak ve vanaları açmak düşünüldüğü kadar kolay bir iş değildir. Değil vatandaşın, belediye görevlilerinin bile tatbikat yapmaları gereklidir.

Ormanlık alanlarda, piknik yerlinde, plajlarda ve iki azmak arasındaki koruma alanlarında ateş yakanları ve anız tutanları uyarmak ve ateşleri söndürtmek; direnenleri jandarma, orman ve belediye yetkililerine ihbar etmek; sigara ve kibritlerimizi de iyice söndürmeden atmamak görevi de biz vatandaşlara düşmektedir.

Her şey devletten ve Mahalli İdareden bekleme huyumuzdan vazgeçip, bu konularda üstümüze düşen görevleri bilinçli ve istekli olarak yerine getirmemiz gerektiğinin ayırdına vararak yangınsız bir yaz mevsimi dilerim.

Saygılarımla

Aydın TURUNÇ

Sayfa Başına

ORMANLARIMIZ GELECEĞİMİZDİR

Doğa harikası Akyaka Beldemizi güzel kılan değerlerin başında ormanlarımız gelmektedir. Yeşil ile mavinin eşsiz beraberliği Akyaka'yı cennet yapmış, yaşayanlarını da ayrıcalıklı insanlar konumuna getirmiştir.

Gökova / Akyaka'nın orman varlığının nitelik ve nicelik olarak büyük özellikleri vardır. Türkiye'mizin %25'i ormanlarla kaplı olmasına karşın, Gökova'mızın %55'i ormanlarla kaplıdır. 13 bin hektar civarındaki orman alanımızın büyük bir kısmının kızılçam ağacı ile kaplı olmasına rağmen, diğer türler olarak okaliptüs, sığla ağacı, halep çamı, harnup vb. değişik türler ormanımızı nitelik yönünden zenginleştirmektedir.

Dünyada çok az yerden yetişen ilaç sanayi, kozmetik gibi alanlarda kullanılan sığla ağacı ülkemizde sadece bölgemizde yetişmektedir. Orman tali ürünler dediğimiz defne, kekik, adaçayı Gökova bölgesinde bolca bulunan ürünlerdir. Çok değişik bitki türleri yanında orman hayranları açısından da Gökova pek çok zenginliği içerisinde barındırmaktadır.

Bunca güzelliği bağrında taşıyan fauna ve flora bakımından çok zengin olan ormanlarımızın mevcut haliyle korunması, geliştirilmesi ve gelecek nesillere bu günkünden daha iyi durumda bırakmak ona görevimizdir. Bu amaçla her yıl işletme gençleştirilmiş olanlarda kültür. Gençlik ve sıklık bakımları yapılmakta, ormanlara arız olan mantar ve böcek zararlılarına karşı biyolojik ve mekanik mücadele yapılmakta, orman yangınları ve koruma yönünden büyük gereksinim duyulan yeni orman yolları, yangın emniyet şeridi ve yangın emniyet yolları tarafımızdan yapılmaktadır.

Ormanların korunması yönünde çalışmalarımızın önceliği orman yangınları ile mücadele üzerinde yoğunlaşmaktadır. Her yıl üzücü orman yangınlarıyla sıkça karşılaşmamızdan dolayı şefliğimiz bünyesinde 1 adet yangın söndürme özel timi, 2 adet yangın arasözü 24 saat görev yapmaktadır.

1987 - 1996 yıllarını kapsayan 10 yıl içerisinde bölgemizde 46 adet yangın çıkmış ve bu yangınlarda 230 hektar orman alanı kül olmuştur. Bu yangınlarda yanan ağaçlar yerine, gençleştirme çalışmaları sonucu yeniden ağaçlandırılmış ancak yangınla kaybettiğimiz hayvanları yeniden kazanma olanağımız olmamıştır. Orman, bitki, toprak ve hayvanların birlikte yaşadıkları büyük bir yaşam birlikteliğidir. Bu varlıklardan birinin olmadığı ortama orman demek mümkün değildir.

Gökçe - Akyaka halkının ormanların korunması yönündeki azmi, ormanlarımızın bu günkü güzelliğe ulaşmasında önemli rolü olduğu gibi bundan sonra da ormanlarımızın devamlılığının sağlanmasında teminatıdır. Orman, ağaç ve hayvan sevgisiyle yoğrulmuş halkımızın orman yangınları konusundaki duyarlılığı her türlü taktirin üzerinde olup orman çalışanları olarak bizleri kakamçılayan bir unsur olmaktadır. Geçmiş yıllardaki bu duyarlılık artarak devam etmeli üzerimizde emanet olarak bulunan ormanlarımızı gelecek nesillere daha iyi durumda devredebilmeliyiz.

İnsanlar üzerinde saymakla bitmeyecek yararları olan ormanlarımızın geleceği kendi ellerimizdedir. Ormanlarımızın yok olması insanların dünyada yaşamasını da yok edeceğinden bizler ormanlarımız üzerinde itina ile durmalı bir tek ağacın yaşaması için üzerinde titremeliyiz.

Muammer KOÇAL

Gökova Orman İşletme Şefi

Sayfa Başına

BALIKÇILARIN SESİ

Bana ayrılan bu köşede biraz balıkçılık ve sorunlarında bahsetmek istiyorum. Beldemiz tabiat güzelliği ve deniz ürünleri bakımından çok zengin bir körfeze sahip. Çevreci bir bakış açısıyla, profesyonel bir balıkçı olarak söylemen gerekirse, Gökova Körfezi'nin en büyük sorunu trata ve trollerdir. İkinci sırayı da ığrıplar, dinamitçiler alıyor. Üçüncü sırayı da avlanma ruhsatlarını süngerciyim diye alıp ta kompresörle 50 - 60 metrelere dalıp bütün anaç balıkları katleden dalgıçlardır. Çünkü tekne başına iki günlük 300 - 500 kiloya yakın balık vuruyorlar. Bunun yanı sıra geceleri fenerle dalıp büyük küçük demeden katliam yapan amatörlerdir (fenerle dalmak her zaman yasaktır).

Aynı zamanda bilinçsizce yapılan ağ ve parageta avlanma şekilleri de büyük zarar vermekte.

Yeniden çıkarmaya başladığımız bu ilk haber bülteninde şimdilik sorunlara yeter deyip daha sonraki haber bültenlerinde daha geniş açıklamalar getireceğimi bildirmek istiyorum.

Ekonomik açıdan batığımız zaman balıkçılığın ve balığın Akyaka'ya kazandırdığı para girdisi hiç de küçümsenecek bir miktar değil. Yöremiz balıklarının lezzeti ve ünü yerli ve yabancı turistlerce çok iyi biliniyor. Hal böyle iken sadece tüketimi yapılan, üretimi için hiç kimsenin kılını kıpırdatmadığı, deniz ürünlerinin neslinin tükenmek üzere olduğunu açık bir şekilde görmekteyiz.

Acil alınması gereken bazı önlemler var. Yöremiz balıkçılarının üretimci olmaları için belli bir bildi ve kültürün, ilgili makamlarca düzenlenen derslerle öğretilmesi.

Yasal olmayan yollardan avlanan kişileri de gördüğümüz anda jandarmaya bildirmemiz gerekir. Aksi halde vatandaşlık görevimizi kötüye kullanmış oluruz.

İçinde yaşadığımız cennetin doğal dengesini bozmak isteyenlere elbirliğiyle "DUR" diyelim.

Bu cennet belde hepimizin.

Can GÖRGÜN

Sayfa Başına

GÖKOVA'DA DOĞAYI ZORLUYOR

Bu bir yakınma yazısı değil. Kendimin de oluşumuna katkıda bulunduğum bir problemden yakınma durumunda olamam.

Gökova / Akyaka'ya ilk kez 1980 yılında geldim. Bu yıldan sonra, hemen her yıl tatilimi burada geçirdim. Son üç yıldır da burada sürekli yaşıyorum. Geçen 17 yılda doğadaki değişimi gözlemledim.

Şnorkelle dalarak avlanmayı seviyorum. Denizin her yıl biraz daha kirlendiğini görüyorum. Plastikler, meşrubat şişe ve kutuları, naylon poşetler vs. Dipler bu gibi atıklarla kaplı. Bundan daha önemlisi deniz suyunun kalitesindeki değişim. Yıllar öncesinin berrak, billur gibi suyunu maalesef yitirdik. Su parçacıklarla yüklü. Adeta söylemeye dilim varmıyor ... Bir şeylerin yıkanmasından arta kalmış bir su gibi ...

Dipler, yoğun avlanmanın artığı bırakma ve parakete misinaları, oltalar, kayalara takılıp yırtılmış, kopmuş ağ parçaları ile dolu.

Eriştelik de denilen deniz dibi otlakları giderek tahrip oluyor. Akyaka plajının hemen açığındaki eriştelikleri artık suyun yüzeyinden şnorkelle gözlemlemek mümkün değil. Bunların nasıl tahrip olduğunu görmek için adeta pamuksu partiküllerle yüklü dumanlı bir tabakayı andıran bulanık suyun dibine dalmak gerekiyor.

Kıyılardaki balık miktarının çapıcı biçimde azaldığını görmemek imkansız. Her tür balıkta ama özellikle Kefal, Levrek populasyonunda büyük bir düşüş var.

Akyaka'nın da yer aldığı körfez dibi gözlemlediğim problemlerin en ciddi biçimde yaşandığı yerler. Ancak yer yer ve zaman zaman gözlemleme imkanı bulduğum Akbük / Domuzburnu çizgisinin doğusunda kalan bölgenin tümünde olumsuz gelişmenin izlerini görmek mümkün.

Son 10 yılda bu gölge çok yoğun bir talebe maruz kaldı. Elinde rakamlarla ifadesini bulan kesin veriler yok. Ancak motorlu deniz aracı sayısı, inşaa edilen bina sayısı, bölgede ki turistik geceleme sayısı, günübirlik yararlanan insan sayısı, restoran sayısı, deniz ürünü talebi, bölgeye göç edip yerleşen insan sayısı defalarca artmıştır. Profesyonel av takım ve cihazlarının kapasite ve niteliği önceki 10 yıla oranla mukayese edilmeyecek nispette yükselmiş ve dinamit vb. yasa dışı yöntemlerle avlanma eylemi de bu talep ile daha da güçlenmiştir. Son 15 yıldaki bu değişimin denizi ve denizdeki canlıları olumsuz etkilediği kesindir. Gökova Körfezi'nin dibinin ve Akyaka'nın hakim olan hava akımının içeri doğru olmasından kaynaklanan bir dezavantajı olduğunu söylemenin mümkün olduğunu sanıyorum. Bölgemiz dışında kalan ve yıllar içinde katlanarak artmış olduğunu tahmin ettiğim yat trafiğinin körfez dibine olumsuz etki yaptığının (açıkta yapılan pis su deşarjının hakim akıntılarla körfez içine yönelmesi vb.) düşünüyorum.

Olumsuz etki deniz ve deniz canlılarıyla sınırlı kalmıyor. Genellikle yöreye olan bu yönelişin bir sonucu olarak her yıl orman yangınları yaşanıyor. Geçtiğimiz yıl körfezin güneyinde Taşbükün'den başlayan bir yangın Marmaris'e kadar uzanan geniş bir alanı kül etti.

Kıyı şeridindeki günübirlik dinlenmek talebindeki artış yeni yangınlara yol açabilir. Özellikle hafta sonu tatillerinde Turnalı'ya kadar kıyı şeridi arabaları ile gelen insanlar tarafından dolduruluyor. Ateşte et pişirme alışkanlığı orman örtüsünü ciddi bir riske maruz bırakmaktadır.

Orman idaresinin bu şeritte günübirlik yararlanma tesisleri kurması ve bunlardan yararlanmayı disipline etmesinin zorunlu hale geldiğini düşünüyorum.

Jandarmanın bu şeritte yoğun bir çaba ile vazife yaptığını ancak Çınar Koyu'ndaki izci kampından sonra kıyının maalesef sahipsiz olduğunu belirtmek istiyorum.

Baştada belirttiğim gibi bu bir yakınma yazısı değil. Sadece gözlemlerimi paylaşmak ve "ne yapılabilir?" sorusunu ortaya atmak istedim. Doğadan vazgeçemeyiz ama doğayı yavaş yavaş kaybetmenin eşiğine geldiğimizi düşünüyorum. Uygulanabilir çözümler üretebilme umudu ve saygılarımla.

Hasan Ersan GÖKTAY

Sayfa Başına

GÖKOVA KÖRFEZİ'NDE GEZİ

GÖKOVA-Akyaka'yı Sevenler Derneği'nin düzenlediği körfezde teken gezisi 16 Temmuz Çarşamba günü yapıldı. Çok dayıda dernek heyetinin katıldığı teken gezisi son derece eğlenceli ve neşeli geçti. Körfezde yapılan gezide Sedir, İncekum, Akbük, Turnalı, Kandilli ve Çınar koyları yeni üyelere tanıtıldı. Gezide üyeler bol bol denize girip güneşlendiler. Bir çok üyenin tekrar yapılmasını istediği gezinin gece ve gündüz olmak üzere tekrarlanacağı Derneği Başkanı Heike tarafından belirtildi. Limanda hatıra fotoğrafı çekilerek gezi sona erdi.

İsmet TÜRKER

HABER - HABER

Naci Kaya arkadaşımız köy meydanında bulunan hırdavat dükkanındaki, yoğun faaliyetlerine ek olarak yabancı turist dostlarımızın emlak işleriyle de uğraşmaktadır. Kendisine başarılar dileriz.

Sayfa Başına

"BAÇEP" BATI AKDENİZ ÇEVRE PLATFORMU

25 Aralık 1994 tarihinde, Muğla, Antalya, Burdur ve Isparta illerinde etkinlik yürütülen çevreciler ekolojistler ve yeşiller Muğla'da bir araya gelerek BAÇEP'i oluşturdular. Muğla'daki toplantıda hazırlanan sonuç bildirisine şunlar saptanmıştır.

"Çevre sorunları evrenseldir!

Çalışma yürüttükleri yöre sorunlarının ülkenin bütününü aşarak evrensel bir boyutta geliştiğini bilincinde olan ve tek tek çözümlere ek olarak birlikte hareket etmenin gerekliliğine inanan örgütlü, örgütsüz grup ve bireylerden oluşan Muğla, Antalya, Burdur ve Isparta ekoloji ve çevre hareketleri Batı Akdeniz Çevre sekreteryası adı altında birlikte olmayı kararlaştırdık. Türkiye genelinde bir örgütlenmeye doğru ilk adımı atan çevre ve ekoloji hareketleri temsilcileri sekreteryanın şimdilik Muğla merkezli yürütülmesi ve buradan Isparta, Burdur ve Antalya'nın da içinde bulunduğu etkinlikler geliştirme konusunda görüş birliğine vardılar. Gaye CÖN, Mustafa TUNCAELLİ ve Reşat UYGUN, BAÇEP sekreteryasına seçildiler."

BAÇEP sekreteryası oluşturulduktan sonra 25 - 26 Şubat 1995 Fethiye, 6 - 7 Mayıs Antalya, 15 - 16 Temmuz Muğla'da BAÇEP toplantıları gerçekleştirildi.

Daha sonra DAÇE (Doğu Akdeniz Çevre Dernekleri) ile BAÇEP, Alanya'da bir araya gelerek AKÇEP'i (Akdeniz Çevre Platformu) oluşturdu. Alanya'da AKÇEP olarak bir çevre kurultayı düzenlendi. 1997 yılının ilk BAÇEP toplantısında, BAÇEP sekreteryasını Marmaris ÇEVDER'in yürütmesi kararlaştırıldı. 97 yılının 2. BAÇEP toplantısı Isparta Eğirdir'de yapıldı. Sulak alanların ve göllerimizin nasıl yok edildiği gözler önüne serildi ve çözümler tartışıldı. 97 yılı 3. BAÇEP toplantısı Göcek'te gerçekleştirilecektir.

BAÇEP (Batı Akdeniz Çevre Platformu) her geçen gün daha da büyümekte ve daha örgütlü bir şekilde gücünü ve etkinliğini arttırmaktadır. Bütün çevreye duyarlı yurttaşlarımızı BAÇEP'e katılmaya çağırıyoruz.

BAÇEP sekreteryası adına

Mustafa TUNCAELLİ

Sayfa Başına

MUĞLA "SES" ÇEVRE KOMİSYONU KURULDU

Sağlık ve sosyal hizmet işkolunda örgütlü olan SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) 1. Olağan Kurulu'nun ardında yönetim kurulu olarak görev dağılımı yapıldı. Ülke ve yerel çevre sorunları da görmezden gelinmeyerek bir çevre komisyonu oluşturulması gündeme geldi.

Komisyon; çevreye yönelik her türlü girişim ve değerlendirmede çevre - sağlık ilişkileri ve çevre - canlı ilişkileri etkileşimi konularında araştırmacı, danışman ve yönlendirici çalışmalar planlamaktadır. Bununla birlikte ekolojik denge ve eko sistemin korunup geliştirilmesi konusunda gönüllü kuruluşlar, resmi kurum ve kuruluşlarla birlikte çalışmaya, dayanışmaya ve ortak hedefler belirlemeye yönelik her türlü girişime açık ve hazırdır. Komisyon çalışma programı ile ilgili ayrıntılı bir toplantıyı ileriki günlerde yapacaktır.

Başarılı ve uzun soluklu olması dilenen komisyon çalışmalarına yapılan her türlü destek ve katkı büyük önem taşımaktadır.

Çevreye ve kendine duyarlı olan herkes:

Katılın GÜÇLENELİM

Katılın BAŞARALIM

Komisyon Başkanı

Nuriye Gül TEPELİ

Sayfa Başına

SOFİ

Her an seni düşünüyorum Sofi

Ben Gökovada yokken

Sabahları kimler bakıyorsun

Ve akşamları benim yerine

Kimlere gülüyorsun

Datçadan feribotla geçerken

Sana el sallayıp öpücükler gönderdim

Biliyorum bana küskünsündür

Bırakıp gittim diye

Sofi tam bir hafta oldu

Seni seviyorum demeyeli

Sofi umutsuzluğum benim

Karamsarlığım

Seni ölesiye seviyorum

Balıkçı Samet YAŞAR

Sayfa Başına

2. AKYAKA TURİZM, KÜLTUR ve SANAT ŞENLİĞİ

15 - 16 - 17 AĞUSTOS 1997

CUMA 15/08/1997

Şenlik Açılışı 17.00 Atatürk Meydanı

Sergi Açılışı 18.00 9; Belediye Binası

Tiyatro 21.00 Orman Alanı

CUMARTESİ 16/08/1997

Çocuklar için Eğlence ve

Kermes Açılışı 10.00 9; Belediye Parkı

Tavla Yarışması 1. 10.00 Kahveler

Resim Sergisi 11.00 9; Belediye Parkı

Panel ve Forum:

"Gökova'nın Çevre Sorunları" 15.00 Yücelen Otel

Beach Volley I. 18.00 "Şamata" Bar'ın Önünde

Şiir Dinletisi 19.30 9; Belediye Parkı

Halk Konseri 21.00 9; Atatürk Meydanı

PAZAR 17/08/1997

Azmak / Deniz Turları 10.00 Kalkış: Mendirek

Tavla turnuvası devamı 10.00 Kahveler

Spor Yarışmaları ve eğlence 15.00 9; Plaj (Kayıt: "CARETTA" Bar)

Söyleşi "Oktay AKBAL" 17.00 Yücelen Otel

Beach Volley II. 18.00 Plaj

Türkü Akşamı (Beach Partisi) 21.00 Plaj

NOT:

Akyaka Turizm, Kültür ve Sanat Şenliği Komitesinin Programı ve Faaliyet Krokisi

Şenlik Komitesi:

Başkan Ali Şahin, Başkan Yardımcısı Azize Selmanoğulları, Üye Nurullah Gencel, Heike Thol-Schmitz, Ege Üniversitesi Temsilcileri

Sayfa Başına

Gökova'nın Şiir Dostları

TEPEDE

Bir zamanlar, evvel zaman içinde,

Bir varmış, bir yokmuş dendiğinde,

Bugün yine kendi hayatını yaşamak istesende

Şimdi ha varmış ha yokmuş beraberlikte

Biliyordum senin gözün nerelerde

Arasaydım bulurdum senin gibileri tepelerde

Hayatımın dramını oynuyorum komedi türünü

Yine de mutluyum yine de,

sensizlikler içinde.

(1981 Ocak Sonu, Gökova, Özer ORMANCIGİL)

Sayfa Başına